Yapay zeka, son yıllarda hayatımızın her alanında büyük değişimlere yol açan bir güç haline geldi. Bu devrim niteliğindeki teknolojinin etkisi, eğitimden sağlığa, finanstan sanata kadar geniş bir yelpazede hissediliyor. Ancak, yapay zekanın en dramatik etkilerinden biri, hukuk sisteminde görülmeye başlanıyor. “Robot yargıçlar” adı verilen yapay zeka sistemleri, hukukun geleceğini yeniden şekillendiriyor. Peki, bu sistemler adalet anlayışımızı nasıl etkileyecek? Bu soruya yanıt ararken, geçmişten günümüze uzanan bir yolculuk yapalım.
El-Cezeri ve Da Vinci: Doğu ve Batı’nın mühendislik dehası
Yapay zeka ve algoritmaların gelişimini anlamak için, tarihsel olarak hem Doğu’da hem de Batı’da mühendislik dehalarının katkılarını incelemek önemlidir. 12. yüzyılda yaşamış El-Cezeri, modern mühendisliğin ve otomasyonun öncülerinden biri olarak kabul edilir. Su saatleri, otomatik makineler ve çeşitli robotik cihazlar geliştiren El-Cezeri, algoritmaların temel prensiplerini yüzyıllar öncesinde kullanmıştır.
Öte yandan, Rönesans döneminde yaşayan Leonardo da Vinci, mühendislik ve sanatı birleştirerek birçok yenilikçi makine tasarımı ortaya koymuştur. Da Vinci’nin uçan makinelerden savaş makinelerine kadar uzanan geniş yelpazesi, onun sadece bir sanatçı değil, aynı zamanda bir mühendislik dehası olduğunu gösterir. Hem El-Cezeri hem de Da Vinci, algoritmaların ve mühendisliğin temelini atan figürlerdir ve bu iki dehanın çalışmaları, bugün yapay zekanın gelişiminde bile yankı bulmaktadır.
Algoritmalar, temelde belirli bir problemi çözmek veya belirli bir amaca ulaşmak için izlenen adımlar dizisidir. Matematiksel prensipler üzerine inşa edilen algoritmalar, yapay zekanın etkinliğini ve doğruluğunu sağlar. Bugün, yapay zeka sistemlerinde kullanılan algoritmalar, El-Cezeri ve Da Vinci gibi öncülerden ilham alarak geliştirilen matematiksel modellerin bir yansımasıdır.
Yapay zekanın kökleri, İngiliz matematikçi ve bilgisayar bilimci Alan Turing’in “Makinaların İşleyişi ve Zeka” başlıklı makalesine dayanıyor. Turing, makinaların insanlara benzer şekilde problem çözebileceğini ve kararlar alabileceğini öne sürdü.
Alan Turing ve yapay zekanın temelleri
Yapay zekanın kökleri, 1950 yılında İngiliz matematikçi ve bilgisayar bilimcisi Alan Turing’in yazdığı “Makinaların İşleyişi ve Zeka” başlıklı makaleye dayanıyor. Turing, makinaların insanlara benzer şekilde problem çözebileceğini ve kararlar alabileceğini öne sürdü. Turing’in vizyonuna göre, insanlar ellerindeki mevcut bilgileri ve mantıklarını kullanarak problemleri çözüyor ve kararlar alıyorlarsa, aynı şeyleri makineler de yapabilir. Turing’in bu öngörüsü, yapay zekanın teorik zeminini oluşturdu ve bugün teknolojinin ilerlemesiyle bu düşünceler gerçeğe dönüşmeye başladı.
Yapay zekanın bu hızlı gelişimi, özellikle hukuk alanında büyük tartışmaların kapısını araladı. Adaletin mekanik bir sistem tarafından dağıtılması mümkün mü? İnsanların yüzyıllardır oluşturduğu hukuk sistemini robotlara devretmek, toplumsal ve etik açılardan ne gibi sonuçlar doğurur?
Geleceğin meslekleri ve mesleklerin geleceği
Yapay zeka, hukuk alanında olduğu gibi diğer mesleklerde de köklü değişimlere yol açacak. Geleceğin meslekleri arasında veri bilimcisi, yapay zeka etiği uzmanı, robotik mühendisi, siber güvenlik uzmanı ve genetik mühendisi gibi roller yer alırken, muhasebecilik, hukuk, tıp, eğitim ve pazarlama gibi geleneksel mesleklerin de geleceği farklı bir yöne evrilecek.
