MUSTAFA DURMUŞ yazdı: “Özcesi, zenginlerin çok yetenekli, çok çalışkan olmaları ya da Allah’ın onlara “yürü ya kulum demesinden” ziyade, sermayeden yana sosyal politikalar toplumun çok büyük kesiminin yoksulluğunun nedenini oluşturuyor.”
MUSTAFA DURMUŞ
İçinde yaşadığımız sistemdeki eşitsizlikler ve adaletsizlikler o kadar çok ve o denli yaygın ki son günlerde yayımlanan gelir ve servet bölüşümüne ilişkin raporlar çok az ilgi gördüler ve günlük yaşam sıkıntılarının içinde kaybolup gittiler.
Bu nedenle de uluslararası sermaye örgütlerinin dahi artık sürdürülemez boyutlara ulaştığının altını çizdiği gelir ve servet bölüşümü adaletsizliğinin geldiği düzey toplumu harekete geçirmeye yetmiyor.
Batıda, özellikle 2014 yılında Piketty adlı bir Fransız ekonomistin çok ses getiren kitabının “bölüşüm ilişkileri böyle sürdükçe kapitalizmin sonu yakındır” biçimindeki tespitleri nedeniyle ve yine bir diğer Batılı ekonomist Stockhammer’in “2008 krizinin nedenini gelir eşitsizliğinin had safhaya çıkmasına” bağlamasıyla konu gündeme taşınmış, hatta Obama ve A. Koç konuyu gündemleştirmişler ve konu G-20 Zirvesi ve Davos toplantılarında da tartışılmıştı.
Türkiye’de insanlar çok daha can yakıcı eşitsizlik ve adaletsizliklerle ve politik gelişmelerle karşı karşıya olduklarından olsa gerek, örneğin milyonlarca genç okumuş, okumamış milli gelirden alacağı payın büyüklüğü ya da küçüklüğünün derdindense, bir an evvel bir işe girip, iyi-kötü pay almaya razı durumdalar.
Üniversitelerin başta iktisat, maliye olmak üzere sosyal bilimler dalında okutulan ders kitaplarında ya da derslerinde, birkaç istisna dışında, ya böyle bir bölüşüm sorunu hiç yokmuş gibi bunlara yer verilmiyor ya da konular çarpıtılarak sunuluyor. Büyük medya ise her zamanki gibi konuyu görmezden geliyor.
Bu nedenle de geçtiğimiz günlerde Bloomberg’de yayımlanan “Dünyanın 500 büyük dolar milyarderi” araştırma haberi ya da Türkiye’de Forbes’in açıkladığı “31 dolar milyarderi” araştırma haberi neredeyse hiç ses getirmedi.
İlk çalışma (https://www.bloomberg.com/billionaires, March 3, 2017) 2017 yılında Bill Gates (86 milyar dolar servet, ABD), Warren Buffet (79 milyar dolar, ABD), Jeff Bezos (73 milyar dolar, ABD), Amencio Ortega (69 milyar dolar, İspanya), Mark Zuckerberg (52 milyar dolar, ABD), Carlos Slim (52 milyar dolar, Meksika) ve Koch Kardeşler (her biri 48,1 milyar dolar, ABD) olmak üzere en tepedeki 8 dolar milyarderinin toplam servetinin tutarının 513 milyar doları bulduğunu ortaya koydu. Böylece Dünyanın 8 en zengininin servetinin toplamının en yoksul 3,7 milyar insanınkine eşit olduğu ortaya çıktı.
Bu çalışma 500 milyarder içinde birçok Çinli, Rus milyarderi olduğunu da gösterdiği gibi, bir başka çarpıcı gerçeği de gözler önüne serdi.
Dünyada en fazla açın ve yoksulun yaşadığı, insanların boğaz tokluğuna aileleriyle birlikte zenginlerin hizmetkârlığını yapmaya razı oldukları Hindistan’ın 6 şanslı(!) vatandaşı da bu 500 kişinin arasında yer alıyor. Öyle ki servetlerinin toplamı 65 milyar doları
buluyor.
Yani yoksulluk-zenginlik ülkeler arası gelişmişlik farkları kadar aslında sınıfsal bir sorun. Onlarca milyon yoksulunuz, ama az sayıda da olsa dolar milyarderiniz olabiliyor.
Bir tane de bizde var!
Kuşkusuz, bir tane de olsa, bizden de biri var. 4 milyar dolarlık servetiyle 434. sırada yer tutan O. Kibar. Ancak zenginliğini ABD’de San Diego’daki Samumed fabrikasına borçlu. Burada kellik ilacı ve eklem iltihabı ilacı ürettirip satıyor. Yani yarattığı gelir-servet ABD ekonomisinin bir parçası sayılıyor.
Ancak hayıflanmayalım. Zira ikinci araştırmaya göre (http://www.cumhuriyet.com.tr/…/Forbes__en_zengin_100_Turk_u…, 02 Mart 2017) 4 milyar dolarlık servetleri olmasa da, Türkiye’deki 31 dolar milyarderinin 1 milyar dolar ile 3,7 milyar dolar arasında değişen servetleri var.
En tepede son dönemlerin gözde ismi Murat Ülker ve en altta yine en gözde perakende ticaret grubu olan BİM’in patronu yer alırken, listede Koç, Sabancı, Eczacıbaşı gibi ülkenin en eski sermaye gruplarının temsilcileri, Rönesans, MNG, Limak, Çalık gibi son 10 yılın en gözde servet biriktirme stratejisi olan inşaat sektörünün büyük patronları var. Bu veri, Türkiye’nin Dünyadaki en büyük 250 inşaat şirketinin 42’sine ev sahipliği yaptığı gerçeğiyle örtüşüyor. Bu arada Doğuş Grubu’nu da atlamayalım. Bankalarının zorda olduğu bilinse de listede 3 isimle temsil ediliyorlar.
Zenginler, yoksulların aynadaki yansıması!
Küresel çapta 1 milyar insan açlık çekiyor, milyarlarcası yoksulluk içinde kıvranıyor, çalışan yoksul sayısı ise Dünya işçi sınıfının yarısını oluşturuyor.
Türkiye’de ise ülke standartlarına göre 25-30 milyon, AB standartlarına göre ise 41 milyon insan yoksul. Nüfusun yüzde 40’ı, seçmenlerin ise üçte biri yoksulluk yardımları ile geçinebiliyor.
Hanelerinin yüzde 60’ının ortalama 739 lira aylık gelir elde edebildiği bir ortamda bu insanların ayakta kalabilmeleri de kayıt dışı işlerden elde ettikleri gelirlerle, ağır borçlanma ile ve bu yoksulluk yardımlarıyla mümkün olabiliyor ki bu durum da onları siyasal iktidarlar karşısında son derece kırılgan bir hale getiriyor.
Özcesi, zenginlerin çok yetenekli, çok çalışkan olmaları ya da Allah’ın onlara “yürü ya kulum demesinden” ziyade, hem kapitalist üretim ve piyasacı bölüşüm ilişkileri, hem de faiz ve kredi biçimindeki para politikaları, vergi ve bütçe politikaları ve düşük ücret ve güvencesiz çalışma rejimleri gibi sermayeden yana sosyal politikalar toplumun bu çok büyük kesiminin yoksulluğunun nedenini oluşturuyor.
3 Mart 2016