GÖKAY IŞIK
Bir şeyi “yeniden kurma” fikri büyük bir iddiayı içinde barındırır. Öncelikle bir “eski” vardır ve bundan görece bir huzursuzluk duyulmaktadır. Sonra ise bir “yeni” vardır ki “eski” gibi masaya yatırılıp didik didik edilemez, çünkü hayatın akışıdır. Tam anlamıyla “somut durumun somut tahlilini” ifade eder. Tam da bu noktada eski ile yeni arasında bir direnç noktası ortaya çıkar. Bu direnç noktası diğer bir ifadeyle kriz çözülmeden ve birlik sağlanmadan ilerlemek, minik iktidar adacıkları oluşturmak, eylem ile sözü bir bıçak darbesiyle birbirinden ayırıp praksisi bir kenara atma anlamında “yeniden kurma” anlayışının temeli kazar. Bundan ötürü de bu direnç noktasının tahlil edilmesi, geçici olduğu kadar kalıcı hasar verebilecek narkozlardan kaçınılması bir diğer ifadeyle ilmek ilmek gösterilen bir çabayla bu direnç noktasının içerip aşılması gerekir.
“Yeniden kuruluş” fikrinin önündeki en büyük problemin eski ile yeni arasındaki çatışma olduğunu ifade etmiştim. Nedir bu çatışma? Kadir Akın’ın son çalışması olan “Ermeni Devrimci Paramaz” isimli kitapla birlikte Türkiye Devrimci Hareketini Paramaz ile başlatırsak; 1915’te 19 arkadaşıyla Beyazıt Meydanında katledilen Ermeni devrimcinin son sözleri “Yaşasın Sosyalizm”dir. Daha sonra Mustafa Suphi’ler gelir ki onlar “burjuva Mustafa” tarafından katledilmişlerdir. Bu sürecin mirasçıları 71 devrimci kopuşunun önemli komünist önderleri Denizler, Mahirler, İbolar olur ki onlar bir direniş abidesini yükseltmişlerdir. 78’ler ise aldığı bu mirası faşizme karşı bir bayrak kabul edip düşmüşlerdir toprağa. Yenilgiler ancak buna rağmen büyük direniş gerçekliği “eski” düşüncesini “yeniye” karşı temkinli kılar. Eski için buradaki soru “eskinin ne kadarını bırakacağız” sorusudur. Yeni ise “dün dünle beraber gitti cancağızım biraz yeni şeyler söylemek lazım” derken ideolojik ısrarın alanını sorgulamaya açtığı ölçüde eskiyle uzlaşmaz bir çelişkiye düşer. İşte bu anlamda “eski” Ortodokslukla yeni ise “liberalizm” ile suçlanır. Düğüm noktası ideolojik ısrardır. Bu ısrar ise “eski”lerden söylersek: “Yalnız iki sınıf vardır: proletarya ve burjuvazi. Birine karşı olan diğerinin yanındadır” sözünü “pratikte” görmek ister. Bunun için devrimci gelenekte burjuvaziye karşı gelişen devrimci şiddetin araçlarını dile getirir. Yeni ise kitlesel bir mücadele alanı için bu araçların kendisini sorgular. Düğüm bu anlamda sınıf mücadelesinde değil bunun “araçlarında” takılır kalır. İlerlemediği ölçüde minik iktidar adacıkları oluşur ve bu adacıklarda “eski” ile “yeni” arasında “eski bir mücadele” ortaya çıkar. İşte bu noktada bu “eski mücadele biçimlerinin” bürokratik ve kırtasiyeci özelliklerinin, tüzüksel hukuktan “yaşayan hukuka” geçerek birkaç güzel motive edici fiille bu durumun aşılacağı düşüncesi evveliyetle terk edilmelidir. Edilmediği takdirde yeniden kuruluş iddiasının herhangi bir önemi kalmadığı ölçüde bu ismi kullandığın ölçüde de bu eylemliliklerle bu etkinliğin içini boşaltmak gibi tarihsel bir hatanın da içine düşmüş olursun. Çünkü “yeniden kuruluş” kavramı her kavram gibi yaşama dairdir bir başka ifadeyle yaşamın değişimine dönüşümüne ayak sağlar.
Bu direnç noktasının zorluklarının aşılması için asgari olanaklar yaratmak, nefes adacıkları oluşturmak, dokunuşları arttırmak ve ne olursa olsun örgütlenme ve mücadele alanını darlaştırmaktan imtina ederek en geniş örgütlenme ve mücadele alanını yaratmak mühimdir. Bu asgari olanaklar için asgari gereklilik programatik bağlılık değildir. Çünkü programatik bağlılık yukarıda ifade ettiğim gibi “asli” bir ayrımdır fakat “eski” ile “yeni” arasındaki direnç noktası “tali noktalarda” tıkanır. Bu tali noktalar oportünist davranışlarla “asli noktalarmışçasına” gösterilerek “aşılmaz” kılınır. Ancak gerçek bu değildir. Peki nedir bu zorlukların aşılması için asgari olanaklar? Programatik bağlılığın yanında “birlik, dayanışma ve mücadeledir”. Bu “birlik, dayanışma ve mücadele” bir günü hatırlatır ki işte bu perspektif asgari bir direnç noktasını ileri taşıyabilecek “asli” ve “tali” unsurları güven ve samimiyetle içinde taşır.
Sona bağlarsak, yeniden kuruluşun olanakları için gerekli kelimeler “yeni” ve “eski” değildir. Bunları içerip aşan ve tarihsel olarak işçi sınıfıyla özdeşleşmiş üç adet kavramdır: “birlik, dayanışma ve mücadele”. Şimdi “birlik, dayanışma ve mücadele zamanı”