GÜLFER AKKAYA yazdı: “Cumhurbaşkanı Erdoğan ile en başından bu yana beraber yürüyen, AKP’nin kurucusu olan, o partinin başbakanlığını yapmış, o partiden cumhurbaşkanı olmuş, bugün ülkenin başına çöken antidemokratik ortamın en önemli mimarlarından olan Gül ne kadar allanıp pullansa da, nihayetinde tenekeden altın olmaz.”
GÜLFER AKKAYA
CHP yanlış anladı galiba. Cumhurbaşkanlığı meselesinde noter şartı kalkmışken, cumhurbaşkanlığı için noter lakaplı Gül’ün çare diye düşünülmesi facia.
Erdoğan lehine başbakanlıktan çekilmiş, karşılığında Erdoğan sayesinde cumhurbaşkanı olabilmiş ve cumhurbaşkanlığı süresince Erdoğan ne istemişse onu vermiş bir noteri… Kariyerini ikinci adam olarak, sinik, sünepe şekilde dikensiz gül bahçesinde, sıcağa soğuğa dokunmadan sürdürebilen Abdullah Gül’ün her seferinde ısıtılıp servis edilmesi siyasi hamle değil, siyasetin sefaletidir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile en başından bu yana beraber yürüyen, AKP’nin kurucusu olan, o partinin başbakanlığını yapmış, o partiden cumhurbaşkanı olmuş, bugün ülkenin başına çöken antidemokratik ortamın en önemli mimarlarından olan Gül ne kadar allanıp pullansa da, nihayetinde tenekeden altın olmaz.
Uzun yıllar Erdoğan’ın en sıkı mesai arkadaşı olan biri mi Erdoğan’a karşı muhalefet edecek ve kazanacak?
Ne dese, neyi eleştirse Erdoğan “Beraber yürüdük biz bu yollarda” demeyecek mi? “Ben dedim, sen onayladın sevgili noterim” demeyecek mi? “O eleştirdiğin değişikliğin altında senin imzan var” demeyecek mi?
Bu kişi mi Erdoğan’a karşı “Türkiye’ye kazandıracak?”
Erdoğan’ın yerinde olsam CHP’ye twit atardım, “Yolla gelsin” diye.
Gül, Türkiye’ye “kazandıracağını kazandırdı.” Onu Erdoğan başbakan ve cumhurbaşkanı yaptı, Erdoğan’ı da o başbakan ve cumhurbaşkanı yaptı, bugüne dek kat ettiği yollarda yanında oldu, önünü açtı, ne yapsa sırt verdi.
Gülen ile ilişkisi olduğu siyasi kulislerde hep konuşuldu. AKP kurulmadan evvel Gülen ile Pensilvanya’da görüştükleri haberleri basına yansıdı.
HDP Eş Başkanı Sezai Temelli “Bizim tabanımız Akşener’e oy vermez, Gül’e verebilir” minvalinde açıklamada bulunmuş.
Temelli ya tabanını bilmiyor, ya ne dediğinin farkında değil. HDP tabanı Kürtlerden, sosyalistlerden, demokratlardan, kadınlardan, Alevilerden, demokrat Müslümanlardan, inancı ve varlığı yok sayılmaya çalışılanlardan oluşan bir parti. HDP tabanı Gül’ü nasıl destekleyecek? AKP’nin barış masası kuruluşunun öncesi ve sonrasında bu kesimlere yönelik saldırıları yükselttiği dönemlerde Gül de vardı. Gül bugün de, o günlerde de AKP’nin kutuplaştırıcı politikalarına aktif ya da pasif hep destek verdi.
Üstelik AKP-Gülen döneminin en önemli figürlerinden biri yine Gül idi. Kürt siyasetçileri kelepçeli tutsaklar halinde fotoğraflayıp basına servis edenler o yıllarda devletin içine yerleşmiş Gülencilerdi. Kürtler KCK adlı operasyonları unuttu mu? O operasyonlar nedeniyle ceza alıp yatanlar, sürgüne gitmek zorunda kalanlar unutuldu mu?
Halklarımıza umut verebilen tek parti olan HDP’den böyle geri pozisyonlarda değil, tek adam rejimine karşı demokrasi standartlarını geliştirici tutumlarda uzlaşı arayışı bekliyoruz.
Bu seçimlerde yeni bir Türkiye iddiası ile yola çıkıyorsak, tek adam rejimine karşı mücadele ediyoruz diyorsak bunun karşılığı geçmişi karanlık ve demokrasiden nasibini almamış Meral Akşener olmadığı gibi, Gül de olmaz.
