SYRIZA, Yeni Demokrasi’den ayrılan ve dolayısıyla kapitalist sisteme sadık, sermaye mantığının ve onun “piyasa güçlerinin” nüfuz etmiş olduğu Bağımsız Yunanlar Partisi ile birlikte koalisyon hükümeti kurdu. SYRIZA’nın, böylesi bir partiye işbirliği yapması elbette tehlikeli bir tuzak olarak görünmektedir.
SYRIZA, bu yönde hareket etmeden önce, YKP (KKE/Yunanistan Komünist Partisi) ile sol bir koalisyon hükümetinin olanaklılığı üzerine bir tartışma yürüttü. YKP, SYRIZA ile herhangi bir işbirliğini ve hatta SYRIZA hükümeti için güvenoyu vermeyi dahi reddetti. YKP’nin SYRIZA öncülüğündeki hükümet ile işbirliğini ve hükümete destek için verilecek güven oylamasını reddetme yönündeki duruşu, YKP liderliği tarafından yürütülen seçim kampanyası sürecinde pek çok defa açıkça dile getirilmişti. SYRIZA içinden edinilen bilgilere göre, Çipras, YKP’nin genel sekreteri Koutsoumbas ile seçim sonuçlarının açıklandığı gece telefon görüşmesi yapmış ama ardından Çipras ile buluşma kararı da reddedilmiştir.
YKP, red kararını “ideolojik ve politik farklılıklar” temelinden gerekçelendiriyor.
Ancak, YKP’yi “belirli koşullar altında” SYRIZA’ya “evet” demekten alıkoyan nedir? YKP’yi muhtemel bir işbirliği ya da güvenoyu için gereklilik niteliğinde olacak büyük sermayenin gücüne karşı işçi sınıfı çıkarlarına ve Yunan halk kitlelerine yönelik bir dizi tedbir gibi asgari koşullar koymaktan alıkoyan nedir?
YKP, işçi sınıfı lehine politikalar izlediği takdirde, SYRIZA hükümetine güvenoyu vereceğini dile getirebilirdi. Güvenoyu verebilirdi ve aynı zamanda, ideolojik, politik ve örgütsel bağımsızlığını tam anlamıyla sürdürebilirdi. Böylece, SYRIZA önderliği, popülist sağcı Bağımsız Yunanlar’a yüzünü dönmek için herhangi bir gerekçeye sahip olmazdı. Böylece, YKP, Troikacıların barbarlığından kurtulmak için, SYRIZA’nın sol halk tabanına ve SYRIZA’ya oy veren milyonlarca işçiye uzanabilirdi.
YKP liderleri, kendi gücünü korumaktan ve Haziran 2012 ile ilişkili olarak gerçekleşen göreceli (%1) oy artışından ötürü gurur duyduklarını ifade ediyorlar. Ancak, aslında almış oldukları oylarda sert bir düşüş var; Mayıs 2012 seçimlerine göre % 3 azalma ve 1981’deki oy oranlarının ise (yaklaşık % 11) yarısının altına kadar varan bir düşüş!
Görülmemiş derinlikte bir ekonomik krizin ortasında ve toplumun kitlesel bir facia yaşadığı bir dönemde, kendisini devrimci parti olarak tarifleyen bir komünist partinin % 5,4 oy almaktan mutlu olduğunu ifade etmesi mümkün müdür? İşçi sınıfı içerisinde kayda değer bir tabana sahip devrimci sosyalist/komünist bir parti olan YKP gibi bir partinin 1917’deki Bolşevikler gibi sıçrama yaratmış olması gerekirdi. Ancak, kendi politikalarındaki hataları görmeye çalışmak yerine YKP liderleri, “tatmin” olduklarını belirtiyorlar.
YKP, SYRIZA’ya, işbirliği/güvenoyu için bir önkoşul olarak işçi sınıfı lehine asgari, açık bir program sunabilirdi. Minimum bir işbirliği adına, asgari ücretlerin, emeklilik maaşlarının, çalışma ilişkilerinin eski haline döndürülmesi, eğitim ve sağlık için büyük çapta yatırımlar, özelleştirilmelerin durdurulması ve TAIPED’in (memorandum tarafından dayatılan özelleştirmeler vb) kaldırılması, özelleştirilen tüm kamusal hizmetlerin tekrar kamulaştırılması, işçilerin yöneteceği, kontrol edeceği ve sahip olacağı bir bankacılık sistemine geçilmesi gibi bazıları SYRIZA tarafından hali hazırda uygulamaya konan bir dizi tedbirler sunabilirdi.
Bu asgari anlaşmanın yanı sıra YKP; SYRIZA’nın borçların tamamı yerine sadece bir bölümünü iptal etme ve Avro bölgesinden çıkmama niyeti gibi bu parti ile olan anlaşmazlık konularını açıkça ve özgürce beyan edebilirdi.
