TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, pandemi önlemlerinin kaldırılmasına kararlarının daha fazla hastalık ve ölümün habercisi olduğunu söyledi.
TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, Sağlık Bakanlığı’nın kararlarıyla yaşam hakkını ihlal ettiğini vurgularken, bilim kurulu üyelerini mesleki ve kamusal sorumluluklarını yerine getirmeye çağırdı.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Covid-19 tedbirlerinde kapalı alanda zorunlu maske ve HES kodu uygulamasının kaldırılmasını içeren gevşemeleri dün duyurmuştu. Koca, bilim kurulu toplantısı sonrası açıklanan bu karara bazı üyelerin katılmadığını da eklemişti.
Önlemler gevşetildi ancak Türkiye’de günlük ortalama vaka sayısı 50 binin, ölüm sayısıysa 200’ün üstünde.
Geçen ayda sadece resmi açıklamalara göre dahi Covid-19’dan 7029 kişi (günlük 251 kişi) hayatını kaybetti. Şubat ölüm sayısı açısından 24 aydır süren pandeminin en kötü beşinci ayı olurken, 2022’nin ilk iki ayındaki ölümler 24 aylık pandemi ölümlerinin yüzde 13’üne, son altı aydaki ölümlerse yüzde 40’ına karşılık geliyor.
Konuyla ilgili Türk Tabipleri Birliği Pandemi Çalışma Grubu ve Merkez Konseyi’nin hazırladığı bildiriyi okuyan Fincancı, kararları halk sağlığı bakımından kaygıyla karşıladıklarını söyledi.
Kararların bilimsel dayanaktan yoksun olduğunu, salgınla ilgili ülke verileriyle bağdaşmadığını belirten Fincancı, “Algı yönetimini merkeze alan tutumunun yeni bir adımı. Bu adım, siyasi iradenin salgının başından bu yana halk sağlığını göz ardı eden, fakat ekonomik kaygıları önceleyen politikaların devamı” dedi.
‘Kararlılıktan yoksun salgın yönetimi’
Fincancı şöyle devam etti: “Günlük aşılama sayılarında sürecin en düşük günlük aşılama sayılarını görüyoruz, aşılamayı teşvik için gerekli çabalardan ve kararlılıktan yoksun bir salgın yönetimi görev başındadır. Tamamlanmış aşı oranımız halen toplumsal bağışıklık için gereken düzeyden çok uzakta. Bilimsel veriler ise maske, mesafe ve havalandırmanın hâlâ kritik önem taşıdığını göstermektedir. Yapılmakta olan PCR testlerinin pozitiflik oranları, âdeta kaçınılmaz olarak yapılması gerekenler dışında belli sayılara takılıp kalmış olunmasına ve tanısal/tarama amaçlı hızlı antijen testi gibi yöntemlerle desteklenmemesine rağmen oldukça yüksektir.
‘Hastalık dolaşımı sürecek ve artacak’
Semptomu olmayana test yapılmayacağı kararı ve kamusal alanların, toplu yaşam/kullanım alanlarının HES kodu dahil hiçbir ön tedbire gerek kalmaksızın kısıtlamalardan azade tutulması, hastalık dolaşımının sürmesi ve artması anlamını taşımaktadır. Yeterli aşı korumasına dahil olmayan ülkemizde kaç yurttaşımızın, önlenebilir nitelikte ölümünün göze alınabildiği yanıtlanmalıdır. Bu koşullarda maskenin bireysel sorumluluğa terk edilmiş olması ve gerçek dışı bir rehavet yaratılmasını haklı kılabilir bir salgın kontrolüne sahip değiliz. Havalandırma konusunda yapılan açıklamada ise ‘iyi havalandırılan ortamlar’ın hangi yolla denetlenebileceği açık değildir. Daha önce yapılmamış denetimlerin nasıl sağlanabileceğine, belirlenebileceğine dair düzenleme; kontrol ve farkındalık konusunda somut herhangi bir adım atılmamışken sadece yurttaşın bunu nasıl belirleyebileceği de yanıtlanması gereken sorulardır.
‘Halk sağlığı değil, siyasi öncelikler’
Pandeminin ikinci yılında yorgunluğunu, yıkımını zorlu hayat koşullarıyla yaşayan yurttaşlarımız; tükenme eşiğinde özveri ile çalışan hekimlerimiz ve sağlık emekçilerimiz yeni bir evreye adım atmış oldu. Bu evre; göstermelik söylemlerden dahi vazgeçilerek kamusal sorumluluğun alınmadığı ve halk sağlığının geri plana itildiği, salgın yönetiminin salt siyasi öncelikler ve tercihlerle belirlendiği bir aşamadır. Tüm yurttaşlarımızı salgının yeterli kontrolünün sağlanmamış olduğu bilgisiyle uyararak kendileri, sevdikleri ve toplumsal bakımdan aşılarını tamamlamaya; maske, mesafe, havalandırma önlemlerinin kritik önemini koruduğu konusunda duyarlı, özenli ve dikkatli olmaya; bilime uygun adımlar atılması için taleplerini yükseltmeye davet ediyoruz.
Prof. Şenol: Fatura kırılgan kesimlere çıkacak
Çevrimiçi toplantıda TTB Pandemi Çalışma Grubu üyeleri de birer birer söz aldı.
Prof. Dr. Esin Davutoğlu Şenol, kararlar bilimsel ölçütlere dayalı bir başarı doğrultusunda alınsaydı sevinebileceklerini ama mevcut şartlarda bu durumun ‘ağır bir yenilgi ve pes ediş’ anlamına geldiğini belirtti. İki yılda 300 bine yakın ölüm, ekonomik çöküş, korumasız bırakılan bireyin intihar yönelimi, eğitimsiz dönemler, 65 yaş üstü nüfusun korunmasız bırakılması gibi sorunları değinen Şenol, kırılgan kesimlere ekonomik ve sosyal olarak büyük bir fatura çıkacağını kaydetti.
‘Virüse serbest dolaşım hakkı verildi’
Prof. Dr. Oğuz Kılınç, kararları ‘virüse serbest dolaşım hakkı’ olarak niteledi.
Kararlar açıklandığı sırada bilim kurulu üyelerinin yüksek korumalı maske kullanmasının ve tedbirleri kaldırılırken müzik yasağının sürmesinin ironi olduğunu kaydeden Kılınç, tam aşılı olmayan çok sayıda insanın yoğun bakımlarda olduğuna dikkat çekip, sorumluluğun karar vericilerde olduğunu söyledi.
Dr. Levent Akyıldız, sağlık bakanının ‘bireysel sorumluluk safhasına geçiş’ vurgusunun, kamu otoritesinin kendi yükümlülüğünden kurtulma çabası olduğunu söyledi. Sağlık çalışanlarının büyük bir yükle karşı karşıya bırakılması, kapalı alanlara dönük herhangi bir havalandırma denetimi olmaması, güçlü bir aşılama teşviki yapılmaması gibi sorunları sıralayan Akyıldız, “Önümüzdeki gerçekliği bir gözümüzü kapadığımız için yok saymak, her can kaybı için sorumluluk doğuracaktır” diye konuştu.
TTB Merkez Konseyi üyesi Dr. Meltem Günbeği’yse kararların, mevcut sağlık politikalarına karşı yürütülen hak mücadelesinin önemini bir kez daha gösterdiğini vurguladı. Günbeği, hem sağlık çalışanlarını hem de toplumu sağlık hakkı mücadelesini yükseltmeye çağırdı.