Veri bilimcileri, büyük veri setlerini analiz ederek önemli içgörüler sunacak ve bu sayede şirketlerin ve devletlerin karar alma süreçlerine yön verecek. Yapay zeka etiği uzmanları, yapay zeka sistemlerinin adil ve etik bir şekilde kullanılmasını sağlamak için çalışacak. Robotik mühendisleri, hayatımızı kolaylaştıracak akıllı makineler tasarlayacak. Ancak, bu yeni mesleklerin yanı sıra, geleneksel mesleklerde de dönüşüm kaçınılmaz. Örneğin, muhasebecilik gibi bir meslek, yapay zekanın iş süreçlerini otomatikleştirmesiyle büyük ölçüde değişime uğrayacak. İnsanların bu süreçlerdeki rolleri yeniden tanımlanacak.
Bu meslekler, bir yandan geleceği inşa ederken, diğer yandan mevcut mesleklerin dönüşümüne öncülük edecek. Yapay zeka, insanların işlerini daha verimli yapmalarını sağlayabilir, ancak bu süreçte insan faktörünün önemi asla göz ardı edilmemeli.
“Robot yargıçlar,” yapay zeka algoritmalarını kullanarak hukuki davaları değerlendiren ve kararlar veren sistemler olarak karşımıza çıkıyor. İlk olarak Çin, Macaristan ve Estonya gibi bazı ülkelerde pilot projeler olarak kullanılan bu sistemler, hukuki süreçlerin hızını ve verimliliğini artırma potansiyeline sahip.
Geleceğin hukuku: Robot yargıçlar
Hukuk dünyası, yapay zekanın bu ilerleyişine kayıtsız kalmıyor. “Robot yargıçlar,” yapay zeka algoritmalarını kullanarak hukuki davaları değerlendiren ve kararlar veren sistemler olarak karşımıza çıkıyor. Bu sistemler, büyük veri setlerini analiz ederek belirli hukuki prensipler doğrultusunda kararlar veriyor. İlk olarak Çin, Macaristan ve Estonya gibi bazı ülkelerde pilot projeler olarak kullanılan bu sistemler, hukuki süreçlerin hızını ve verimliliğini artırma potansiyeline sahip.
Robot yargıçların en büyük avantajlarından biri, tarafsızlık ve hızdır. İnsan yargıçların aksine, robotlar önyargılardan arınmış bir şekilde, büyük veri setlerini hızlıca analiz ederek tutarlı kararlar alabilir. Bu özellik, hukuki süreçlerdeki hataları ve taraflı kararları minimize edebilir. Ancak, robot yargıçlar aynı zamanda büyük riskler de taşıyor. Bu risklerin başında, yapay zekanın etik sınırları nasıl aşabileceği sorusu geliyor. Bir robotun verdiği karar, toplumsal değerlerle ne kadar örtüşecek? Ayrıca, veri gizliliği ve güvenlik konularında önemli endişeler mevcut. Yapay zeka sistemleri, kararlarını verirken hangi verilere dayanıyor ve bu veriler ne kadar güvenli?
Goldman Sachs’ın 1 Ağustos 2023 tarihli raporunda, küresel çapta yapay zeka yatırımlarının 2025 yılına kadar 200 milyar dolara yaklaşması öngörülüyor. Bu devasa yatırım, yapay zekanın ekonomik ve toplumsal alanlarda ne kadar kritik bir rol oynayacağını gösteriyor. Hukuk gibi geleneksel bir alan bile, bu teknolojik dalgadan kaçamayacak gibi görünüyor. Robot yargıçlar, bu büyük dönüşümün sadece bir başlangıcı olabilir.
Yapay zeka, adalet sistemine hız ve verimlilik kazandırabilir. Ancak, bu süreçte tarafsızlık ve objektiflik gibi kavramların nasıl korunacağı konusunda ciddi soru işaretleri bulunuyor. Yapay zeka sistemlerinin tarafsız olması, önyargısız kararlar alabilmesi ve hukuki süreçlerde tutarlılığı artırması bekleniyor.
Hukukun geleceği ve robot yargıçlar: Yapay zeka devrimi
Yapay zeka, her geçen gün hayatımızın daha fazla alanında kendine yer buluyor. Hukukun bu gelişmelerden etkilenmemesi mümkün değil. Adalet sistemi, yargılama süreçleri ve hatta yargıçlık müessesesi, yapay zeka devriminin şekillendirdiği yeni bir döneme giriyor. Özellikle robot yargıçların ortaya çıkışı, hukukun geleceği açısından büyük bir dönüşümün habercisi olabilir.
