Varbet DİRENYAN yazdı: Yorgun ülke KKTC, bir yandan pandemi skandalları, pandemiden kaynaklı işsizlik artışı gibi sorunlarla boğuşurken, Ekim’de gerçekleşecek Cumhurbaşkanlığı seçimlerine hazırlanıyor. ‘Küçük ve yalnız ülke’ bilinmezlerle yolunu arıyor…
Kuzey Kıbrıs’ta Cumhurbaşkanlığı seçimlerine yaklaşık iki hafta kaldı. Halk, Covid-19 pozitif rakamlarının 700’ün üzerine ulaşmış olması ve barajlarda su kalmaması nedeniyle bir yandan ciddi bir hijyen sorunu yaşarken, bir yandan da elektrik kesintilerinin yarattığı bıkkınlık ile de mücadele halinde. Birbiri ardına başlayan grevlerle birlikte hemen her konuda hissedilen sosyal, ekonomik ve psikolojik bitkinliğin Cumhurbaşkanlığı seçimine yansıyacağını ve iç politikadaki gelişmelerin belirleyici olacağı anlaşılınca, iktidar ortağı adayları destekleyen köşe yazarları, düğmeye basılmışçasına dış siyaset üzerinden Cumhurbaşkanı Akıncı’yı topa tutmaya başladılar. Bugünlerde ellerinde var olan tek argüman; yeniden aday olan Mustafa Akıncı’yı hırpalayacakları konu “federasyon çözümü” ve “Crans Montana” görüşmeleri oluyor haliyle. Bu yazımıza Türk toplumlarının genetik unutkanlık ya da unutturulmaya yatkınlık gerçeğini dikkate alarak, biraz hafıza tazeleyerek başlayalım.
Federasyon konusunda hatırlanması gereken en önemli nokta, KKTC’nin kuruluş ilanına yönelen sürecin hemen öncesinde zaten federasyonun bizzat garantör ülke Türkiye tarafından da onaylanmış ve bu onaya bağlı hakkını sebep göstererek 1974 harekatının düzenlendiğidir. Yani şunu net olarak bilmek gerekir ki, Türkiye Kıbrıs meselesinde KKTC’nin garantörü değildir. Evet yanlış duymadınız! Türkiye "Kıbrıs Cumhuriyetinin" garantör devleti sıfatıyla görüşmelerde taraftır. Merak edenler için tarih kitapları, her iki ülkenin dışişleri bakanlığı dökümantasyonu ve bu konuda yazılmış bir çok akademik makaleye internet üzerinden rahatlıkla ulaşarak bu gerçekle yüzleşebilir! “Kıbrıs Cumhuriyeti” olarak adanın tamamını temsil eden ve dünyaca tanınan ülkenin parlamentosunda Kıbrıslı Türklerin sandalyeleri yerini muhafaza ettiği gibi, bu mecliste “Güney”in en geniş kitleye sahip sosyal demokrat partisi AKEL’de (Emekçi Halkın İlerici Partisi) akademisyen Niyazi Kızılyürek isimli bir milletvekili bile mevcuttur.
Hazır hafızaları tazelemeye başlamışken Akıncı’ya görüşmelerde koz olarak kullanmak üzere bir toprak bölgesini (Güzelyurt-Omorfo) federasyona kurban etme taktiğini de bizzat Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri’nin verdiğini de hatırlatalım. Belgelerinin gizli tutulduğu görüşmelerin, bahsedilen planlarında, muhtemelen tarım arazilerinin çokluğu, İngiliz döneminde sömürülüp tüketilmiş madenleri ve balık yaşamayan deniziyle, nüfus yoğunluğu nispeten az olan ama gerçekten de her şeye rağmen ismi gibi Güzelyurt’un seçilmesi konusunda tartışma açarken, inanmak istemeyen insanlara sözde Maraş kozunun nasıl üretildiğini de hatırlatmak gereklidir.
Tahmin edilebileceği üzere bu hafıza yitimini lehine çevirmek isteyenler Ersin Tatar’ın partilileri; UBP'lilerdir. Tüm istedikleri ise pandemi süreciyle beraber tamamen görünür zafiyetlerini “iç politikayı seçime alet etmeyelim” sözleriyle dikkatleri son iki haftada ucuz Akıncı eleştirileriyle başka yana yönlendirme taktiğidir. Yoksa gaz meselesi ya da Maraş açılımı gibi konuların hepsi dış siyasetin konuları olup, iç siyasette sadece bir avuç bayrak sevdalısı ve taşıma nüfustan başka hiçbir adalı insanı etkilememiştir.
