Bayram Sokak’ta yaşayan trans kadınların evleri 4 Mart günü mühürlenmişti. Kadınlar mühürleme kararını, “Hortum Süleyman’a karşı direndik, torunlarına karşı da direneceğiz” diyerek duyurmuştu.
Buse Kılıçkaya ile Bayram Sokak hakkında konuşmaya başlıyoruz. Kendisi 4 Mart gününde olduğu gibi birçok mühürleme anlarına şahit olmuş birisi. Onur ayında, seçim öncelerinde veya LGBTİ+’lara yönelik her yeni gelen yasaklamalarda sokağın da nasibini aldığını söylüyor.
Kendisinin yolunun sokakla kesişmesi 18 yaşında İstanbul’a ilk geldiği zaman başlıyor. Bir ev arkadaşı oluyor, o arkadaşı sokaktaki evlerin emlakçılığını yapıyor. Üst üste yaşanılan bu kapatmalara daha fazla dayanamayıp işini devam ettiremez hale geliyor. Çünkü sokak kapandığı zaman bütün binanın kirasını vermek zorunda kalıyor.
Sokağın geçmiş tarihini konuşmakla başlıyoruz. Kılıçkaya’nın ifadelerine göre Bayram Sokak, 1979 yılından beri transların gettosu olarak biliniyor. Buradaki hikaye aslında İstanbul’daki transların sokak hikayesi. Kendilerini güvende hissedebilecekleri, yaşayabilecekleri ve aynı zamanda çalışabilecekleri sokakları kendileri inşa etmişler. Bayram Sokak bunlardan birisi ve bu zamana kadar birçok habitattan etkilenmiş. Hortum Süleyman’dan etkilenmiş, birçok kaymakam gelmiş, vali gelmiş, her yeni gelen valiyle kaymakamla da bir takım etkilerini yaşamış bir yer.
Sokaktaki binalar, daha önce bir taraftan kapıları kırılırken bir taraftan da yakıldığı dönemler atlatmış. Translar baştan aşağıya o binayı yeniden inşa etmiş. Kılıçkaya’ya geçmişteki bu saldırıların faillerinin bilinip bilinmediğini soruyorum:
“Bütün failleri belli değil, bilinenler de var tabi. O dönem Hortum Süleyman’ın Emniyet Müdürü olduğu dönemler. Kapılar kırılıyor, bir bakıyorsun ertesi gün de binayı komple yakıyorlar. Sonrasında translar tekrar o binayı inatla orada yaşamak, o gettoyu terk etmemek için bugünkü haline getiriyor. Böylece orası birçok kişinin anısı haline geliyor. Orada bir dayanışma örülüyor, bir arada oluyorlar ve o sokağı terk etmiyorlar. Mesela Deniz Anne 80 yaşında 1949’da ilk o sokağa taşınıyor ve 1949’dan beri sokakta hayatına devam ediyor. Yine Yasemin abla var. O da en eski sakinleri, belki 48-49’lardan. Buna benzer hala o tarihten bu zamana yaşayanları var.”
Sokakta 12 numara, 18 numara, 26 numara diye üç tane mühürlenmiş apartman var. Platform 12 numara adına kurulmuş, Kılıçkaya şöyle açıklıyor:
“Bizim ‘Bayram Sokak 12’ diye devam etmemizin nedeni daha önce kapatma kararları geldiğinde herkes mücadele etme yöntemini seçmiyordu, karar kabul ediliyordu. Tabi geçen sefer kısmi kapanma oldu. Yani binada bize yaşayacağımız yer bıraktılar; ama en son bu süreçte bunun her türlü mücadelesini vereceğiz dedik. Çünkü bizler burada yaşayan, bizler burada dayanışan, burada hayatını devam ettiren, anılar biriktiren, burada hafızası olan insanlarız ve bu sokağı sürekli üç aylık mühürlerle kapatmalarını kabul etmiyoruz.”
Kılıçkaya, binaların mühürlenme gerekçelerinin her seferinde değiştini söylüyor ve ekliyor:
“Ben 7 aydır alt kiralama yetkisiyle oranın emlakçılığını yapıyorum. Mühürleme gerekçesi olarak ‘Camdan sarkma ve müstehcenlik’ gösterildi. Madem camdan sarkıldı, o zaman Bayram Sokak 12 numaralı apartmanla ilgili camdan sarkıldığına dair bir tane fotoğraf göstersinler kabul edeceğiz veya orada bir kişiyi içeri davet ettiklerine, çağırdıklarına dair. Bu gerekçeler asla kabul edilebilir değil.
