KORKUT AKIN yazdı: “Cemal Süreya’nın yabancı yayınlardan bulup derlediği yedi yıla yayılan ve yayımlandığı dönemde de olağanüstü değer gördüğüne inandığım yazıları nereden bakarsanız bakın yazar için olduğu kadar okur için de gerçek bir rehber.”
KORKUT AKIN
Biz şair olarak tanısak da, Cemal Süreya’nın, üç kez çıkardığı Papirüs dergisi dolayımıyla iflah olmaz bir dergici olduğunu hiç unutmamalıyız. İyi bir biriktirici olduğunu, dönüp bir kez daha okuduğunu, üzerinde çalıştığını öğreniyoruz.
Edebiyatın geleceği…
Cemal Süreya’nın Fransızca dergilerden yaptığı çevirilerle o yazılar üzerine yorumları Türk Dili dergisinde yayımlanmış çok yıllar önce. Aradan geçen bunca yılda ne o yazılar değerlerinden bir şey kaybetmiş ne de Süreya’nın yorumları güncelliğini yitirmiş. Şimdi, bir kez daha toplu olarak okurken sorunların temelde aynı kaldığını söylemek aykırı kaçmayacaktır, umarım.
Bahanur Garan Gökşen ile Erol Gökşen’in derleyerek hazırladığı Yabancı Yayınlar, sadece bu yanıyla değil, sayıları, dergi içerikleri, telif hakları, dilbilim çalışmaları gibi geniş kapsamlılığıyla da önemli. Edebiyatla ilgilenen, üzerine okuyan yazan herkesin başucu kitabı olacak bu değerli yapıt, okur için de edebi yapıtları anlamakta yardımcı olacaktır.
İnanmak ilk adım…
Cemal Süreya’nın yabancı yayınlardan bulup derlediği yedi yıla yayılan ve yayımlandığı dönemde de olağanüstü değer gördüğüne inandığım yazıları nereden bakarsanız bakın yazar için olduğu kadar okur için de gerçek bir rehber.
İnsanların düşünceleri -her ne kadar bizim ülkemizde düşünce özgürlüğünden söz edilemese de- değerlidir. Ama yazarın (şairin de kuşkusuz) yürekten inanması ve tepeden bakmaması gerekir. Onun dengesini iyi tutturmak gerekir. Yaşamın içinden aldıklarını, (burası çok önemli) siyasanın kölesi olmadan özgürlükleri, adaleti, mutluluğu söylemelidir.
Ödül konusu…
“Kişi canı ne isterse onu yazar, ama bir yandan da okurları olsun diye yazar. Okurları bir ödül kazanmakla mı çekeceğim, iyi bir şey o zaman ödül. Yine de şunu belirteyim, bütün ödüllerin kaldırılması için imzamı atarım. Ama ödüllerin okur sayısını arttırdığı, yazar-okur alışverişini hızlandırdığı da bir gerçek. Yadsıyamayız bu gerçeği.” Siyasal eylemi edebiyattan da doyurucu bulan Jorge Semprun’un bu söyleşisini, inanıyorum ki müthiş bir keyifle çevirmiş ve aktarmıştır Cemal Süreya. Şöyle bir gözlerinizi kapayıp öyle düşünün: Bizde de benzer tartışmalar yaşanmıyor mu? Danışıklı ödülleri ve kazananları saymıyorum…
Edebiyat ne yapabilir?
Simone de Beauvoir, Yves Berger, Jean-Pierre Faye, Jean Ricardou, Jean Paul Sartre ve Jorge Semprun’u da içeren altı önemli yazarın yer aldığı açık oturumda, Semprun, kitapların da, filmlerin de toplumu değiştirmeyeceğini söylüyor. Faye, “Edebiyatın bir şeyler yapmaya gücü yoktur. Sadece gösterir o. Ne mi edebiyat: Bize doğru gelen gerçeğimizi işaretlerle belirtme gücü” diye yanıtlıyor. Sartre, “Edebiyatın doğrudan doğruya, çarçabuk bir etkisi yok. Hepimiz biliyoruz bunu. Elbet bir çocuğu ölümden kurtaran bir kitap da yok. Ama asıl sorun bu değil. (…) Edebiyat bir çeşit yaşama duygusu, karanlık bir duygu, ama açıkça ve kavramlarla beraber gelmeyen bir duygu yaratıyor; toptan bir duygu. Bu yolla edebiyatın, hiç değilse bir tür edebiyatın bir şeyler yapabileceğine inanıyorum” diyor.
Kurban verilmiş kahraman
Asturias’ın çevirmen tanımı bu. Kültür alışverişi çevirmenin işlevini arttırsa da yaptığı işin küçümsenmediğini söylemek gerekir, içimiz acısa da. Kimi harfi harfine çeviriden yana, kimi dipnotlarla açıklamaların eklenmesini istiyor, kimi de okurun yakalayacağı yeniden yazımdan yana… Bakın, Coindreau ne diyor bu konuda: “Gerçekte yeniden üretimdir çeviri. Yapıt öyle çevrilmeli ki, okurda onun bir çeviri olduğu izlenimi uyanmamalı. Başka bir deyişle, çevirmen bir yandan asıl metne tam bağlılığını yitirmemeli, bir yandan da tam anlamıyla ayrılmalı ondan; bağımlı olmamalı.” Gelin de Can Yücel’i anımsamayın… Onun içtenlikli çeviren değil de “Türkçe söyleyen” demesinin bir anlamı varmış demek ki.
Dilbilimi
Şiirin edebiyat olduğunu, anlama belirsizlik hakkı tanındığını ve tümünün dilbilim çalışmalarıyla yaygınlaştığını öğreniyoruz. Kuşkusuz kimse şiirsel işleve duyarsız değil artık.
Edebiyat yapıtının soyluluğu ve “kalitesi” üzerine çok not almışım kendime. Altını çizdiğim satırlar, sayfalar bana çok şey kazandırdı. İnanıyorum ki, sizler de çok şey kazanacaksınız Cemal Süreya’nın bu çevirilerinden.
Küçük bir notu eklememe izin verin lütfen. Kim ne derse desin, kim neyi nasıl düşünürse düşünsün, bilinmelidir ki “Edebiyat hayattır”.
Yabancı Yayınlar, Türk Dili Dergisi 1968-1975, Cemal Süreya, Yapı Kredi Yayınları, Mart 2017, 495 s.