Bütün bunlar olurken seçimin suya-sabuna çok dokunmadan her türlü kazanan bir tarafı var Cumhurbaşkanı adayları arasında. Çok değil geçen yılın koalisyon ortağı Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) lideri, eski başbakan Tufan Erhürman, Cumhurbaşkanı seçilse yepyeni bir koltuğa sahip olabilecekken, kaybetse muhtemelen yıkılacak koalisyonun yerine kurulabilecek bir hükümetin olası başbakanı olabilecek gibi görünmektedir. Son dönemde zayıf CTP muhalefetinin de nedeni aslında tamamen buradan kuvvet alıyor görünmektedir. Siyasetin çetrefilli yolları için henüz genç sayılabilecek bir yaşta olan Erhürman, Ankara Üniversitesi Hukuk mezunu ve akademik kariyerden gelen bir kamu hukukçusudur.2013 yılında ilk kez milletvekili olmuş, merhum toplum lideri Rauf Denktaş’ın son rakibi, eski muhalif başbakanlardan adı hemen hatırlanacak Mehmet Ali Talat’ın danışmanı ve müzakerecisidir. Genç oluşu iç siyaset açısından adanın sosyal demokratlarına yepyeni bir nefes olsa da; partinin değişmez siyasi ideolojisi nedeniyle geleceği yeniden kurgulamak bakımından geleneksel orta sınıf burjuva ailesi mensubu gençler haricinde başka hangi geniş kitlelere hitap edebileceği muammadır. Fakat bu günler için unutulmamalıdır ki, halk şu an Tufan Erhürman’ı iki yıl önceki döviz krizinde takındığı soğukkanlı tutum ve yerel döviz kuruna müdahalede aldığı cesaretli kararları ile hatırlamakta ve “gerekirse Türk Lirasından başka bir para birimine geçişin alternatiflerden birisi” olduğunu söylemesini unutmamıştır. Bu nedenle belki daha kuvvetli bir iktidar ve yeni bir iç siyasetin üretimini, hem KKTC hem de partisi CTP için mümkün kılabilecek işaretleri barındıran bir adaydır Erhürman.
Seçimin bir diğer adayı Serdar Denktaş çoğu zaman merhum babasının gölgesi dolayısıyla adından saygıyla bahsedilen, adanın kuzeyinden eksik olmayan yeni koalisyonların aranan maliye bakanıdır. Aslında 1992’de Ersin Tatar’ın lideri olduğu, kurucusu bizzat “Baba Rauf Denktaş” olan Ulusal Birlik Partisi’nden muhalefetine binaen ihraç edilip, Demokrat Parti’nin (DP) kuruluşunda yer almış, o tarihten bu yana birçok farklı bakanlık görevini üstlenmiştir. İngiltere’de ekonomi yüksek lisans eğitimini müteakiben adada hep yüksek mevkilerde çalışmış ve arabulucu kapitalizm (win-win) tekniğinin önder, örnek iş insanıdır. Ilımlı, uzlaşmacı yönlerinin yanı sıra, politikanın tıkandığı günlerde ya da aşırı gelenekçi siyasetin rahatsız edici anlarında muhalifleri bile şaşırtacak düzeyde ilerici, uygar çıkışlarla ortamı sakinleştiren bir yanı da vardır “Oğul,Denktaş” ın. Adalı okurlar Ercan Havaalanı işletme ihalesine konu 750 bin dolarlık rüşvet skandalını belki de ancak Denktaş’ın liberal, politik başarıları ile gündemden düştüğünü hatırlayacaklardır.
Tam bu noktada seçim öncesi gidişata yönelik bir başka iddiası ile Serdar Denktaş’ı hatırlayalım: 2017 yılında Serdar Bey bir anket firmasının DP’yi seçim anketlerinde birinci parti göstermek için 500.000 TL istediğini iddia etmişti. Ne tesadüftür ki bu şirket haftalardır UBP lehine manipülasyon yapmakla suçlanan Gezici Anket şirketinden başkası değildir. Türkiye havuz gazetelerinde haber yazdırmaya varana dek sisteme eklemlenmiş şirketin bu sabıkası maalesef seçimi kazanmak için umutlanan UBP’ye bir soluk olamayacak gibi görünmektedir. Dahası geriye sayımla adaya gelecek suyun vanasının yeniden açılacağı günün geri sayımı da belki de seçim sonrası UBP de yeni bir lider arayışının geri sayımıdır aslında.
Umutların hiç tükenmediği Akdeniz ikliminde bugünlerde sonbahar yeni yeni yüzünü göstermeye başladı. Başka coğrafyalarda kışın getireceklerinden çekinilir hep. Fakat son yıllarda çok sert kışlar geçiren adada “barış, çözüm, kardeşlik” gibi sıcak iklimlerin özellikleri her gün yeniden yeniden filizlenir ve başka bahara kalıyor gibi görünen huzur dolu bir “çözüm” ya da başka bir deyişle “değişecek kader” beklentisi hiç azalmaz. Kuşkusuz bu; Kıbrıslıların öz seçimi ve vicdanıyla, bunu destekleyecek, hızlandıracak enternasyonalizmle mümkün olacaktır.