Küresel servet giderek daha az sayıda zengin seçkinin elinde birikiyor. Bu zenginler zenginliklerini asıl olarak finans, ilaç ve sağlık sektörü gibi sektörlerden elde ediyorlar. Bu sektörlerde faaliyet gösteren şirketler her yıl siyasilere, çıkarlarını koruyan kollayan yönde politikalar uygulamalarını sağlamak için, milyonlarca dolarlık kaynak aktaran lobicilik faaliyetlerinde bulunuyorlar. ABD’de en büyük lobicilik bütçe ve vergi alanlarında dönüyor.
Credit Swiss’in verilerine göre, 2010 yılından bu yana dünyanın en zengin yetişkin % 1’i küresel servetten aldığı payı giderek artırdı. Öyle ki 2014 yılında bu en zengin % 1 küresel servetin % 48’ine, kalan % 99 ise % 52’sine sahip oldu. Bu kalan % 52’nin neredeyse tamamı ise en zengin % 20’lik gruba ait. Yani dünyanın en yoksul konumundaki % 80’i servetin sadece % 5’ine sahip olabiliyor. Bu trend böyle devam ederse şekilde görüleceği gibi önümüzdeki iki yıl içinde bu % 1’lik grup payını daha da artıracak ve 2016 yılında bu pay % 50’yi aşacaktır. Buna karşılık, en yoksul % 99’un payı daha da küçülecektir.
Bu süreçte en tepedeki % 1’in payı en kalan % 99’dan daha hızlı arttı. 2010 yılında örneğin en zengin 80 kişinin toplam servetinin değeri 1,3 trilyon dolar iken 2014’te bu rakam 1,9 trilyon dolara ulaştı. Yani bu azınlığın servetinde 4 yılda 600 trilyon dolarlık artış ya da nominal olarak % 50 artış gerçekleşti. Diğer taraftan en yoksul % 50’nin payı özellikle de 2010 yılından bu yana giderek azalıyor.
Bu en zengin 80 seçkinin servetlerinin toplamı, dünya nüfusunun yarısının, yani 3,5 milyar insanın servetinin toplamına eşit. Diğerlerinin servetleri yerinde sayarken bu 80 kişinin servetindeki hızlı artış nedeniyle aralarındaki açık da giderek artıyor. Ayrıca milyarderlerin kendi aralarındaki servet farkı da açılıyor. Öyle ki 2010 yılında dünyanın en yoksul % 50’sinin servetine sahip olan toplamda 388 milyarder varken, 2014 yılında bu sayı 80’e geriledi.