“Şimdi artık kritik dönemece geldik. 2021 otoriterleşme sürecinde sürekliliğin olup olmayacağını gösterecek” diyen HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar, çözümü en geniş demokrasi ittifakında gördüklerini söyledi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar, yabancı basın mensuplarıyla İstanbul Taksim’de bulunan bir otelde bir araya geldi. Eş Genel Başkanlara Basın Yayın ve Propaganda Komisyonundan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Tayip Temel, Grup Başkanvekili Saruhan Oluç ve İl Eş Başkanı Erdal Avcı eşlik etti.
Pervin Buldan: Erdoğan ülkeyi ‘özel savaş’ ile yönetmeye çalışıyor”
Eş Genel Başkan Pervin Buldan, Türkiye’nin çok yönlü derin krizler içerisinde, kaynakların savaşa aktarıldığını belirterek, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “özel savaş” ile ülkeyi yönetmeye çalıştığını söyledi. İktidarın yönetememe durumunun pandemi şartlarının eklenmesiyle ekonomik krizi derinleştirdiğini ifade eden Buldan, “Özellikle iş sahipleri ve esnaflar ciddi anlamda etkilenmiş durumda. Özellikle açlık sınırı dediğimiz, Türkiye toplumunun karşı karşıya kaldığı bu ciddi sorun giderek derinleşmekte. Dolayısıyla biz bütün bu sorunların kaynağının, AKP ve MHP’nin ülkeyi yönetememe krizi olduğunu görüyoruz” dedi.
“HDP’yi kapatmak Türkiye’nin krizlerini derinleştirir”
Ekonomik krizin yanı sıra siyasi krizin de derinleşen bir sorun olduğuna işaret eden Buldan, “Özellikle son dönemlerde HDP üzerindeki baskıların, HDP’ye yönelik saldırı ve kapatılma meselesinin, milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılması tehlikesinin, bugün AKP ve MHP tarafından çokça dillendirildiğini biliyoruz. Yönetememe durumunu ve krizlerin üzerini örtmek için HDP’yi hedef alıyorlar. Yasal olarak partilerin kapatılmasının zorlaştığı bir dönemde bile, hala HDP’yi kapatmakla ve milletvekillerini tutuklamakla tehdit edenler bilmeli ki, HDP Türkiye’nin üçüncü büyük partisidir. Bugün HDP’ye milyonlarca insan oy vermiştir. O yüzden HDP’yi kapatabilmek, HDP milletvekillerinin üzerinde demokrasi kılıcını sallamak kimseye bir fayda vermeyecektir. Ve Türkiye’nin içerisinde bulunduğu krizleri daha da derinleştirecektir” diye konuştu.
“Krizlerin kaynağı Kürt sorununun çözümünde barışçıl yöntemlerin terkedilmesi”
Krizlerin temel nedeninin Kürt sorunu olduğunun altını çizen Buldan, “Kürt sorununun çözümünde farklı yol ve yöntemler denenmelidir. Ancak hükümetin geçmiş dönemlerde yapılanları tekrar etmesinin, sorunun çözümüne katkısı yoktur. Biz Kürt sorununun barışçıl ve diyalog yollarıyla çözülebileceğinin inancını her zaman ifade ettik. 2011-2015 yılı dediğimiz barış sürecinde buna tanıklık ettik. İmralı Cezaevi’nde Sayın Abdullah Öcalan’ın bu sürece dahil olmasıyla bunu gördük. Ancak 2015’ten sonra AKP hükümetinin tavrının değişmesiyle, anlayışının değişmesiyle birlikte bu barışçıl yöntemden vazgeçmesi nedeniyle Türkiye’nin bugün bu krizleri yaşıyor” diye belirtti.
“Parti kapatmak sorunları çözmez”
Buldan, geçmiş örnekler üzerinden parti kapatmanın sorunların çözümüne katkı sağlamayacağını dile getirerek, “En fazla partisi kapatılan ve yenileri açılan bir gelenekten geldiğimizi bilmenizi isterim. O yüzden parti kapatmanın hiçbir sorunun çözeceğine faydası olmadığını belirtmek isterim. Milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılması ve cezaevlerine koyulması da aynı şekilde. Şuan çok sayıda milletvekillimiz cezaevlerinde. Selahattin Demirtaş var, Figen Yüksekdağ var ve yine belediye eşbaşkanlarımız var. AKP hükümetinin 5 yıla yakındır bu insanları rehine olarak cezaevinde tuttuğunu biliyoruz. Aynı yöntemi tekrarlamak bu ülkeye fayda sağlamayacaktır. Biz cezaevlerindeki arkadaşlarımızın artık serbest kalması yönündeki taleplerimizi çok sıkça tekrar ettiğimiz bir dönemde, yeni tutuklamaların ve fezlekelerin bu işe hiçbir katkısı olmayacak” dedi.
