1960 yılından bugüne çiftçiler, öğrenciler ve işçiler havaalanı inşaatına karşı çıkıyor. Farklı mücadeleleri bir araya getiren yer : “ZAD Havaalanı “
Japonya hükümeti birkaç hektarlık sebze bahçesini kurtarmak için çok çalışıyorsa, bunun nedeni toprak sahibi bazı insanların topraklarının ülkedeki savunulacak en eski bölgeden (zad) geriye kalan tek şey olmasıdır.
Hikaye turistler tarafından çok az biliniyor ve Japonların çoğu bunu çoktan unuttu: Başkent Tokyo’dan arabayla bir saat uzaklıktaki Narita havaalanının gelişi takımadalardaki en şiddetli çevre mücadelelerinden birinin konusuydu.
İniş ve kalkış pistleri arasına sıkışan araziler bugün çitler ve dikenli tellerle ayrılmış durumda; direnen insanları barındıran az sayıdaki ev, hayatta kalan bir korunun gölgesinden yararlanıyor. İlk bakışta Zad birkaç izole çorak araziye benziyor. Havaalanına karşı direnişi birleştiren ve güçlendiren dokuyu oluşturan tarım tarlaları mevcut.
Tarlaların arkasında, 1976’da çatısına girmesinden bu yana mücadelenin simgelerinden biri haline gelen Narita Havaalanının kontrol kulesi var.
Havaalanı inşaatından sonra toprağını korumak isteyen halk seralar yapıyor, alanını koruma altına almaya çalışıyor.
Japonya ve isyanlar
Japonya’nın savaş sonrası ekonomik gelişiminin simgesel bir projesi olan Narita havaalanı, mega kentin ortasında yer alan Haneda havaalanındaki sıkışıklığı hafifletmeyi amaçlıyordu. Tek sorun, yerleşeceği Chiba vilayetindeki Shimōsa platosundaki arazi zaten işgal edilmişti. Bununla birlikte, Shimōsa platosunun köylüleri çabuk isyan etmeleriyle ünlüdür. Tokyo’nun hâlâ Edo olarak adlandırıldığı dönemde (1603-1868), plato imparatorluk yetki alanının dışındaydı. Dönemin mirası olan vilayet, son yüzyıllarda birçok halk isyanına sahne oldu.
Çiftçiler havaalanı projesini yerel gazetede keşfettiklerinde hemen birleştiler ve 1966’da Narita havaalanının inşasına karşı Sanrizuka Birliği’ni kurdular.
Savaş öncesi atmosfer, 1968
Ülke kargaşa içindeydi, David’in bu çatışması Goliath’a karşı yapılan saldırı, modernleştirici bir dönüşümün ortasındaki bir toplumun hoşnutsuzluğunu netleştirdi. Köylüler daha sonra Tokyo’daki öğrencilerden, komşu eyaletlerdeki işçilerden ve o zamanlar nüfusunun zirvesinde olan Komünist Parti’den destek aldı. Hükümet tarlalarından birini çitlerle çevrelediğinden beri Takao Shita sebzelerini organik olarak yetiştirmeye devam etmek için seralar inşa etti.
Bunu takip eden yıllar, giderek yoğunlaşan bir dizi gösteriyle kesintiye uğradı. Çatışmada hem göstericiler hem de polis olmak üzere yaklaşık on kişi öldü. 1970’lerin ortalarında on binlerce insanı bir araya getiren bir gösteri, Parlak darbeler, bir grup göstericinin binanın çatısına çekilmeden önce kontrol kulesine girmeyi ve yepyeni bilgisayarları yok etmeyi başarması gibi neredeyse efsanevi bir hikayeye yol açtı. Havaalanının açıldığı 1978 ile 2017 yılları arasında 511’den fazla olay kaydedildi: Çatışma şekil değiştirdi ama sona ermedi.
Bölgede yaşayan insanlar o dönemi, “Başlangıçta havaalanına karşı savaştık çünkü burası savaş için kullanılacaktı ve aktivistlerin çoğu pasifistti “ diye anımsıyor. Ama bugün çevrenin çöktüğüne, havalimanına karşı mücadelenin çevre mücadelesine dönüştüğüne dair bir farkındalık da var.