Daha önceki gerekçelerde ise kapının önünde insanlar birikiyormuş. Bizim bulunduğumuz her yerde insanlar birikiyorsa, bakıyorlarsa, bizimle konuşmak istiyorlarsa bunun neresi kötü olabilir? Bunun sorumluluğunu alması gereken kişiler biz değiliz. Şu an yapılan uygulama bizi barınma alanımızdan çıkartmak.”
‘Bizleri her yerden atacaklar mı?’
“Biz yaşadığımız yerden kovulduk. İstiklal, Taksim, Türkiye’nin her tarafında translar var ve bu sokaklarda yaşadı, yaşayacak. Bizleri olduğu her yerden atacaklar mı? Bir sonraki sefer nereden atılacağız mesela? İlk sokaktan atılacağız, sonra şehirden atılacağız, sonra bölgeden atılacağız, sonra ülkeden atılacağız. Buraya mı gidiyoruz?Barınma hakkımızın ihlali dışında eşit yurttaşlık hakkımızın da bir ihlali var. Birçok transın söylediği klasik bir cümleyi burada tekrar söylemek istiyorum. ‘Bizler bu ülkede yaşayan insanlarız!”
Seks işçiliğinin hedef alınmasına dair konuşan Kılıçkaya, şunları aktarıyor:
“Başka alternatif de sunulmuyor zaten. Biz Türkiye’de doktor olup da işinden atılmış transları biliriz veya farklı mesleklerde kazanılmış hakları gasp edilmiş insanlar biliriz. Diplomalı da olsak, diplomasız da olsak, fahişe de olsak ne iş yaparsak yapalım ayrımcılığa, baskıya, şiddete ve işten edilmeye maruz bırakılıyoruz.
İnsanların kendi evlerinde seks içiliği yapma hakkı var ve herkes kendi evinde ne yapmak istediğine karar verebilir. Ben bir komşu olarak rahatsız olmuyorum, yandaki komşu da rahatsız olmuyorsa, öbür taraftaki de olmuyorsa nasıl insanları yerinden edebilirsiniz?
Sadece seks işçiliği üzerinden bir Bayram Sokak yaratılmaya çalışılıyor. O zaman hadi bütün apartları, gece kulüplerini, lüks otelleri kapatalım ve her yerde seksi yasaklayalım. Bu mu olsun? Türkiye Cumhuriyeti’ndeki parti başkanlarının bile seks kasetleri deşifre edildi. Meral Akşener bir açıklama yaptı, ‘Polisler tarafından oteller fuhuş pazarına çevrildi’ diye. O zaman bizlerden istenilen ne? İnsanlara kendi hayatlarını devam ettirebilecekleri imkan tanımıyorsun, ‘seks işçiliği yaptı’ diyerek evini kapatıyorsun.”
Sence neden Bayram Sokak diye soruyorum:
“Bunun bir politik alt zemininin olduğunu düşünüyorum. Son gettolar ve bizim hafıza merkezlerimiz. Bir şekliyle yerimizden edilme, barınma hakkımızın ihlali. Düşünsenize yani Fuhuşla Mücadele Komisyonu, kaymakamlık, emniyet oturmuş, ‘bu insanlar buradan gitsin’ diye karar vermiş. Gerçekten bu makamların başka işi gücü kalmamış mı?
Fuhuşla Mücadele Komisyonu’nun, seks işçiliğiyle ve bununla ilgili mağduriyet yaşayan insanlarla dayanışmak, onlara farklı istihdam alanları açmak ya da güvenli seks işçiliği konusunda çalışmalar yapmak yerine insanları sokağa atıp açık hedef haline getirmesi normal mi? Emniyet Birimi, sadece soyluların hayatlarını korumak için çalışıp maaş alan insanlar değil bildiğim kadarıyla. Aynı zamanda her yurttaşın güvenliğini korumakla mükelleflerse, bu insanlar dışarıya atıldığında ne gibi sorunlar yaşadığını da görmek durumunda.”
‘Kendi rahatsızlıklarını bir toplum rahatsızlığı haline dönüştürüyorlar’
“Yeni bir Kaymakam geliyor ilk yaptığı iş transları sokağa atmak. Her seferinde bir operasyon translarla başlıyor. Her yeni gelen bir sokak temizliğine girişiyor ve insanları yerlerinden ediyor. Peki bu devleti oluşturan Fuhuşla Mücadele Komisyonu, emniyet ve kaymakam, bu sokağı attığı insanların hayatlarını nasıl devam ettirebileceğini düşündü mü, önlem aldı mı?
