Her sabah yeni bir yargı rezaletine uyandığımız son günlerde egemenlerin adaletsizliği tüm kamuoyu nezdinde görünür hale geldi. Hükümetin en yetkili ağızlarından, yargının en yetkili temsilcilerinden yasama-yürütme-yargı organlarının nasıl iç içe geçtiğine ilişkin açıklamalar dinleyip duruyoruz.
On binlerce gözaltı, binlerce tutuklama, yıllarca tutsaklıkla sonuçlanan davaların nasıl bir tezgahla düzenlediğini birbirlerini suçlayarak anlatıp duruyorlar. Yıllardır devrimcilere, demokratlara ve muhaliflere yönelik kullanılan yöntemleri birbirlerine karşı da kullanmaya başlayınca “yargıda darbe / hukuksuzluk var” çığlıkları ortalığı doldurdu.
Hükümetin başkanı yargının başkanını, başsavcı Adalet Bakanı’nı, İçişleri Bakanı Emniyet Müdürlerini suçlayıp duruyor. Ortaya saçılan bunca rezilliğin içerisinde tek gerçek, AKP Hükümeti’nin 2006 yılında Terörle Mücadele Yasası’nda (TMY) yaptığı değişikliklerle birlikte muhaliflerine karşı “düşman hukuku” uygulamaya başladığıdır. Kürt Özgürlük Hareketi’ne dönük KCK, sosyalistlere dönük Gaye ve Devrimci Karargah komplo davalarıyla bir kirli savaş uyguladığıdır.
En son olarak Halkların Demokrasi Partisi (HDP) Eşgenel Başkanı Sebahat Tuncel’in 8 yıl 9 aylık cezasının onaylanmasıyla tüm toz dumana rağmen bu savaşın devam ettiği açık. HDK/HDP’nin de bileşeni olan SYKP, ESP ve SDP’nin yöneticileri de bu davalar aracılığıyla susturulmak istenenler arasında. Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP) Eşgenel Başkanı Tuncay Yılmaz 2 yıl cezaevinde kaldığı Devrimci Karargâh davasından 9 yıl 2 ay ceza almıştı. Yine aynı davadan 11 ay cezaevinde kalan SDP Genel Başkanı Rıdvan Turan 7 yıl 1 ay ceza almıştı. Devrimci Karargâh davası halen Yargıtay aşamasında. Hanifi Avcı’nın da sanıkları arasında olduğu davanın kısa zamanda tamamlanacağı bekleniyor. Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Genel Başkanı Figen Yüksekdağ ise 7 yıl 6 ay cezalandırılması talebiyle yargılanmaya devam ediyor. AKP’nin düşman hukuku sadece Kürt Hareketine ve sosyalistlere yönelik değil, tüm muhaliflerine yönelik olarak işletildi.
İçeriklerine ilişkin ayrı bir tartışma yürütmek gerekmekle birlikte, Ergenekon, Balyoz, Oda TV ve Casusluk davaları da aynı yöntemlerle görüldü. Bu davalar kapsamında gerçekten de halklarımıza karşı suç işleyenler var ve onlar asıl bu suçlarından dolayı yargılanmalıdır. Ancak onların bile adil yargılanma hakları olmalı. Sahte deliller, gizli tanıklar, iftiracı itirafçılar ve yandaş medya aracılığıyla yürütülen psikolojik hareket bu davaların ortak karakteri oldu.
Düşman hukukuyla görülen KCK, Devrimci Karargah, Gaye gibi komplo davalarının tamamı (Ergenekon, Balyoz, Oda TV, Casusluk davası da dahil) bugün “yok hükmündedir”. Terörle Mücadele Yasası yürürlükten kaldırılarak bu davaların yeniden görülmesi ve herkesin adil yargılanma hakkından yararlanması geniş bir kamuoyunun ortak talebi haline gelmiş durumda. İpliği pazara çıkmış mevcut yargı sisteminin, sadece muktedirlerin iktidar savaşına hizmet edecek sınırlarda gündemleştirilmesini engellemek ve gerçek bir demokratikleşmenin önünü açacak düzenlemeleri zorlamak güncel görevlerimiz arasında.
Siyasihaber.Org