Uluslararası Af Örgütü, Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerine yönelik polis şiddetine dair iddiaların soruşturulması ve sorumluluğu tespit edilen kolluk görevlilerinin adalet önüne çıkarılması maksadıyla İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Şaban Yılmaz’a hitaben yayımladığı “acil eylem” mektubunu imzaya açtı.
SiyasiHaber
Uluslararası Af Örgütü’nün internet sayfasında “Uluslararası Af Örgütü’nden, Boğaziçi gözaltılarındaki kötü muameleler için açık mektup” başlığı altında yayımlanan “acil eylem” mektubunda Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerine yönelik polis şiddeti ayrıntılı olarak anlatılıyor.
Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası insan hakları hukuku sözleşmeleri ve iç hukuku gereğince, barışçıl toplanma hakkının kullanımının keyfi şekilde engellenemeyeceğinin belirtildiği “acil eylem” mektubunda, iç hukuk ve uluslararası hukuk gereğince işkence ve diğer türde kötü muamelenin tüm koşullarda mutlak suretle yasaklandığının altı çiziliyor.
Yurttaşların imzasına açılan, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Şaban Yılmaz’a hitaben yazılan “acil eylem” mektubunda protestoculara yönelik işkence ve diğer türde kötü muamele, tehdit ve hak ihlalleri iddialarının hızlı, kapsamlı, bağımsız ve tarafsız bir şekilde soruşturulması talep ediliyor ve işkence, kötü muamele ve tehdit uygulamalarında sorumluluğu olduğu tespit edilen kişilerin adalet önüne çıkarılması isteniyor.
Uluslararası Af Örgütü’nün internet sayfasında “ek bilgi” olarak, “acil eylem” mektubunun yayımlanmasına dayanak yapılan Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’nın (AGİT) Barışçıl Toplanma Hakkı Kılavuzu’na atıf yapılarak ilgili bölümler şöyle aktarıldı:
“Bir gösteride küçük bir grup tarafından şiddet kullanılması (kışkırtıcı bir dil kullanılması da dahil), diğer türlü barışçıl olan bir gösteriyi doğrudan barışçıl olmayan bir gösteriye dönüştürmez ve herhangi bir müdahale tüm eylemi dağıtmaktan ziyade şiddet eyleminde bulunan kişilere yönelmelidir […] Dolayısıyla küçük bir grup göstericinin şiddet eylemlerinde bulunması bütün eylemin dağıtılması ile sonuçlanamaz. Bu tür durumlarda, bu küçük gruba müdahale edilebilir. Aynı şekilde, eğer provokatörler barışçıl bir gösteriye sızarlarsa, yetkililer tüm eylemi dağıtmak ya da eylemin kanuna aykırı olduğunu ilan etmekten ziyade bu provokatörleri alandan ayırmak için gerekli adımları atmalıdır.”
“Bir eyleme katılan ve şiddet içeren bir fiilde bulunmayan kişiler, diğerleri düzen bozucu ya da şiddet içeren fiillerde bulunsa bile yargılanmamalı.”
Amnesty.org.tr sitesinde imzaya açılan Acil Eylem mektubunda İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Şaban Yılmaz’a hitaben şu ifadeler yer alıyor:
“Sayın Yılmaz,
Size, 5 ila 7 Ocak 2021 tarihleri arasında Özel Harekât polislerince gerçekleştirilen şafak baskınlarıyla gözaltına alınan öğrencilerin işkence ve diğer türde kötü muameleye maruz bırakıldığı iddiaları hakkında yazıyorum.
Öğrenciler, Prof. Melih Bulu’nun Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör olarak atanmasını protesto etmek için 4 Ocak’ta üniversite ve çevresinde gerçekleştirilen, büyük ölçüde barışçıl protestolar sırasında Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 32(1) Maddesini ihlal ettikleri iddiasıyla gözaltına alındı. Kolluk yetkilileri, büyük oranda barışçıl protestocuları dağıtmak için gelişigüzel şekilde biber gazı ve tazyikli su kullandı. Bazı öğrenciler yerlerde sürüklendi, darp edildi ve gözaltına alındı.
Uluslararası Af Örgütü’nün görüştüğü öğrencilerin ve avukatlarının aktardığına göre, şafak baskınlarıyla gözaltına alınan öğrenciler itme, yere yatırma ve ters kelepçeleme dahil kötü muameleye maruz bırakıldı ve bir buçuk saat boyunca bu pozisyonda tutuldu. İddialara göre, bir öğrencinin kafasına polis kaskıyla vuruldu; bir diğerinin başına ise memurlar eve girer girmez silah dayadı. Bazıları birden fazla kez olmak üzere, en az sekiz öğrenci zorla çıplak aramaya maruz bırakıldığını söylerken, iki LGBTİ+ öğrencinin cinsel yönelimleri ve/veya toplumsal cinsiyet kimlikleri nedeniyle copla tecavüz tehdidi ve sözlü saldırıyla karşı karşıya kaldığı bildirildi. Gözaltı sırasında tüm öğrenciler yere yatırılarak bu pozisyonda ters kelepçelendi. Bugüne kadar en az 15 öğrenci, tıbbi muayene için hastaneye götürüldükleri sırada ve hastanede kötü muameleye maruz bırakıldığını söyledi. En az bir öğrenci ise hastanede bir doktorun görüntülerini çektiğini ve bu şekilde kötü muameleye maruz bırakıldığını aktardı.
Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası insan hakları hukuku sözleşmeleri ve iç hukuku gereğince, barışçıl toplanma hakkının kullanımı keyfi şekilde engellenemez. İç hukuk ve uluslararası hukuk gereğince işkence ve diğer türde kötü muamele tüm koşullarda mutlak suretle yasaktır.
Protestolar sırasında ve o tarihten bu yana gerçekleştirilen şafak baskınlarıyla gözaltına alınan kişilerin hepsi, çoğunluğu adli kontrol şartıyla olmak üzere serbest bırakıldı; ancak suçlandıkları takdirde yargılanma tehlikesi altındalar.
Tüm bunlar ışığında size, kolluk görevlileri tarafından Boğaziçi Üniversitesi ve çevresindeki protestolara katılan protestoculara yönelik işkence ve diğer türde kötü muamele, tehdit ve hak ihlalleri iddialarının hızlı, kapsamlı, bağımsız ve tarafsız bir şekilde soruşturulmasını; işkence, kötü muamele ve tehdit uygulamalarında sorumluluğu tespit edilen kişilerin adalet önüne çıkarılmasını ve barışçıl toplanma hakkının koruma altında olmasını sağlamanız için çağrı yapıyorum.”