Sadece Bayram Sokak 12 Numarada yaşayan 10 kişiye yakın insan var. Yaşayanlar dışında merdivencisi var, yemekçisi var temizlikçisi var oradan karnını doyuran çok kişi var. Kaç kişinin ekmeğinden edildiğini bir bütün olarak düşünmek gerekiyor. Öbür binalarda ise neredeyse 5-6 kişiye yakın, belki 7 kişiye yakın insan var. Aynı zamanda sokaktaki esnaflar var; çay içmeye, tost yemeye gittiğimiz. Ben kaymakamın yerinde olsaydım gider oradaki çaycıya, berbere ‘gerçekten siz bu insanlardan rahatsız mısınız’ diye sorardım. Kendi rahatsızlıklarını bir toplum rahatsızlığı haline dönüştürüyorlar.”
‘Bir trans kadına ev vermek benim önceliğim’
Konuşmaya sokağın yapısıyla devam ediyoruz, binalar sadece trans kadınlara ev sahipliği yapıyor. Yani kiracısı olduğu kişiler sadece trans kadınlar. Kılıçkaya sokakla ilgili şunları söylüyor:
“Düşünsene ben bir emlakçıyım, bana ev vermiyorlar. Bir transa ev vermiyorlar. Kendileri vermiyorlarsa, benim o sokakta bir seks işçisine, bir transa ev verme hakkımı da engelleyemezler. Ben bir trans kadınım ve ne yaşadığımı biliyorum bir trans kadın sokakta kaldığında da neler yaşayacağını biliyorum. O yüzden bir trans kadına ev vermek, orada beraber dayanışmak, beraber ağlamak, beraber dinlenmek, beraber acılarımızı yaşamak, kendimi güvende hissetmek benim önceliğim.
Yedi-sekiz ay önce bilinmeyen bir tehdit aldıktan sonra bana ilk sahip çıkan Bayram Sokak kızlarıydı. Gittim oraya yerleştim, onlarla birlikte yaşadım. Burası beraber mücadele ettiğimiz, beraber hayata direndiğimiz ortak bir yaşam yeri.”
Kılıçkaya, çoğu kişinin mühürlendikçe haberdar olduğu bu sokağın aslında orada yaşayan kadınlar için uzun süredir büyük bir kaygı sebebi olduğunu şu şekilde anlatıyor:
“Bu mühürlenme meselesine dair kaygıyı neredeyse her gün birbirimizin gözüne bakarak yaşadık orada. Ben geleli 6-7 ay oldu ama herkesin gözünde bunu hissediyorduk, ben de bu kaygıyı yaşadım. Her gece kafamızı yastığa koyduğumuzda, ‘ne zaman mühürlenecek’ düşüncesiyle sokakta kalma korkusunu yaşıyorduk. ‘Evim’ dediğiniz yerde bunu yaşamak nasıl bir travma düşünün. Bir yerden edilmek, barınma hakkının ciddi bir ihlali söz konusu.”
‘4 Mart’ta kahkahalarımızla çıktık o sokaktan’
Bugün Bayram Sokak 12 Platformu, sosyal medya hesabından bir dayanışma çağrısı yaptı. Çağrıda, ‘Temel ihtiyaçlarımız, sağlık giderlerimiz, birlikte yaşadığımız hayvanların bakım masrafları için dayanışmaya ihtiyacımız var’ denildi. 4 Mart’tan bu yana neler olduğunu konuşuyoruz:
“Mühürlendiğinden beri herkesle iletişim halindeyim. ‘Abla ne yapacağız’ diyorlar. Çoğu kendisini güvenli bulduğu geçici bir yere atmış veya hala çalışmak, seks işçiliği yapmak zorunda. Şimdi biz o binadaki üç kişi şu an bir aradayız, yine hep birlikte bir arada olacağız. Bu bir aradalığın devam etmesi için mücadele ediyoruz. Bu seferki dışarıya atılma meselesi son noktaydı artık bizim için. Biz, ‘sokağı terk etmeyeceğiz’ diyerek kahkahalarımızı atarak çıktık oradan. Bu bir mücadeledir! Trans kadınların kültürü budur, gullüm yaparak ayakta dururuz.”
Bayram Sokak 12 Platformu
“Burada insanların yapması gereken şey en önemli şey temas kurmak, birbirimize dokunmak, iletişim kurmak, anılar biriktirmek. Bayram Sokak, kültürünü umarım dokunduğumuz herkese taşırız. Platformu kurmamızın en büyük nedenlerinden bir tanesi de oradaki kültürü, dayanışma ruhunu arkadaşlarımızla paylaşmak. Yani trans kadın kültürünü… Bir binada yaşama kültürünü, kavgamızı, gullümümüzü, isyanımızı, ağlamamızı, soframızı, paylaşma kültürü. Bu çok zor bir şey değil. Biz başardık, herkes başarabilir.”
