HDP KONGRESİ’NE GİDERKEN – Dirayet Dilan TAŞDEMİR yazdı: “HDP bugün sadece en önemli mücadele dinamiği ve muhalefet tabanı değil aynı zamanda ülkenin ve hatta bölgenin kaderini etkileyecek alternatifi inşa eden demokratik siyasetin de temsilcisi durumunda.”
Dirayet Dilan Taşdemir – Halkların Demokratik Partisi (HDP) Ağrı Milletvekili – Kadın Meclisi Sözcüsü
HDP olarak kongreye giderken hem parti içindeki örgütlülüğümüzü güçlendirmeyi, sürece cevap olabilecek kadrolarımızı örgütlemeyi hem de topluma dayatılan siyasete, daha doğrusu siyasetsizliğe, çözümsüzlüğe, kısacası bize dayatılan faşizme karşı güçlü cevap olacak siyaseti ve bunu birlikte başaracak demokrasi ittifakını örme sorumluluğuyla hareket edeceğiz. Kongremiz bu iki temel üzerinden, yani yeni dönemi göğüsleyecek kadrolarımızı ve yeni dönem politikalarımızı belirleyeceğimiz, bunu halkımızla paylaşacağımız zemin olacaktır.
Bugün içerisinde bulunduğumuz koşullar sıradan koşullar değil, yani faşizmin kendini örgütlediği, kurumsallaşmaya çalıştığı, bunu toplumu baskılayarak, biat etmeye zorlayarak ve toplumun tüm değerlerine, tüm muhalefet dinamiklerine saldırarak yapmaya çalıştığı bir dönemden geçiyoruz.
İktidarın bu politikaları sadece iç siyasetle sınırlı değil, dış siyaset de savaş, çatışma ve çözümsüzlük üzerinden yürütülüyor. Bu siyaset hem Rojava, Libya örneğinde gördüğümüz gibi, orada yaşayan halkların yaşamlarına, geleceklerine müdahale ve sorunların çözümsüzlüğe mahkum edilmesi anlamına geliyor hem de bu politikaların faturası iç siyasette de bizlere, halklara, kadınlara ödetilmek isteniyor. Ve elbette bunların yansımasını hepimiz derin bir biçimde yaşıyoruz.
Özellikle 2015 sonrası başta partimiz, partimizin bileşenleri olmak üzere bu politikalar karşısında duran, mücadele eden, itiraz eden tüm muhalefet dinamiklerine karşı savaş açılmış durumda. Artık faşizmin bir aparatı haline getirilmiş yargı eliyle gözaltı ve tutuklama furyaları günlük rutinin bir parçası halini aldı. İktidarın saldırılarının bir parçası olarak işlettiği rehine siyaseti sonucu binlerce arkadaşımız gözaltına alındı, tutuklandı, ev hapsi verildi. Tüm il ve ilçe öğütlerimize gözaltı saldırısının olmadığı tek bir gün bile yok. Sadece siyaset yapan, mücadele eden kesimler değil, açım diyen, işsizim diyen, haksızlığa uğradım diyen herkesi kriminalize ederek cezalandıran bir sisteme dönüşmüş durumda.
Yine kadınlara, kadın mücadelesine ve kadın kazanımlarına özel olarak saldıran, kadınların kazanımlarını kendine tehdit olarak gören ve erkekler eliyle kadınları denetim altında tutmaya çalışan kadın karşıtı, kadın düşmanı bir iktidarla karşı karşıyayız.
Bu yüzden içinde bulunduğumuz bu durum normal koşullar değil, faşizmin kendisini dayattığı olağanüstü koşullardır. Dolayısıyla bizim mücadelemiz de olağanüstü bir öneme sahip ve tarihsel bir sorumluluk anlamına geliyor.
Bu noktada bizim öncelliğimiz toplumu teslim almaya çalışan toplum karşıtı saray rejimine karşı toplumu, halkların ortak geleceğini savunmak, topluma gerçekçi zeminde umut olmak, toplumu bu zorba iktidardan kurtarmak olacaktır. Buna dur diyecek, demokratik bir yaşamın inşasını yapacak olan bizleriz. Faşizmin kurumsallaşmasına karşı tek alternatifiz. Bu gerçekliğin ve bunun gerektirdiği sorumluluğun farkındayız. Bizim öncülüğümüz bu olacak, çünkü bu bizim tarihsel sorumluluğumuz, tarihsel misyonumuzdur.
Bunu örgütleyecek, bunun için çalışacak kadrolarımızı örgütlemek, güçlendirmek temel önceliğimiz olacaktır. Fakat bunu kendi örgütlüğümüzün yanı sıra başta kadınların birlikteliği, kadınların ittifakı olmak üzere en geniş toplumsal mutabakat, en geniş demokrasi ittifakı ile gerçekleştirmek istiyoruz.
Temel önceliğimiz, moral ve motivasyonumuz bu olacak. Yani halkımızın, toplumun bizden beklediği öncü siyaseti, mücadeleyi yükseltmek olacak. Son yıllarda partimizi işlemez kılmaya dönük özel bir politika izlendi. Fakat mücadelemiz, halkımızın duruşu bu politikaları boşa düşürdü. Tersine bize saldırdıkça güçleneceğini düşünen faşist blok gittikçe zayıfladı ve bugün her zamankinden daha zayıf bir durumda.
Bize düşen de güçlü bir şekilde örgütlülüğümüzü sağlayarak bir an önce bu iktidardan kurtulmak ve topluma nefes aldıracak, geleceğe dair umut verecek demokratik siyaseti açığa çıkarmaktır. Çünkü HDP bugün sadece en önemli mücadele dinamiği ve muhalefet tabanı değil aynı zamanda ülkenin ve hatta bölgenin kaderini etkileyecek alternatifi inşa eden demokratik siyasetin de temsilcisi durumunda.
Bu anlamda Kürt sorununa çözüm üretecek, Sayın Öcalan şahsında açığa çıkarılsa da aslında tüm topluma dayatılan tecriti kıracak, halkın, kadınların iradesini gasp eden kayyım rejimine dur diyecek, ekonomik krizlere, açlığa, yoksulluğa, şiddet başta olmak üzere kadınların yaşadığı sorunlara çözüm üretecek, demokratik muhalefet kesimleriyle buluşan ve genişleyen, sözünü, ilkelerini daha fazla toplumsallaştıran, bir anlamda iktidara yürüyen bir politika, bir süreç hedefliyoruz. Bu iktidar elbette halkların demokratik iktidarı olacaktır.
Dolayısıyla böylesi zorlu bir süreçte büyük bir iddiayla, yeni bir dönemin başlangıcı olarak büyük bir mücadele kararlılığıyla kongremizi gerçekleştiriyor, kongremize böyle bir anlam biçiyoruz.