Baştan belirtmek gerek, bu yazıyı okuyanlar kafası karışık bir ruh hali ile karşılaşabilirler. Venezuela’daki başkanlık seçimlerinden hemen önce yazdığımız yazıda, mevcut Başkan Nicolás Maduro’nun seçimleri kaybetme ihtimalinin bulunduğu, ancak seçim kurulu, yargı ve kolluk kuvvetlerini kontrol altında tutan rejimin sonuçları tanımasının zor olacağını belirtmiştik. Muhalefetin bu durumu hesap etmeyecek kadar saf olmadığını kabul ediyorsak seçim sonuçlarının Maduro lehine çıkacağını da bildiklerini kabul etmemiz lazım. Dolayısıyla muhalefetin en çok güvendiği ihtimal ulusal ölçekte bir mobilizasyon ve sonrasında da rejim içerisinde -özellikle ordu içerisinde- oluşacak çatlaklardan faydalanarak, uluslararası baskı ile de birlikte bir rejim değişikliğini sağlama ihtimaliydi. Ancak seçimlerin üzerinden iki hafta geçmesine rağmen böyle bir durumun gerçekleşmediği tespitini de yapmak gerekiyor.
Venezuela’daki seçim sonrasında belki de en ilginç tartışma Latin Amerika’daki farklı sol gruplar arasında Maduro’yu sahiplenip sahiplenmeme konusu üzerine gerçekleşen tartışma oldu. Bölgedeki sağ ve aşırı sağ kesimler ile Bolsonaro, Milei, Noboa gibi neofaşist siyasetçiler hızlı bir biçimde Venezuela ordusunu darbe yapmaya çağırırken, Venezuela muhalefeti içinde de ABD ordusunun ülkeyi işgal etmesi talepleri yükselirken mevcut rejime karşı bir tutum almak insanın midesini her bakımdan zorlayan bir durum. Bu yüzden de Maduro’nun seçimlerde hile yaptığına yönelik sol içerisinden yöneltilen birkaç eleştiri de antiemperyalist duruştan nasibini almamak ile suçlanarak hızlı bir biçimde bastırıldı. Bununla birlikte Brezilya, Meksika ve Kolombiya gibi sosyal demokrat hükümetler yabancı müdahaleciliğini reddetmekle birlikte Venezuela’ya seçimin detaylı sonuçlarını açıklaması çağrısında bulundular. Arjantin’in Eski Devlet Başkanı Cristina Fernández de Kirchner, Meksika’da katıldığı bir konferansta Maduro’ya “Chavez’in mirası için yalvarıyorum, detaylı sonuçları açıkla” şeklinde bir çağrı da yaptı. Ancak seçimlerin sandık detaylı sonuçlarının açıklanacağı pek de olası görünmüyor.
Aslında Venezuela seçim sistemi, seçim sonuçlarının anında merkez tarafından takip edilmesini sağlayacak gelişmiş bir sistem. Her seçmen parmak izini kullanarak oy verme kabinine alınırken, kabinde bulunan bilgisayarda oyunu kullandıktan sonra, bilgisayar size kullandığınız oyun çıktısını basarak veriyor ve siz de bu oyu sandığa atıyorsunuz. Böylece oylar hem elektronik olarak hem de fiziki olarak kullanılmış oluyor. Oy kullanma işlemi bittikten sonra da sistemin rastgele seçtiği ve toplam sandıkların yarısından fazlası sayıdaki sandık açılarak kullanılan fiziki oylar ile bilgisayarın bastığı otomatik sandık sonuçları karşılaştırılıyor. Bu açıdan bakınca Merkez Seçim Kurulunun sonuçları anında görmesine engel hiçbir durum yok. Ancak Maduro’nun iddiasına göre seçim sistemi seçim akşamı Kuzey Makedonya’dan gelen bir hacker saldırısıyla kilitlendi, sistem günde binlerce saldırıya maruz kaldığı için de detaylı sonuçların açıklanması mümkün değil.
Seçim sonucuna göre Maduro yüzde 52 ile birinci, muhalefet adayı da yüzde 44 ile ikinci ilan edildi ancak beklenildiği gibi muhalefet sonuçları kabul etmeyerek Edmundo González Urrutia’nın seçimleri kazandığını ilan etti. Muhalefet aynı zamanda sandık başından elde edilen elektronik sonuçların yüzde seksenine yakınını toplayarak bir internet sayfasına yükledi ve bu sonuçlara göre de Maduro’nun seçimleri kaybettiğini ispatladıklarını ilan ettiler.
Seçimlerden bu yana iki hafta geçmiş olmasına rağmen, sandık sonuçları halen açıklanmadı, çıkan sokak olaylarında en az 24 kişi öldü ve 1300’e yakın kişi tutuklandı. Maduro başkanlık sarayı Miraflores’ten cılız bir kalabalığa yaptığı konuşmada protestocuları uyuşturucu bağımlısı, yağmacı ve dışarıdan satın alınmış bir grup olarak nitelendirdi halkı darbeye karşı sokaklara çıkma çağrısında bulundu. Devlet televizyonunun videolarından ve sosyal medya hesaplarından takip etmeye çalıştığım kadar diyebilirim ki bu çağrıya kitlesel bir destek gerçekleşmedi. Maduro yanlısı yürüyüşlere katılanların PSUV üyeleri ve tek tip giyinen kamu görevlileri olduğu çok bariz bir biçimde görünüyor. Buna karşılık muhalefetin mitinglerine katılım çok daha fazla ve ülke geneline yaygın. Ancak muhalefet için de milyonların sokağa indiği bir momenti yakalamış oldukları söylenemez. Önümüzdeki günlerde ülkedeki çatışma ortamının ve yoksulluğun derinleşeceği, önümüzdeki yıllarda yaklaşık 2 milyon kadar daha kişinin yurt dışına göç etmeye çalışacağı ise büyük bir ihtimal gibi görünüyor.
Bu açıdan değerlendirildiğinde Bolivarcı devrimin çok gerisine düşmüş, 8 milyon Venezuelalıyı yurt dışına göç etmek durumunda bırakmış, yolsuzluğun dibini sıyırmış bir seçkin güruhun seçimleri kaybetmesine rağmen iktidarı bırakmadığını kabul etmek ne kadar antiemperyalist duruştan taviz vermek olarak yorumlanabilir bilmiyorum. Venezuela’da iktidarı devirmeye çalışan ve ülkeyi ABD işgal etse büyük memnuniyet duyacak olan neofaşist grupların savunulması ise zaten mümkün değil. Ancak her halükarda sanki gerçekten seçimler hakkaniyetli bir biçimde gerçekleştirilmiş, Venezuela halkı emperyalizme karşı Maduro’nun arkasında durmuş gibi bir hikaye yazmak da komik duruma düşmek gibi geliyor.
ERTAN EROL Evrensel için yazdı: “Venezuela’da iktidarı devirmeye çalışan ve ülkeyi ABD işgal etse büyük memnuniyet duyacak olan neofaşist grupların savunulması ise zaten mümkün değil. Ancak her halükarda sanki gerçekten seçimler hakkaniyetli bir biçimde gerçekleştirilmiş, Venezuela halkı emperyalizme karşı Maduro’nun arkasında durmuş gibi bir hikaye yazmak da komik duruma düşmek gibi geliyor.”