AİHM’in Demirtaş’ın tahliye kararı bir an önce uygulanmalı
Buldan, AİHM’nin Demirtaş için verdiği kararın bir an önce uygulanması gerektiğini ifade ederek, şunları söyledi: “AİHM’in Demirtaş kararının elbette ki Türkiye açısından çok önemli bir karar olduğunu söylemek isterim. Bu kararın uygulanması sadece Demirtaş’ı değil, cezaevlerindeki birçok insanı etkileyen bir karar. Fakat bugün Türkiye bu kararı uygulamayan, tanımayan ve bu anlayıştan uzak duran bir yerde duruyor. Oysa bu karar Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girişi başta olmak üzere, birçok konuda getirisi olacak meseledir. Şu an yaşanan bütün krizlerin giderilmesi açısından önemli bir karardır, fakat hala uygulanmıyor.”
Mithat Sancar: Demokrasi krizinde kritik dönemece girdik
HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, Türkiye’de ekonomik, siyasal ve toplumsal olarak çoklu krizler yaşandığına dikkat çekerek, siyasal krizin en önemli iki ayağının demokrasi ve hukuk olduğunu söyledi. Krizlerin bir biriyle bağlantılı olduğunun ifade eden Sancar, “Demokrasi krizi, Türkiye’de demokrasinin artık son kırıntılarının da ortadan kaldırılmaya çalışıldığı anlamına geliyor. Türkiye uzun süredir otoriterleşme eğiliminde olan bir yönetime sahip. Demokrasi her geçen gün daha fazla tahrip ediliyor. Şimdi artık kritik dönemece geldik. 2021 yılı bu otoriterleşme sürecinde sürekliliğin olup olmayacağını, bu yolun böyle devam edip etmeyeceğini gösterecek önemli bir yıl olacak” ifadelerini kullandı.
“Fezlekeler trajikomik deliller içermektedir”
Muhalif güçlere yönelik baskılara değinen Sancar, devamında şunları söyledi: “Hükümet kendi varlığını sürdürebilmek için muhalif kitleyi sindirebilmeyi esas almıştır. Ve bu güçlerin en büyüğü, en etkilisi olan HDP’yi de kapatmaya çalışmaktadır. Kapatma davası tehditleri ve fezlekeler konusu. Bir yandan HDP’nin katılabileceği ve kapatılması şart olduğu yönünde iktidar ortaklarının özellikle MHP’den açıklamalar geliyor. Öte yandan iktidarın diğer yanı da fezlekeler üzerinden HDP’yi sindirme ortamı yaratmaya çalışıyor. Fezlekeler ile ilgili şunu özellikle vurgulamak istiyorum, bize yönelik suçlamaların tamamı temelsizdir. Fezlekeler ise tamamı trajikomik deliller içermektedir. İktidara bağlı olan savcılar tarafından bizim her hareketimize ve sözümüze bir suçlama yöneltiliyor. Bu suçlamalar da bir fezlekeye dönüştürülüyor. AİHM’in Demirtaş kararında bu durum son derece açık şekilde belirtilmiştir zaten” şeklinde konuştu.
“İktidar yargıyı muhalefeti bastırmak, sindirmek için kullanıyor”
HDP’ye yönelen baskıların tamamının siyasi gerekçelere dayandığı, hukuki gereksinimden uzak olduğunu AİHM kararında özellikle belirtildiğini söyleyen Sancar, “AİHM sözleşmesinin 18’inci maddesi bu açıdan son derece önemlidir. Bu madde AİHM tarihinde ilk defa Kavala ve Demirtaş davalarında temel alınmıştır. Bu iktidar yargıyı, muhalefeti bastırmak ve susturmak için bir araç olarak kullanıyor. Hükümet ve iktidar kararı uygulamayacağını belirtiyor. Bağlayıcı değildir diyor. Elbette ki bu karar bağlayıcıdır. Bu kararın uygulanma mekanizmaları AİHM içindedir. Bakanlar komitesinde görev yapan delegelere buradan sesleniyorum: Eğer Avrupa İnsan Hakları sisteminin inandırıcılığını korumasını önemsiyorlarsa, Türkiye’nin bu kararı yerine getirmesi için mutlaka uygun tedbirleri tartışmak ve kararlar almak zorundadırlar. Türkiye’de iktidarın AİHM kararına karşı tutumu, sadece Türkiye içinde hukuk ve demokrasi sorunu olmakla kalmıyor, aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ni de ciddi derecede sıkıntıya sokabilecek potansiyel içeriyor” dedi.
Çözümü en geniş demokrasi ittifakında görüyoruz
HDP’nin başta Kürt sorunu olmak üzere tüm siyasi ve toplumsal sorunların ancak demokratik siyaset kriterleriyle çözülebileceğine inandığına vurgu yapan Sancar, sözlerini şöyle tamamladı: “Demokratik siyasette ısrarımızı ve demokrasi ittifakımızı büyütme ısrarımızı ısrarla sürdürüyoruz. Bu iktidarın kendi varlığını sürdürmek için bulduğu yol demokrasiden uzak, baskı, uzaklaştırma ve cezalandırma yöntemidir. Biz bu anlayışın Türkiye’de krizi daha derinleşeceğini ve sorunları büyüteceğini düşünüyoruz. Bu nedenle çözümü en geniş demokrasi ittifakında görüyoruz. Çalışmalarımızı da bu yönde sürdürüyoruz.”
(Mezopotamya Ajansı – MA)