AHMET KAYA 16 Mart 1978 katliamını yazdı: “O yıllar aynı Üniversite’nin öğrencisiydim. Kaybettiğimiz devrimci arkadaşlarımızı hatırladıkça gözlerim buğulanıyor. Yaşamlarını boşuna kaybetmediklerini biliyoruz. Anıları yolumuzu aydınlatıyor.”
AHMET KAYA
Ülkemizin egemenleri 12 Mart 1971 Askeri Darbesini yükselen toplumsal mücadelelerin önünü kesmek, yönetim ve ekonomik krizlerine çözüm bulmak için gerçekleştirdiler. İşçi haklarına saldırılar, eğitim emekçilerinin sendikasının kapatılması, Denizlerin idamları, Mahir'lerin katledilmeleri ve daha başkaları bu amaca hizmet içindi. 12 Mart 1971 saldırısıyla ekonomik ve siyasi krizlerine çözüm bulacağını hesaplayan egemenler 1974'ten sonra yanıldıklarını anladılar. Susturulmaya çalışılanlar susmamış; işçiler, eğitim emekçileri sendikal mücadelelerini, öğrenci gençlik özerk, demokratik üniversite mücadelesini, kadınlar kadın hakları mücadelelerini, politik örgütler siyasal mücadelelerini, Kürtler özgürlük mücadelelerini parçalı da olsa yükseltiler.
İşçi sınıfı mücadelesi ve alan mücadeleleri '71 dönemini çoktan aşmıştı. 1971 12 Mart’ından beklenen gerçekleşmemişti. Egemenler, yükselen toplumsal mücadelenin önlenmesi için sivil faşistleri koç başı yaptılar ve devlet destekli olarak; mahallelere, kahvehanelere, fabrikalara, Alevilerin yaşadığı illerde Alevilere, özellikle de öğrenci gençlik üzerine saldırtarak yükselen mücadelenin önünü kesmeye çalıştılar. 16 Mart 1978’e gelindiğinde 1 Mayıs 1977 Taksim katliamı ve başka birçok provokasyon gerçekleştirilmişti bile..
Öğrenci gençliğin sürdürdüğü özerk, demokratik üniversite ve anti-faşist mücadelede önemli bir yeri olan İstanbul Üniversitesi Beyazıt Kampüsü egemenlerin gözünden kaçmıyordu. Kontrgerilla, polis ve sivil faşistlerin işbirliğiyle ‘tezgah’ kuruldu. Günler öncesinden katliam hazırlığı yapıldığı yönündeki istihbarata rağmen hiçbir önlem alınmamıştı. Topluca Merkez Binadan çıkan öğrencilerin üzerlerine atılan bomba ve silahla tarama ile 7 öğrencinin katledilmesi, onlarcasının yaralanmasıyla 16 Mart 1978 Beyazıt katliamı gerçekleştirildi. Katliama açıkça göz yumulmuştu. 12 Eylül'e giden o süreçte bu tür eylemlerin giderek arttığına tanık olacaktık. Ülkemizde etkileri uzun yıllar süren ve hala sürmekte olan, Türkiye halklarını karanlığa sürükleyen 12 Eylül'e giden yolun taşları döşeniyordu.
O yıllar aynı Üniversite'nin öğrencisiydim. Üzerinden 39 yıl geçen katliamın yaşandığı anın hemen arkasından olanları bu gün gibi hatırlıyorum. Kaybettiğimiz devrimci arkadaşlarımızı hatırladıkça gözlerim buğulanıyor. Onlar Özerk Demokratik Üniversite mücadelesinin ve bazıları aynı zamanda siyasi mücadelenin neferleriydiler. Yaşamlarını boşuna kaybetmediklerini biliyoruz. Anıları yolumuzu aydınlatıyor.
16 Mart katliamını unutmadık unutturmayacağız!
Yaşasın öğrenci gençliğin Özerk ve Demokratik Üniversite mücadelesi!