1988 yılında aşık olduğu ve eşi olan bir aktivistin ilgisini çekerek o bölgeye gelen ve şu an çiftçilik yapan bir Japon aktivisti şöyle diyor: O zamanlar tüm yıl boyunca bölgede yaklaşık yirmi çiftçi vardı ve düzenli olarak bin sempatizan geliyordu; bugün yaklaşık olarak yarısı kaldı. Kararlılığımız zayıflamadı ve bugün kapitalizmin önerdiği modelin dışında başka modellerin de olduğunu gösterme arzumuzu her şey doğruluyor… Havaalanındaki arazinin son sahibi olan bir çiftçi, üç haftadır polis nezaretinde kaldıktan sonra geri dönüyor oradaki çiftçi halk sebzelerini organik olarak yetiştiriyor ve doğrudan komşularına satıyor: Japonya’da azınlık modelinin ötesinde bir model ama alternatif arayan birçok genç aktiviste ilham veriyor. Japonya’da halk restoranlarda masalarında yemeklerini tek başlarına yiyor, dikkatleri akıllı telefonlarına odaklanmış durumda. Japonya’yı yarım yüzyıldır şekillendiren bireysellik, tarihsel aktivistlere göre Japonya’daki düşük mobilizasyon oranını açıklıyor.
Aktivistlerin mücadelelerinin anlamını açıklamaları çoğu zaman zor çünkü Japonya’da siyaset hakkında konuşmak hoş karşılanmıyor. Eylemlerin desteklenmeyeceğini de düşünen aktivistler var. Aktivistler, yerel halk arasında farkındalığı artırmak amacıyla havaalanı yakınındaki Narita kasabasında düzenli olarak broşürler dağıtıyor.
Arazi kamera ve dikenli tel yetiştirmek için ayçiçeği ve kabak yetiştirmekten daha verimli görünüyor. İki şıklık arasında, bir gözetleme kulesi, Hagiwara’nın havuç yetiştirmeyi planladığı araziyi korumaktan sorumlu bir polis ekibini kalıcı olarak barındırıyor.
Binden fazla çevik kuvvet polisi eylem yapılan tarım alanlarına gidiyormuş ve tutuklamak için harekete geçiyormuş. Bu Yüze yakın gösterici orada bulunmuş ve direnmek için insan zinciri oluşturmaya çalışmışlar ancak bu uzun sürmemiş. Bu hikayenin bir detayı olarak üç hafta boyunca gözaltında tutulan aktivistler var: Köylüler, işçiler ve köylüler arasındaki ittifakın bir araya geldiği ve toplumsal bir hareketi canlandırmak için gerekli olan yer olduğunu görebiliyoruz.
Ayçiçek tarlalarının arkasına rakipleri izlemek için bir sıra kamera yerleştirilmiş.
Bir korunun ortasında kaybolmuş, kamerayla izlenen bir kapıyla korunan bir ev olan Sanrizuka genel merkezi üzerinden dolambaçlı yoldan geçince eylemciler polisin habersiz ziyaretlerine karşı dikkatli olmayı öğrenmişler. Saçları kırlaşan yaklaşık on beş tarihi aktivist, ellerinde kalan bir dizi broşür bastırmış ve en gençleri bunları Narita tren istasyonunun önünde dağıtmak üzere alıyor ve dağıtıyor. Asanın iki nesil arasında geçişinin sembolü olarak görebiliriz.
Uçak pistleri arasına dağılmış bu birkaç arazi parçasında aktivistlerin işine yarayacak durum: Tam olarak havaalanının tam ortasında olmaları ve bu durum hükümet açısından sorun teşkil edebiliyor…
Dünyanın neresinde olduğumuzun bir önemi yok politikalar aynı zihniyetle ilerliyor. Halka ait toprakların işgal edilmesini ve doğanın tahribatını Japonya’da milyonlarca aktivistin dilinden duyabilirsiniz.