‘Sokakta kalmak bize güç verir’
“Biz sokaktan korkmadık, sokağa atılmak bize büyük bir hayal kırıklığı yaşatmıyor; çünkü ilk defa sokağa atılmış insanlar değiliz. Ailemizden başlayarak bugüne kadar birçok yerde defalarca sokağa atılmış ve defalarca kendimizi inşa etmiş insanlarız. Tam tersi sokağa atılmak, sokakta kalmak bize güç verir. Biz mücadelenin sokakta başlayacağına inanan insanlarız. Bizi sadece evimizden, kafamızı yastığımıza koyduğumuz yerden ettiler. Onun dışında başka hiçbir şey yapamadılar. Ne oldu? Sokak sokak dağıldık. Biz de insanları sokağa davet ediyoruz. Hadi sokakta buluşalım; isyan sokakta başlar, mücadele sokakta başlar, beraberlik sokakta başlar.
Birbirimizle buluştuğumuz müddetçe güçleneceğimizi düşünüyorum. Buradaki yapılan şey bizim için bir mağduriyet değil, bir onurdur!”
‘Toplumun sorunu değil, sizin sorununuz’
“Bayram Sokakta yaşayan Palmiye Deniz’i biliyoruz değil mi hepimiz? Palmiye, bir önceki kapamalardan sonra evini bulamamış, o dayanışma bugünkü gibi örülmemiş, kendi kaderini yaşamak durumunda kalmış ve bir gökkuşağı şemsiyesiyle şemsiyenin altında soğuktan donarak ölmüş bir trans kadındı. Herkesin vicdanını bu noktaya bırakmak istiyorum.
Şimdi birçok telefon geliyor bana sokaktaki kızlardan, ‘Abla Ramazan ayı geldi ne yapacağız?, abla hiç paramız yok, abla dışarıda kalmaktan çok korkuyorum, abla oteller almıyor, abla ev vermiyorlar…’ Yetkililerin işi bizleri bir yerden bir yere atmak, bize karşı nefret ve ayrımcılık üretmek olmamalı. Sürekli toplumu işaret ediyorlar. Bak millet çatır çatır sevişiyor. Toplumun sorunu olsa niye gelip sevişsin, sizin sorununuz bu bence. Bence siz de sevişin ve sevişmekten alıkoymayın kendiniz.”
‘Bedenlerimizi inşa ederken kendimizi de inşa ettik’
“Trans kadınlar için sürekli seks işçisi algısı da sıkıntılı bir yere gitmeye başladı. Biz bu ülkede yaşayan insanlarız ve yemek yiyoruz, su içiyoruz, bazı ihtiyaçlarımızı karşılıyoruz. Toplumun arasındayız, başka meziyetlerimiz de var. Sürekli bizi kriminalize etmeye çalışmayın. Ayrıca seks işçisi olmak da utanılacak, utandığımız bir şey değil. Hepimiz kendi bedenlerimizi inşa ederken devletten, herhangi bir yerden yardım almadan kendimizi de inşa ettik.”
‘Birbirimizi bulduk, aynı sofraya oturduk’
“Biz mağdur değiliz, mağdur olan toplumsal bakış açısı. Bu ülkenin içerisinde onduk, on beştik, yirmiydik birbirimizi bulduk, aynı sofraya oturduk. Etnik kökenimizin de rengimizin de tonumuzun da boyumuzun da kilomuzun da hiçbir önemi yok bizim için. Biz bunları çözmüş, bunların üstünden gelmiş insanlarız.”
‘Sokağın hikayesi yeniden başlıyor’
“Devlet ise bizimle olan problemini çözemiyorsa, lütfen gelsinler beraber bunu da çözeriz; ama bizimle uğraşmasın. Bedenlerimizi nasıl inşa ettiysek her şeyi yeni baştan inşa edebileceğimize inanan insanlarız.
Bu sokağın hikayesi de yeniden başlıyor. Bu zamana kadar bir hafızası vardı. Üç ay sonra soframız da kapımız da herkes açık. Burada herkesle birlikte ortak yaşamayı öğreneceğiz ve öğreteceğiz. Sorun eğer bizsek, üzgünüz biz bu ülkeyi terk etmeyeceğiz, siz de alışacaksınız. Çünkü biz de bu ülkenin insanlarıyız!”