Bugünlerde Milli Eğitim Bakanlığı’nın Bütçesi Komisyon’da görüşülüyor. Hükümet bu yıl da Bütçe’den en büyük payı eğitime ayırmakla övünüyor. Ama eğitimin niteliğine ilişkin tartışmalar bir yana bırakılsa dahi, gerçekte bütçenin en büyük kısmı eğitime ayrılmıyor.
Öncelikle 2015 yılı için Milli Eğitim Bakanlığı’na verilen 62,0 milyar TL’lik ödeneğin % 79’u (48,8 milyar TL) personel ve onların SGK prim giderleri için, sadece % 9’u (5,8 milyar TL) mal ve hizmet alımları ve yine % 9’a yakın bir kısmı (5,5 milyar TL) yatırım ya da sermaye giderleri için harcanacak. Hane halklarına transfer edilecek miktar ise bu bütçenin sadece 1,7 Milyar TL’lik kısmı (% 3).
Mal ve hizmet alımlarının en önemli kısmı ise 4,4 milyar TL’lik bir ödenek ile (MEB ödeneklerinin % 7’si) piyasadan hizmet alımları şeklinde. Bu ödeneğin % 38’i yani 1,7 milyar TL’si taşımalı ilköğretim (900 milyon TL) ve taşımalı ortaöğretim (760 milyon TL) uygulamasına harcanacak[1]. 104 Üniversite, YÖK ve ÖSYM’ ye ayrılmış olan 18,8 milyar TL’lik ödeneğin ise % 67’si personele, % 12’si mal ve hizmet alımlarına ve % 21’i yatırımlara gidecek[2].
Yani eğitime dönük harcamaların son yıllarda en yüksek hızla artan harcamalar olduğu doğru olsa da, bu durum daha ziyade eksik öğretmen ve okul ihtiyacının tamamlanmasıyla ve kısmen de imam hatip okullarına giderek daha fazla kaynak ayrılmasıyla ilgili bir durum.
Bu ödeneklerin nasıl dağıtılacağına merkezden karar verilmesi ise birçok yerelde öğretmen, bina ya da araç eksikliği gibi sorunların ortaya çıkmasına neden oluyor. Nitekim Bütçeden Milli Eğitim İl Müdürlükleri’ne ayrılan kaynak sadece 3.85 Milyar TL. Yani kaynakların % 94’ünün nasıl kullanılacağına merkezden karar verilirken, yerel birimlerin kaynakları kullanma payı % 6,2’de kalıyor.
İkinci olarak MEB’e Bütçe Kanunu ile başlangıçta ayrılan ödenekler ile yılsonu ödenekleri arasında belirgin bir farklılık mevcut. Örneğin 2014 yılında MEB’in başlangıç ödeneği 55,7 milyar TL iken yılsonu toplam ödenek 43,4 milyar TL olarak belirlendi (Eylül ayına kadar 39 milyar TL’lik bir ödenek kullandırıldı). Yani Milli Savunma Bakanlığı’nın başlangıç ödeneği yıl içinde 8 milyar TL’den fazla artırılırken, Milli Eğitim Bakanlığı’nınki 12 milyar TL’den fazla azaltıldı. Böylece başlangıçta ayrılan paylardansa gerçekleşmelere göre bir değerlendirme yapmak daha doğru. Bu açıdan bakıldığında 2015 yılında MEB bütçesinde azaltmaya gidilmesi hayli muhtemel.
Üçüncü olarak, bu Bütçe eğitimin ve toplumun dinselleştirilmesinin bir aracı görünümünde. Din işlerine, Diyanet İşleri Başkanlığı’na ayrılan yaklaşık 6 milyar TL’lik bütçenin yanı sıra, Milli eğitim Bakanlığı bütçesinden de ciddi bir kaynak ayrılıyor. Örneğin 2015 yılı için Din Öğretimi Genel Müdürlüğü’ne ayrılan ödenek tutarı 2,5 milyar TL. Bu kaynak MEB bütçesinin % 4’üne denk düşüyor. Böylece DİB’e ayrılan ödenek ile birlikte din işlerine ayrılan toplam kaynak 8,2 milyar TL’yi buluyor. Bu rakam Merkezi Yönetim Bütçesi’nin % 1.73’ünü oluşturuyor.
Dinselleştirilme MEB bünyesindeki imam hatip öğretmeni, öğrencisi ve okulu ve yurt sayılarındaki gelişmelerden de çarpıcı bir biçimde görülüyor. MEB Din Öğretimi Genel Müdürlüğü bünyesinde istihdam edilen personel sayısı 44.086 ve bunun 38.271’i öğretmen olarak görev yapıyor. Sadece 2014 yılında 12.000 yeni din öğretmeni istihdam edildi[3]. Böylece Diyanet görevlileri ile birlikte Genel Bütçe’den finanse edilen 200.000’e yakın din işlerinden görevli kamu çalışanı söz konusu.