Böylesi bir tutumdan kim kazançlı çıkardı? Eğer SYRIZA önderliği, YKP’nin teklifini reddetseydi, kendisi afişe olacak ve YKP’nin işçilere ve SYRIZA’nın solcu halk kesimine olan çağrısı karşılık bulacaktı. Eğer SYRIZA, YKP ile böylesi bir anlaşmayı kabul etseydi, YKP’nin işçi kitleleri ve SYRIZA’nın kitle tabanındaki daha da büyüyecekti. Çünkü işçi sınıfı, Sol hükümetin daha sol olan politikalarından yararlanabilecek ve bu sol politikaların, YKP baskısıyla uygulandığını tespit edecekti.
YKP liderliği, kendisini Yunanistan devriminin savunucusu olarak tarif ediyor. Ancak, “devrimci siyasetin” başarısı, kitleleri, milyonları devrimci sosyalist politikaların gerekliliği için ikna edebilmektir, onları dışlamak ve biraz ideolojik paklık adına kendisini, sekter “oksijen vakumu” içinde kitlelerden izole etmek değildir.
Akıllıca hareket eden SYRIZA önderliği, YKP’ye işbirliği çağrısında bulundu ve almış olduğu ret kararının ardından, Bağımsız Yunanlar ile işbirliğine gitti. Bu noktada, pek çok Yunanlı, bu kararı eldeki tek seçenek olarak görüyor ve bu sonucun, YKP’nin tutumu sonucu ortaya çıktığını düşünüyor.
Buna karşın, SYRIZA’nın halk tabanı ve pek çok işçi için, bu hükümetin istikrarsız olacağı aşikar. Başlangıç sürecinde Bağımsız Yunanlar, muhtemelen halka hitap eden bazı politikalar ve rahatlatıcı tedbirler almaya yanaşacaktır. Hali hazırda, koalisyon hükümeti, işçi kitleleri tarafından hoş karşılanan bir dizi reform yapacak ama iki partinin, kapitalist ekonominin temel karakteri ve zengin elitlerin çıkarları konusundaki esas farklılıkları er ya da geç açığa çıkacaktır. Kamusallaştırmalar ve işçilerin ve toplumun hakimiyeti şöyle dursun, bu farklılıklar, işletmelerin ve çok-uluslu şirketlerin kârlarını vuran varlık vergileri gibi politikalarda açığa çıkacaktır.
Bunlar, soyut ve akademik sorunlar değiller! Bu tarz tedbirler göz ardı edilirse ekonomi, işçilerin yararlanacağı iyileşme yoluna giremeyecek. Ekonomik iyileşme olmadan, kriz aşılamayacak ve kriz, daha öte toplumsal ve politik kargaşaya yol açacaktır. Bu, yeni koalisyon hükümetinin kendi içerisinde yaratacağı kriz ile yansıyacaktır.
Bu nedenlerle, SYRIZA’nın halk tabanı, Bağımsız Yunanlar ile yaklaşmakta olan krize karşı hazırlıklı olmalıdır. Buna karşı izlenebilecek tek yol vardır. SYRIZA’nın işçi sınıfının çıkarlarına ve Troika tarafından ezilen orta kesimlere hizmet edecek kapsamlı bir programı benimsemesi için SYRIZA içindeki ve dışında solcuların ve işçilerin mücadele etmesi gerekmektedir. Bu aslında, sol halk kesimleri ve toplum tarafından gelen büyük bir baskı olmazsa, SYRIZA’nın belki de gerçekleştirme niyetinin olmadığı bir sosyalist programdır.
Eğer Bağımsız Yunanlar, egemen sınıfın çıkarlarını vuracak tedbirleri destekleyen bir hükümeti kabul etmediklerini açıkça beyan ederlerse, SYRIZA, halktan daha fazla yetki almak için yeni bir seçime gitmeye çalışmalıdır. Yunan kitleleleri, Bağımsız Yunanlar’ın, halkın çıkarlarına hizmet eden politikaların gerçekleştirilmesinin önünde bir engel olduğunu anlayacaklardır. Böylece SYRIZA, tutarlı bir şekilde işçi yanlısı, kemer sıkma karşıtı ve sosyalist bir program ortaya koyarak çoğunluk hükümeti için seçim desteğini artırabilir. Buradaki önemli nokta, SYRIZA’nın bunu isteyip istemediğidir. SYRIZA’nın tabanı ve işçi sınıfı kitleleri şüphesiz ki böyle bir süreci arzulayacaktır. Ancak, aynı arzunun, önderlik için geçerli olup olmadığı açık olmaktan uzaktır.
Siyasihaber için çeviren: ALİCAN BAŞDEMİR
Kaynak: Why did SYRIZA and the KKE fail to reach agreement?, CWI Greece (2015, January 29). Retrieved from http://www.socialistworld.net/doc/7058