SEÇTİKLERİMİZ – Ergin Yıldızoğlu Cumhuriyet’e yazdı: Emperyalizm, belli ülkelerin politikalarından öte, sermayenin iç dinamiklerinin, genişleme eğiliminin bir ürünü, bir sistem sorunudur. Çin kapitalizmi de büyümek ve genişlemeye devam etmek zorunda olduğundan, hem bu dinamikleri sergiliyor, hem de emperyalist sistemin kurallarına göre davranıyor.
Bazen yaşam, sanatı taklit eder. Bir Çin hastane gemisinin Venezüella’nın La Guaria limanına, çökme noktasına gelen sağlık sistemine destek vermek için bir haftalığına demir atması, aklıma Çin’in başarılı propaganda örneklerinden, Kurt Savaşçı-II filmini getirdi. Filmde bir Afrika ülkesinde, hem Amerikalı kiralık askerlerin kışkırttığı bir iç savaş var hem de Ebola türü bir salgın hastalık. Tüm Batılı diplomatlar gemilerle ülkeyi terk ederken, çevredeki Çin savaş gemileri, limana gelerek kaçmaya çalışan, ancak kimsenin sahip çıkmadığı sıradan insanlara kucak açıyorlar. Bu sırada kahramanımızın liderliğinde bir konvoy, gemilerin tahliye operasyonuna zamanında yetişmeye çalışıyor. Ancak yolunun üzerinde, iç savaşın iki fraksiyonu ölümüne savaşıyor. Kahramanımız Çin bayrağını açıyor ve savaşın içine dalıyor. Hemen silahlar konvoya yol vermek için susuyor. Bir Çinli diplomatın vurguladığı gibi “Afrika’da herkes Çin’in düşman olmadığını, ama, Çin’e saygısızlık etmenin maliyetinin çok yüksek olduğunu biliyor”.
Ödenemeyen borçlar, stratejik imtiyazlar…
Venezüella ekonomisi ve halkı, gerek Chavez’in gerekse de Maduro’nun sosyalist devrim dedikleri şeyi sonuna kadar götürmeye çekinerek, petrol gelirleriyle ayakta kalmaya çalışmış olmalarının faturasını ödüyor. Petrol fiyatları çökünce, bir taraftan ülkedeki kapitalist sınıfın sabotajları, diğer taraftan ABD ambargosu, ülkeyi yaşanmaz hale getirdi. 2 milyondan fazla Venezüella vatandaşı, açlıktan, çökmüş sağlık sisteminden, darbe ve bir ABD müdahalesi korkusundan komşu ülkelere kaçtı, kaçmaya devam ediyorlar.
Çin yönetimi, son on yılda, Venezüella rejimini desteklemek için 50 milyar dolar kredi vermiş. Venezüella bu borcun ancak 30 milyar dolarını geri ödeyebilmiş. Geçen hafta Maduro, Çin ziyareti sırasında 5 milyar dolar daha ek kredi almayı, bir seri ticaret anlaşması yapmayı başardı. Bu son 5 milyar dolar, Venezüella’nın petrol endüstrisini canlandırmak için kullanılacak. Bu anlaşmanın bir parçası olarak Çin’in Ulusal Petrol Şirketi, Venezüella’nın, petrol şirketi Sinuvensa’nın yüzde 9.9 hissesini daha alarak payını yüzde 49’a yükseltecek. Böylece Çin hem Venezüella petrol endüstrisi içinde önemli bir oyuncu oluyor hem de Venezüella’dan günde 1 milyon varil petrol ithal edecek konuma yükselmeyi planlıyor.
Ödenemeyen borçlardan stratejik avantaj elde etme taktiği insanın aklına ister istemez “Bir Ekonomik Tetikçinin Anıları” kitabındaki taktikleri getiriyor. Örneğin 2007 yılında Sri Lanka’da, Çin’in verdiği kredilerle bir Çin devlet şirketi bir liman projesine başlamış. Hambantota Limanı bittiğinde ekonomik olarak yeterince kârlı olmadığı ortaya çıkınca Çin, alacağına karşılık limanı 99 yıllığına kiralayarak Hint Denizi’nde bir tesise sahip olmuş. Çin’in Cibuti’de kurduğu ilk deniz üssünün arkasında da benzer bir borçlandırma hikâyesi var. Çin geçen hafta, ABD’nin Cibuti’deki ünlü Camp Lemoniere üssünün hemen yanındaki Darelah Limanı’nın işletmesini ele geçirmeye bir adım daha yakınlaştı. Hedefine ulaştığında, Camp Lemoniere’i denizden kuşatmış olacak.
Çin çok etkin bir “jeo-ekonomik” strateji izliyor; Pakistan’a, Myanmar’a, Laos’a, Kamboçya’ya verdiği krediler benzer stratejik avantajlar yaratıyor. Birçok Afrika ülkesinde olduğu gibi ödenemez düzeye ulaşan borçlar, ülkeleri Çin’in hegemonya alanı içine çekiyor. “Kuşak ve Yol” projesi de bölgede dağıtılan kredilerle, Çin’e yalnızca ekonomik değil, stratejik avantajlar getirecek biçimde şekilleniyor.
Harvard Üniversitesi Belfer Centre for Science and Internatonal Affaires’de yapılan bir araştırma, Doğu Afrika’dan Pasifik adalarına kadar en az 16 ülkenin Çin’den aldıkları borçları ödeyemeyecek durumda olduğunu saptıyor. Bu ülkelerin ABD’nin çıkarlarını tehdit edecek biçimde Çin’in etkisi altına girebileceklerinden endişe ediliyor. Araştırma, Çin’in, borç bağımlılığını kaldıraç olarak kullanıp, Güney Asya’da güç yansıtmasına olanak verecek bir limanlar zinciri ile ABD’nin stratejik üstünlüğüne son verebileceğini iddia ediyor. Geçen hafta New York Times’da bir yorumunda, “ABD ile olası bir savaş dışında, Çin’in Güney Asya denizlerindeki kontrolü çoktan inkâr edilemez bir realitedir” diyordu.
Emperyalizm, belli ülkelerin politikalarından öte, sermayenin iç dinamiklerinin, genişleme eğiliminin bir ürünü, bir sistem sorunudur. Çin kapitalizmi de büyümek ve genişlemeye devam etmek zorunda olduğundan, hem bu dinamikleri sergiliyor, hem de emperyalist sistemin kurallarına göre davranıyor.