SEÇTİKLERİMİZ – Murat YETKİN Yetkin Report için yazdı:Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Covid-19 önlemlerini anlatırken konuyu hep muhalefete getirmesi akla önce baskın seçim getirse de ekonominin durumu ve anketler buna izin verecek gibi değil. Geriye bir seçenek kalıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Covid-19 önlemlerini anlatırken konuyu hep muhalefete getirmesi akla önce baskın seçim getirse de ekonominin durumu ve anketler buna izin verecek gibi değil. Geriye bir seçenek kalıyor. (Foto: Cumhurbaşkanlığı)
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 4 Mayıs kabine toplantısından Covid-19 salgınıyla mücadeleye dair dönüm noktası sayılacak açıklamalarda bulundu. Öncelikle “Normalleşme Planının” hemen değil, Mayıs, Haziran, Temmuz aylarına yayılacağını söyledi; önlemlere uyulmazsa ya da hastalık yeniden şiddetlenirse daha sert önlemlerin geleceğini söyledi. Çünkü, önlemlerin gevşemesi demek, hastalığın bittiği, her şeyin normale dönmesi anlamına gelmeyecekti. Gerçi bunu dün trafik sıkışıklığından kazaların görüldüğü İstanbul ahalisine kim nasıl anlatacak? Orası belirsiz ama 65 yaş üstü vatandaşlara beklendiği üzere hafta sonu, diğerleri evdeyken 4 saat sokağa çıkma hakkı verildi. 20 yaş altındakilere de hafta içi dört saat. Bu bakımdan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ve Bilim Danışma Kurulu’nun “28 Mayıs’tan önce önlemleri kaldırmayalım” önerisine uyulduğu görülüyor. 20 yaş altına da kısıtlı serbestlik getirilmesinin anlamı, muhtemelen okulların Haziran’da da açılmayacağı olabilir. Zaten Erdoğan da sadece sınav tarihleriyle üniversiteler için takvim açıkladı.
Ya AVM, ya okul olacaktı, AVM oldu
Yalnızca Türkiye’de değil, dünyada da bilim çevrelerinin normalleşme takviminde okullarla ticarethanelerin aynı anda açılmasını sakıncalı bulduğu biliniyordu. İkisi de risk unsuru taşıyan ticaret ve eğitim faaliyetinin sağlık sistemi üzerine kaldırabileceğinden fazla yük bindireceği konuşuluyordu. Eğitimciler, okulların Haziran’da açılarak eğitim yılını bir nebze olsun kurtarabilmeyi, ticaret dünyası ise dükkanları, özellikle de AVM’lerin bir an önce açılmasını istiyor, 11 Mayıs tarihini veriyorlardı. Öyle oldu. Sadece AVM’ler değil, berber ve kuaförler gibi doğrudan vücut temasına açık dükkanlar da bu tarihte açılabilecek. Erdoğan dükkanların yarı kapasiteyle çalışacağını, uyulmazsa daha sert önlem geleceğini söyledi ama riskli bir adım. Normalleşme gerekiyor olsa da riskli bir adım. Okullar içinse henüz ilan edilen bir tarih yok, Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk hâlâ 1 Haziran seçeneğinden söz etse de. İlan edilen, “kontrollü sürü bağışıklığı” modeline geçildiği izlenimi veriyor.
Yine seçim konuşmasına döndü
Erdoğan bu ayrıntılı açıklamalarda bulunduktan sonra sözü ekledi, kenetledi CHP’ye getirdi. “Tek Parti döneminden biliriz” dedi, tek parti döneminin genç kuşakta artık ne çağrıştırdığına inanıyorsa; “Faşist bunlar” dedi. Sonra açtı ağzımı yumdu gözünü.
Erdoğan doğrusu Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin bütün avantajlarını bir arada kullanıyor. Salgın öncesinde hiç değilse AK Parti Grup toplantıları kontrol altındaki medya tarafından kesintisiz canlı verilirken isteyen vatandaş bakmıyor, kanal değiştiriyor, ya da kapatıyordu. O yayınları veren televizyonların diplerde gezinen izlenme oranlarından da görülebiliyordu bu. Oysa şimdi vatandaş Cumhurbaşkanı salgın önlemleri konusunda ne diyecek diye ekran başına geçtiğinde bir anda kendisini AK Parti Genel Başkanını dinlerken buluyor.
Sorulması gereken soru, neden? Erdoğan ne yapmaya çalışıyor? Yoksa Türkiye’nin pek çok ülkeye göre koronavirüsle mücadelesinde daha başarılı görünmesinden bir seçim zaferi çıkarmayı mı umuyor? Ekonominin artık kimseyi başarılı olduğuna ikna edemeyen görünümüyle seçime gidip başarılı olmayı mı kuruyor? Bu sertleşen siyasi ve ideolojik söylemin altında bu plan mı yatıyor?
Anketler öyle demiyor
Oysa birbiri ardına açıklanan anketler pek Erdoğan’a cesaret verecek türden değil.
Örneğin, Avrasya araştırma şirketinin anketine göre, bugün seçim yapılsa AK Parti’nin alacağı oy, kararsızlar dağıtılmış halde yüzde 34.
Murat Yetkin'in Yetkin Report'taki yazısının tamamını okumak için TIKLAYIN