2013 yılında lise düzeyinde 3 uluslararası Anadolu imam hatip lisesi, 815 Anadolu imam hatip lisesi, 1,314 adet imam hatip ortaokulu bulunmakta iken, 2014 yılında bu rakamlar sırasıyla 3 ve 985 ve 1,556 oldu. Yani bu yıl itibariyle toplam 2544’imam hatip okulu mevcut bulunuyor.
Bu okullarda sırasıyla; imam hatip liselerinde 474,135 ve imam hatip ortaokullarında 239,749 olmak üzere toplam 713,884 öğrenci öğrenim görüyor. 2013 yılı öncesine göre öğrenci sayısındaki artış ise son derece çarpıcı: 233,000. Bu oransal olarak % 48’lik bir artış demek.
Yenilerde MEB Din Eğitimi Genel Müdürlüğü’nün sorumluluk alanına verilen devlet parasız yatılı pansiyonu sayısı, 2013 yılında 408’den 2014’te 450’ye ve buralarda yatılı öğrenim gören öğrenci sayısı da 52,592’den 60,000’e çıktı.
MEB bünyesinde imam hatiplerin ön plana çıkmasının diğer bir göstergesi ise 2015 yılı yatırımları içinde din öğretim okullarına 698 milyon TL’lik bir yatırım için ödenek ayrılması. Bu rakam toplam MEB yatırımlarının % 1.12’sine denk düşüyor[4].
Dördüncü olarak, MEB Bütçesi, eğitimde dinselleşme artışının yanı sıra, özelleştirmenin ve ticarileştirmenin de hızlandığının bir göstergesi. MEB’in Bütçe Tasarısı’na[5] göre, Türkiye’de, MEB bünyesindeki Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğü’ne bağlı toplam 5,932 özel okul, 3,347 dershane, 1,883 özel eğitim ve rehabilitasyon merkezi, 853 özel etüt eğitim merkezi, 2,713 özel muhtelif kurs, 13 özel hizmet içi eğitim merkezi, 3,438 özel motorlu taşıt sürücüleri kursu ve 4,592 özel yurt ve bu yurtlarda kalan 207,202 öğrenci var.
2013-2014 öğretim yılında okul öncesi eğitimde yer alan 2, 226 kurumda 86.639 öğrenci, 7.541 öğretmen; ilkokulda yer alan 1.071 kurumda 184.325 öğrenci ve 21.273 öğretmen; ortaokulda yer alan 972 kurumda 182.019 öğrenci ve 21.459 öğretmen ile ortaöğretimde yer alan 1.433 kurumda 196.663 öğrenci ve 29.040 öğretmen bulunuyor. Yani bu yıl 6,000’e yakın özel öğretim kurumunda toplam 650,000 öğrenci öğrenim gördü ve toplam 79,000’in üzerinde öğretmen istihdam edildi.
Özel öğretim Kurumları Genel Müdürlüğü’nün 2015 yılına ait 2,3 Milyar TL’lik bütçesinin yaklaşık 1,7 milyar TL’si (yani % 74’ü) bu kurumlardan hizmet alımı biçiminde özel sektöre transfer edilecek.
Son olarak, eğitime yaklaşım açısından bu bütçenin bir diğer özelliği anadilinde eğitim ihtiyacını bu Bütçe’nin de görmezden gelmesi. Nitekim Diyanet İşleri Başkanlığı’na ayrılan ve diğer bazı bakanlıklarla kıyaslandığında üç dört küçük bakanlığın toplam bütçesinden fazla bir bütçe içinde nasıl ki Aleviler için her hangi bir kaynak ayrılması söz konusu değilse, Milli Eğitim Bakanlığı’nın bütçesinde de Kürtler için, ana dilinde eğitim için her hangi bir kaynak ayrılmamış. Bunun yerine, ana dilinde eğitim özel okullara havale edilerek, bir yandan sadece zengin Kürtlerin kullanabileceği bir hak olarak kabul edilmiş, diğer yandan bu ihtiyaç da metalaştırmanın, ticarileştirmenin bir aracı haline getirilmek istenmiştir.
[1] MEB 2015 Yılı Bütçe Tasarısı.
[2] 2015 Yılı MYB Bütçe Kanunu Tasarısı ve Bağlı Cetvelleri, s. 51.
[3] MEB 2015 Yılı Bütçe Tasarısı
[4] MEB 2015 Yılı Bütçe Tasarısı
[5] MEB 2015 Yılı Bütçe Tasarısı, s.35.