Robot yargıçlar, yapay zeka algoritmalarını kullanarak hukuki davaları değerlendiren ve kararlar veren sistemler olarak tanımlanabilir. Bu sistemler, büyük veri setlerini analiz ederek belirli hukuki prensipler doğrultusunda karar verirler. İlk adımlar, basit hukuki işlemlerle atılmış olup, Çin, ABD, Estonya, ve Macaristan gibi bazı ülkelerde pilot olarak kullanılmıştır. Ancak bu teknolojinin hızla yayılması ve gelişmesi, adalet sisteminin temel taşlarını kökten değiştirebilir.
Yapay zeka, adalet sistemine hız ve verimlilik kazandırabilir. Ancak, bu süreçte tarafsızlık ve objektiflik gibi kavramların nasıl korunacağı konusunda ciddi soru işaretleri bulunuyor. Yapay zeka sistemlerinin tarafsız olması, önyargısız kararlar alabilmesi ve hukuki süreçlerde tutarlılığı artırması bekleniyor. Ancak, veri setlerindeki olası önyargılar ve algoritmaların şeffaflığı konusunda yaşanabilecek sorunlar, adaletin sağlanmasında yeni zorluklar ortaya çıkarabilir.
Bu noktada, Avrupa Parlamentosu’nun dünyada yapay zeka kullanımına ilişkin kurallar getiren ilk yasal düzenleme olan Avrupa Yapay Zeka Yasası‘nı onaylaması, büyük bir adım olarak öne çıkıyor. Yeni yasa, özellikle insan haklarını tehdit eden yapay zeka uygulamalarını yasaklıyor. Yüz tanıma amaçlı veri tabanları oluşturan sistemler de dahil olmak üzere, birçok biyometrik tanımlama sistemi bu yasa kapsamında ciddi sınırlamalara tabi tutulacak. Yasaya göre, güvenlik güçleri tarafından biyometrik tanımlama sistemlerinin kullanımı sadece olağan dışı durumlarda ve adli makamların izniyle mümkün olacak. Ayrıca, izinsiz porno üretimi, mali dolandırıcılık ve benzeri kötü amaçlarla kullanılan “deepfake” teknolojisinin kullanımına yönelik de katı düzenlemeler getiriliyor.
Avrupa Parlamentosu İç Pazar Komitesi eş raportörü Brando Benifei, yapay zeka konusunda dünyanın ilk bağlayıcı yasasının kabul edildiğini belirterek, bu yasa sayesinde kabul edilemez yapay zeka uygulamalarının Avrupa’da yasaklanacağını ve vatandaşların haklarının korunacağını vurguladı. Parlamento Sivil Özgürlükler Komitesi eş raportörü Dragos Tudorache ise, Avrupa Birliği’nin yapay zekayı toplumlarımızın temelini oluşturan değerlere bağladığını ifade etti. Yasanın önemi, sadece AB sınırları içinde değil, küresel ölçekte de yapay zeka uygulamalarının etik ve hukuki sınırlar içinde kullanılmasını sağlamak için atılan kritik bir adım olarak kabul ediliyor.
Öte yandan, milyarlarca dolarlık yapay zeka yatırımlarının hızla arttığını da göz önünde bulundurmak gerekiyor. Bu büyük finansal hareketlilik, yapay zekanın yaşamımızdaki yerini giderek daha da artıracağını gösteriyor. Bu bağlamda, hukuk alanındaki değişimlerin de hızla şekilleneceği ve bu değişimlere ayak uydurmanın büyük bir zorunluluk haline geleceği aşikâr.
Osmanlı İmparatorluğu döneminde matbaanın kullanılması, Avrupa’ya göre çok geç gerçekleşti ve bu gecikmenin kültürel ve bilimsel gelişimimize olan etkisi yadsınamaz. Bu kez aynı hatayı yapmamalıyız.
Matbaa devrimi ve yapay zeka
Tarihimizde, matbaa devrimini kaçırmanın etkileri hala hissediliyor. Osmanlı İmparatorluğu döneminde matbaanın kullanılması Avrupa’ya göre çok geç gerçekleşti ve bu gecikmenin kültürel ve bilimsel gelişimimize olan etkisi yadsınamaz. Bu kez aynı hatayı yapmamalıyız. Yapay zeka devrimini kaçırmak ülkemizin gelecekteki yeri açısından büyük bir kayıp olabilir. Matbaa devrimini kaçıran bir millet olarak, bu kez teknolojik devrimlerin öncüsü olmalıyız. Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun “Üç Dil” şiirinde dediği gibi: “En azından üç dil bileceksin… Sen otobüsü kaçırmış bir milletin çocuğusun.” Geçmişte kaçırdığımız o otobüsü yakalamamız için yapay zeka önümüzde duran büyük bir şanstır. Bu kez geleceği şekillendirenler arasında yer almak elimizde.