Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP) Eşgenel Başkanı Tuncay Yılmaz ile Hatay Umut Gazetesi’nin yaptığı röportajı yayınlıyoruz.
Sizleri görmeye, dinlemeye alışık olduğumuz Samandağ Evvel Temmuz festivalinde bu yıl bulunamadınız. Bize kısaca sebebini açıklar mısınız?
Evet, maalesef bu yıl Türkiye Araplarının en önemli festivali olan Evvel Temmuz’da bulunamadım. Bu durum bir tercih değil zorunluluk maalesef. Daha önce sadece cezaevinde bulunduğum dönemlerde katılamamıştım festivale. Şimdi de sürgünde olduğum, Türkiye’ye dönemediğim için aranızda bulunamadım. AKP’nin Gülenci çeteyle birlikte açtığı komplo davalardan birinden kesinleşen cezam dolayısıyla Türkiye’ye giriş yapamıyorum.
Bugünkü HDP’nin başlangıcı sayılabilecek “Çatı Partisi” girişimi sürecinde Türkiye’nin batısındaki demokrasi güçleriyle Kürt Özgürlük Hareketini birleştirme çabamıza devletin verdiği yanıt mahpus ve sürgün oldu. Olsun. Biliyoruz ki bedel ödenmeden karanlıklar aydınlığa dönmüyor.
Festivale katılamadınız ama inanıyoruz ki yakından izlediniz bu seneki festivalimizi de. Bu seneki konu ve konuklarımızı nasıl buldunuz?
Yine güncel olanı tarihsel ihtiyaçlarla çok iyi buluşturan konu ve konuklar vardı görebildiğim kadarıyla. Bence Evvel Temmuz Festivali’i önemli kılan da bu perspektife sahip olması. Hem köklere, kökenlere, özgünlüklere sahip çıkan hem de bunları güncel ve evrensel olanla buluşturan bir akıl var festivali var edenlerin perspektifinde.
Örneğin “Arap Alevi toplumunun örgütlenme arayışları” kadar kocası tarafından öldürülen İpek Bakımcı’nın anısına sahip çıkmak da önemli festivali düzenleyenler için. Suriye’nin işgaline hem tarihsel hem güncel açıdan, sınırın ehr iki yakasından bakabildi yine bu sene.
Ahmet Şık, İsmail Saymaz, Kadir Akın, HDP Mersin Milletvekili Çilem Öz, DİSK Genel İş’ten Mehmet Güleryüz, SYKP Eşgenel başkanı Nejla kurul aracılığıyla AKP iktidarının hukuktan, medyaya, kadından emeğe, halklardan genel siyasete sıkı bir değerlendirmesi yapıldı izleyebildiğim kadarıyla.
Şayet Evvel Temmuz festivali sadece Arap Alevi kültürüyle sınırlı bir festival olarak içine kapansaydı, ya da bu kimlik mücadelesini yok sayarak sadece genel politika yapar durumda olsaydı kanımca bu kadar etkili bir faaliyet olamazdı.
Peki, Arap Alevilerin bugünkü durumlarını ve mücadelelerini dışarıdan bir göz olarak nasıl görüyorsunuz? Evvel Temmuz festivali olsun, genel siyasal, kültürel çalışmalar olsun yeterince hissettirebiliyorlar mı kendilerini Arap Aleviler sizce?
Aslında bu sorunun cevabını en iyi Arap Alevi halkının kendisi verebilir. Sonuçta kendi kimliğini ve kültürünü yaşatmaya çalışırken ne gibi sorunlarla karşı karşıya kaldığınızı en doğru siz tahlil ediyorsunuzdur. Ancak ben yine de kendi gözlemlerimi paylaşabilirim.
Tüm baskı ve asimilasyon çabasına rağmen bugün hala bu coğrafyada Arapça konuşuluyorsa, Arap Alevi kimliği yaşatılıyorsa kuşkusuz bu kendiliğinden olmadı. Öncelikle Arap Alevi kimliğinin asimile edilmesini engellemek ve var kalmasını sağlamak için açık, gizli, siyasi, sosyal, inançsal emek veren herkesin emeğinin önünde saygıyla eğildiğimi belirteyim.
Ama olumluluklara bakmak olumsuzlukları ve eksikleri görmeye engel olmamalı. Bugün Türkiye siyasetinde açıkça kendi hedeflerine odaklanmış bir Arap Alevi kimliğinden söz etmek güç. Ne yazık ki Arap Alevi dostlarımızın büyük kısmı “kötünün iyisine” razı olarak var olan ötekileştirme ve yok sayma politikalarının devamına güç vermekteler. Arap Alevilerin büyük kısmı halen CHP’ye, hatta MHP’ye ve AKP’ye destek vermekteler. Oysa bu partilerin hiçbirinin Arap ve Alevi kimliğini özgürleştirmeye yönelik bir perspektifleri olmadığı çok açık. Ben bir siyasi parti Eş Genel Başkanı olduğum ve de partim SYKP’nin HDP’nin kurucu bileşenlerinden olduğu için söylemiyorum bunu. Gerçeklik bu. Bu partilerin hiç biri Anadolu’nun çok inançlı, çok kimlikli yapısını kabullenir, 72 milleti de eşit ve bir bilir bir dünya görüşleri yok.
Şu an içinde bulunduğumuz coğrafyada bütün taşlar yerinden oynadı. Bu süreçte örgütlü ve atak davranıp hakları için cesurca mücadele etmeyen hiçbir topluluk yeniden şekillenmekte olan bölge düzenin içerisinde istediği konumu elde edemeyecektir. Bu nedenle önce kendi iç örgütlülüklerini sağlamalı ve ardından her nereden siyasete dahil oluyorlarsa açık ve netçe kendi taleplerini ortaya koymalı, bunların gerçekleşmesi için mücadele etmelilerdir.
Ben illa herkes bizim partimize ya da demokratik cephemiz olan HDP’ye gelsin demiyorum. Başka tercihler de olabilir, saygı duyarız. Ama her neredelerse oranın mekanizmalarına açıkça “Biz Arabız, Aleviyiz. Dilimizi, inancımızı, kültürümüzü açıkça ve anayasal olarak garantiye alınmış bir hak olarak yaşamak istiyoruz” diyebilmelidirler. Bugün susan, yarın ağlar! Kendi hakkı için mücadele etmeyene kimse havadan, bedavadan hak vermez. O yüzden Arap Aleviler bu dönem çok daha örgütlü, çok daha birlik içerisinde, çok daha kararlı ve cesurca hareket etmeli, kazanımlarını, özgürlüklerini maksimuma çıkartmanın yollarını bulmalıdır.
Bu bizim parti olarak da uğraşını verdiğimiz bir perspektiftir. Üstelik bunu kimsenin kara kaşına, kara gözüne hayran olduğumuzdan yapmıyoruz. Biliyoruz ki bu coğrafya da eğer bir halk bile özgür değilse diğer halklar da özgür değildir. Kimliğine sahip çıkmış, örgütlenmiş, özgürleşmiş Arap Aleviliği coğrafyamızın diğer halklarına da özgürlük rüzgârı taşıyacaktır. Tıpkı Kürt halkının bugün tüm Ortadoğu coğrafyasında estirdiği rüzgâr gibi
(Röportaj Hatay Umut Gazetesi’nden alınmıştır.)