Akşener’in geçmişi kirli, Gül’ün geçmişi çok mu temiz? Gül taa Denizlerden bu yana sermayenin siyasetteki temsilcisi. Her dönem demokrasi ve özgürlük karşıtı cephede aktif olarak yer almış liberal dinci.
Tek adam rejimine karşı Gül bugüne dek ne dedi? Başkanlık sistemine karşı Gül ne dedi? Bu kadar zor zamanlarda ülkenin durumu için Gül nerede, ne yaptı?
Gül bir kere bile Erdoğan’ın karşısına çıkabildi mi? Sürekli Erdoğan’dan zılgıt yemiş, her yediği zılgıtta Erdoğan arkaya geçmesini istemişse arkaya kaçmış, öne çıkmasını istemişse kuzu kuzu öne gelmiş bu kişi mi bunca zorlu seçim sürecini göğüsleyecek?
Ya yolun ortasında havlu atarsa? Yapmadığı iş değil.
Ülke yangın yeriyken Gül ofisinde ellerini ovuşturarak fırsatın ayaklarına gelmesini bekledi. Geçmişinde Madımak katliamının isi çıkmayan Temel Karamollaoğlu o fırsat oluverdi.
Kadın politikaları açısından da sicili temiz değil Gül’ün. Cumhurbaşkanı iken devlet töreninde çekinmeden karısını azarlamış biri. Milletvekili ve cumhurbaşkanı olduğu dönemlerde AKP’nin kadın karşıtı tüm politikalarını destekledi. Tek birine olmaz demedi. Çünkü fıtratları aynıydı.
Özel hayatı da bu konuda nahoş. Bir erkek olarak erkekliğin, ailenin ve paranın tüm olanaklarını kullanarak kariyer yapmış bu erkek kişi, henüz eğitim hayatı süren genç bir kadınla evlenirken “Evliyken eğitimine devam edeceksin” sözünde durmayarak Hayrünnisa Gül’ün eğitimini tamamlamasına engel olmuş. Cumhurbaşkanı olduğu dönemde Hayrünnisa Gül ile katıldıkları bir TV programında bu sözünü ve sözünde durmayışını Hayrünnisa Hanım’ın kendisinden dinledik.
Unutmayalım Abdullah Gül AKP’nin değerlerini içselleştirmiş biri.
Cumhurbaşkanlığı süresinin dolmasına aldırmadan Huber Köşkü’nde yaşamaya devam etmiş, cumhurbaşkanlığı döneminde halkın parasıyla lüks ve savurganlıktan geri durmamıştı.
CHP’nin tüm bunlara rağmen mevcut hastalığa derman diye Gül kartını önümüze getirmesi ölüme karşı sıtmayı önermesi değil, ölümlerden ölüm beğen tercihi anlamına gelecektir.
CHP halkın bu gerçekleri görmediğini sanıyorsa yanılıyor. Bu hesapla Gül seçimi kaybetse de kaybedecek kişi yine Gül olmaz. Çünkü o riskleri ve bedelleri başkalarına yükleyen siyaset tarzında ustalaşmış. Başka deyişle ne yaparsa yapsın yanmaz, kokmaz biri. Çünkü elini taşın altına koymuyor. Taşı başkalarına yüklemeyi biliyor. Böylece hiç taşın altında kalmıyor.
CHP kimi aday gösterirse göstersin sonuç Kılıçdaroğlu’nun kaderini belirleyecek. Bu nedenle belirleyeceği aday kadar, o adayın hangi perspektifle, taleplerle, beklentiyle belirleneceği de önemli. MHP ile beraber kotarılan Ekmeleddin vakası’nın ülkeyi getirdiği durum ortadayken şimdi de İyi Parti’yle birlikte, ülkenin gerçek sorunlarını, demokrasi güçlerini görmeyen bir tercih yapılması trajedi olacaktır.
Seçimlerde ve sonrasında muhalefete kazandıracak olan sadece aday değil. 24 Haziran’ın bir de 25 Haziran’ı olacak. Tıpkı 7 Haziran’ın 8 Haziran’ı olduğu gibi. CHP Gül’ü tercih ederek sadece 24 Haziran’da değil 25 Haziran’da yapmak istediklerine yönelik programını açıklamış olur. O programla da Yenikapı Mutabakatından bir adım ileri geçilmez.