400 bin kamyon toprak 9 işçinin üzerine aktı. Kamyonlar burun buruna Edirne’den Hakkâri’ye kadar aralıksız dizilse 3 sıra. Türkiye’de çalışır durumdaki kamyon sayısına yakın. “Bu kadar toprağı kaldırıp samanlıkta iğne arar gibi işçileri aramak ve bulmak aylar sürer hem o zamana kadar kimse canlı kalmaz” deyip aramayı durdurdular. İşin içerisinde siyanür olmasaydı konu kapanır giderdi. 9 işçi dediğin ne ki? Soma’da İliç’te öldürülenlerin 34 katı işçi katledildi toprak altında da ne oldu? İşçiyi öldürenleri değil işçiyi savunanları hapse attılar.
Normal mi?
Normal.
İşçinin oyu ile iktidarı ele geçirip, işçinin ölümüne fıtrat, kader diyen ve iş cinayetlerinde dünya şampiyonu olmasına rağmen halen işçilerden oy alan işçi düşmanlarının ne suçu var? Ama en acayip olan saf saf uluslararası tekelleri suçlamamız. İşçi katletmek, az gelişmiş ülkelerin yer altı, yer üstü kaynaklarını talan etmek sistemin fıtratında var. Müstemleke ülkeyi sömürmek için kurulmuş şirketi, müstemleke ülkeyi sömürdüğü için suçlayabilir miyiz? Kapitalizmi seçip, seçtiğimiz kapitalistlerin, emperyalistlerin iş birlikçilerinin sosyalistler gibi insandan, emekten yana olmalarını beklemek, istemek fazla saflık değil mi? Ama uluslararası iş birlikçileri, oylarımızla seçip ayağımızdaki donu yüzde 10 karşılığında Frenk’e vermesine göz yumduğumuz, hayran olduğumuz asrın iş birlikçilerini ezanın bayrağın bekçisi olduğunu sanmamız daha da saflık değil mi?
Halkın malı altının, değerli madenin yüzde 98’ini yabancı talancıya veren iş birlikçi bu işi sadece yüzde 2 için yapıyor sanmak daha saflık değil mı?
O kadar temiz kalpliyiz ki (?) biz daha çoook toprak altında kalıp, “Allah millete ve mukaddes yabancı şirkete zeval vermesin” deyip, ABD’nin Beyaz Saray’ının merdivenlerini mukaddes ilan eden Menderes’in halefi olmakla övünen siyaset komisyoncularını bağrımıza basıp, olan biteni Kılıçdaroğlu’ndan (?) bilmeye devam ederiz.