Korkut Akın yazdı: Bu kitap sadece feministler için değil, sadece kadınlar için de değil, tüm insanlık için rehber oluyor. Kimi sayfada içiniz kan ağlayacak, kimi zaman tırnaklarınızı geçireceksiniz etinize, kiminde güleceksiniz ya kızacaksınız bir o kadar kendinize… ama bütünüyle direnç, umut ve kararlılık yükleneceksiniz.
Yeryüzünün Kızı
Erkeğin kadını, ilkel bir biçimde, fiziksel bir oluş olarak görmesinin ırkla bir ilgisi olduğu söylenemez; hemen tüm dünyada -erkek egemen toplum bağlamında- kadın ikinci sınıf noktasındadır. Peki, bu aşılmaz bir durum mudur? Asla değildir, tabii ki aşılabilir, aşılıyor da.
Feminist düşünce başta kadınlar olmak üzere duyarlı her insana “eşitlik” ve “özgürlük” kapılarını açtı. Bir çığ gibi büyüyor bu düşünce artık. Kuşkusuz bir geceden sabaha ulaşılabilen bir yer değil bu. Gıdım gıdım, dişle tırnakla sökülüp atılarak, kurularak yürünebiliyor. Asıl önemlisi de kazanılan her şey, toplumsal barış da içlerinde kadınların, bağlı olarak da erkeklerin geleceğini güçlendiriyor.
Başucu kitabı
Feministler ve kadınlar için vazgeçilmez bir başvuru kitabı “Yeryüzünün Kızı”, çünkü bir hayatı ve çevresinde her geçen gün ilmek ilmek dokunan, ince ince işlenen, yavaş yavaş büyüyen bir mücadele anlatılıyor.
Bir tarafta yoğun bir yaşam savaşı veriliyor. Kazancın alabildiğine az olduğu, sömürünün artık doruğa çıktığı bir ülkede kadınlar, erkeklerin de önüne geçip, ırkçılık da dahil, tüm olumsuzluklarla mücadele ediyor. Aklıma hep İlhan Berk’in “Neler çekmiş halkım / Türküler şahit” şiiri geliyor. Otobiyografik romandaki adıyla sürdürürsek… Maria Rogers, cinsel ayrımcılıktan sömürüye, ulusal kurtuluş mücadelelerinden casuslukla suçlanıp hapsedilmeye -bizim ülkemizle nasıl da koşut; hatırlayın televizyonlardaki konuşmaları- kadar yaşadıklarını bütün çıplaklığıyla anlatıyor.
“… insan eti ve kanı”
Agnes Smidley, yazdıklarının sadece birer “sözcük” olmadığını, aynı zamanda insan eti ve kanı ile oluştuğunu ifade ediyor: “Çünkü biz yeryüzüyüz ve mücadelemiz yeryüzünün mücadelesidir.” Bu cümle, aynı zamanda yazarın yaşamının da en güçlü anlatımıdır. Değerlerse yaşamı belirleyen, Smedley kendi değerini kendisi belirliyor. Kararlı bir duruşla da savunuyor, sürdürüyor mücadelesini.
Bugün, bizde de, kadınlar taciz tecavüz ve öldürmelerle anılıyor. Bu bakışın şu ülke, bu ülke farkı olmadığı gibi geçmiş ve gelecek gibi ayrımı da yok. Dün, bizim ülkemizde okuma yazma oranı çok düşüktü, kadınlar öldürülüyordu babaları, kardeşleri, eşleri tarafından. Bugün okuma yazma oranı yükseldi, ama hâlâ öldürülüyor kadınlar eşleri, babaları, patronları tarafından. Güçlü olmak gerekir mücadele etmek için. Düşman, sizi ezmek ve başınızı kaldırmanızı engellemek için hiç mi hiç izin vermiyor. Aile diye, cinsellik diye, bekâret diye evlilik diye hep baskı kuruyor. “Sözüne güvenmiştim. Bir erkeğin sözünün onuru olduğu, kâğıtların gerekli olmadığı bir yerden geliyorum ben. Kadınların, çocukların ağzından lokma çalan lanet olasıca bir hırsız olduğunu bilmiyordum” (s. 55) cümlesi, bizde de -aradan geçen 100 yıla yakın zamana karşın- hala yaşanıyor. Kan emiciler her yerde, her zaman aynı.
Hayat pahalı can ucuz!
Romandaki adıyla Maria Rogers, yani Agnes Smedley aslında Amerika yerlisi, gerçek bir Kızılderili. Ancak derisi, ırkı, cinselliği üzerinden hep aşağılanıyor. İçinde büyüttüğü öfkenin dışında kimse destek olmuyor ona. Ailenin kadınları da karşısında yer alıyor, annesinin dışında. Bütün zorluklara rağmen kendisini yetiştiriyor. Bulabildiği her işin en iyisini yapmak için zorluyor kendisini, öğreniyor. Çok küçük paralar karşılığı gün boyu çalışıyor. İki erkek kardeşiyle bir kız kardeşinin sorumluluğunu da üstleniyor. İki kez evleniyor, evlilik kurumuna karşı olduğu halde. Hapse düşüyor casuslukla suçlanarak. Rayların arasından topladıkları kömürle ısınmaya çalışırlarken de gözleri ışıl ışıl, çünkü kararlı. Çünkü o, yeryüzünün kızı.
Her tohumda bin çiçek…
Deneyimlerini inanmışlığıyla bütünleştirince Rogers (Smedley), ortaya çıkan sadece feministler için değil, sadece kadınlar için de değil, tüm insanlık için rehber oluyor. Kimi sayfada içiniz kan ağlayacak, kimi zaman tırnaklarınızı geçireceksiniz etinize, kiminde güleceksiniz ya kızacaksınız bir o kadar kendinize… ama bütünüyle direnç, umut ve kararlılık yükleneceksiniz.
Yeryüzünün Kızı, Agnes Smedley, otobiyografi/roman, Notabene Yayınları, 2016, 335 s.