SEÇTİKLERİMİZ – Gökçer TAHİNCİOĞLU T24 için yazdı: Memleketin uzak bir köşesinde, 1994 yılının bir bahar günü savaş uçaklarının bombalarıyla öldürülmüş 25 kişinin bedenleri toplu bir mezarda yatıyor hâlâ. O köyler hâlâ yasaklı. O insanların hiçbirinin müstakil mezarları yok.
Çocuklar ölmüş, bebekler ölmüş, toplu mezara gömülmüş, o mezar hâlâ açılmamış, bazılarının kimliği bile yokmuş, bunlar ne ki!
Dünya o kadar büyük bir benzerliktir ki, zulme uğrayanla zalimin pozisyonları, arkalarında dizilenlerin savundukları hiçbir coğrafyada değişmez.
Ve hatta o kadar birbirine benzer ki dünyanın her yanında insan tepkileri, zulme uğrayan, pozisyonu bir milim farklılaştığında farklı bir dille konuşmaya başlar her yanda. Ezebildiği bir kimlik, bir insan, bir canlı varsa karşısında ezildiği dönemdeki tüm cümlelerini gömer dipsiz bir kuyuya.
* * *
Hava Savaşı ve Edebiyat (Can Yayınları) kitabında, 2. Dünya Savaşı’nda uygarlık tarihinin en büyük insanlık suçlarını işleyen Almanya’nın bazı kentlerinin yenildikten hemen sonra bombardımanla yok edilişini aktaran Sebald, valizinde çocuklarının cansız bedenlerini taşıyan kadınların farklı kentlere kaçışlarını anlatır. Sebald, bir yandan Alman aydınların, uzun yıllar o dönem yaşananları aktarmak konusundaki çekincelerine işaret eder, diğer yandan bombardımana uğramamış kentlerdeki halkın, cesetlerle yolculuk eden, kentlerine gelen diğer Almanlar karşısındaki kayıtsızlığını aktarır.
O kayıtsızlık, başına hiçbir zaman hiçbir şey gelmeyeceğini düşünen, haklılık hastalığına tutulmuş yığınların ortak özelliğidir tüm coğrafyalarda.
Sloganlara sarılıp memleketçilik oynamak kolaydır.
Bu yüzden vahim olana, açık bir yara olarak kalana göz ucuyla bile bakmadan popüler birkaç sözün arkasından gidip politik hassasiyet gösterdiğini sanmak, bir ülkeyi sevmek konusundaki çok büyük bir yalandır.
* * *
Anayasa Mahkemesi’nin, Şırnak Kuşkonar-Koçağılı köylerinin 26 yıl önce savaş uçakları tarafından bombalandığını, bir ülkenin savaş uçaklarının, hiçbir eylemi olmayan yurttaşlarını vergilerini ödedikleri bombalarla öldürdüklerini kayıt altına alan kararıyla ilgili sessizlik sürüyor.
T24 başta olmak üzere birçok sitenin haberi duyurmuş olmasına rağmen, tıpkı 26 yıl önce olduğu gibi, kendini “ana akım” olarak tanımlayan medya sus pus.
Üç beş kişinin ciddiye alınır tarafı olmayan sözlerini günlerce tartışan aydınlar, televizyon gezmekten bıkmadan hiçbir sonuç üretmeyen tartışmalarla popülerlik peşinde koşan akademisyenler, gazeteciler, hukukçular hepsi sus pus.
Ama ne kadar bilinçli biçimde susulsa da bu ülkenin bir ucunda, 26 yıldır bağıra bağıra, zorla sesini bütün kulaklara duyuran ölülerin toplu mezarı duruyor.
* * *
Anayasa Mahkemesi kararına göre, 26 Mart 1994 günü, 4 savaş uçağı, saat 10.30-11.00 sıralarında Kuşkonar ve Koçağılı köylerini bombaladı. Kazan bombaları, 38 kişinin ölümüne yol açtı. 7’si bebek, 24 çocuk ölen 38 insanın arasındaydı.
Bunlar, mahkeme kararına da yansıyan bilinenler.
Bir de hikâyenin bilinmeyen kısmı var…
… Gökçer TAHİNCİOĞLU’nun T24’teki yazısının tamamını okumak için TIKLAYIN