Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP) Genel Merkezi, 10 yıl önce yaşamını yitiren kurucuları Mustafa Kahya’ya dair İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Ankara Şubesi’nde “Parti, ittifak ve yeniden kuruluş” başlığı ile panel düzenlendi.
Panele siyasetçi Sebahat Tuncel, Erdal Kara ve Halit Elçi konuşmacı olarak yer aldı.
Kürt halkı ile yoldaş olmayı tercih etmiştir
SYKP Parti Meclisi (PM) üyesi Halit Elçi, Kahya ile tanışıklığını ve kişiliği ile mücadelesini anlattı. Elçi, “Kürt halkı ile yoldaş olmayı tercih etmiştir. Kürt halkının dostu ve yoldaşı oldu. Ortak mücadele örmeyi ve güçlendirmeyi çok önemli bulurdu” dedi.
Reel sosyalizmin yıkıldığını belirten Elçi, “Bu duvar en çok biz sosyalistlerin üzerine yıkıldı. İşte bunun için ‘yeniden kuruluş’ diyoruz. Birinci reel sosyalizmin kirinden, pasından kurtarmak gerekiyordu sosyalizmi. Yeniden kuruluşun bir unsuru budur. Bir de devrimin günceliği sorunu var. Bir hayal olmaktan çıkarmak gerekiyor. Devrim; güncel bir meseledir. Devrim her an gündemimizdedir. Yeniden kuruluş budur” diye kaydetti.
Üçüncü yol nedir?
İttifak başlığına da değinen Elçi, “Bunun bir başka boyutu Üçüncü Yol stratejisidir. Bu nedir; bu esasen emekçilerin ve ezilenlerin tarihsel blokudur. Bu esasen kapitalizmi yıkıp sosyalizme doğru gidişin yoludur. Emek ve Özgürlük İttifakı değerlendirmelerinden çıkan bilgilere göre daha geniş bir ittifaka doğru gitme kararı var. Bu ittifak bir mücadele ittifakı olamadı. Bir seçim ittifakı olarak kaldı. İhtiyacımız olan böyle bir ittifak değil. İhtiyacımız olan toplumsal, devrimci bir ittifaktır. Siyasi partilerden ortaya çıkan bir ittifak değil. Yani emekçilerin, kadınların, alevi örgütlerin, doğa savunucularının, barış hareketlerinin vb. kesimlerin ittifakını kurabilirsek bir şeyler yapabiliriz. Böyle bir ittifak 3’üncü Yol’un kapısını açacaktır. Yerellerde de kurulan bir mücadele olmalıdır” diye kaydetti.
Sosyalist hareket üzerindeki post modern ideolojik saldırılar
Panelistlerden Erdal Kara konuşmasına başlarken, Mustafa Kahya’nın özgün yanlarına vurgu yapmaya çalışacağını belirtti.
Bu Kapsamda Erdal Kara, Mustafa Kahya’nın enternasyonalizm, yeniden kuruluş ve örgütlü mücadeleye yaklaşımına ilişkin bizzat Kahya’nın pratik yaşamından örnekler de vererek değinilerde bulundu.
Enternasyonalizm bahsinde, Kahya’nın perspektifinin, sadece Kürt Ulusunun hak ve özgürlükleri ile sosyalist hareketin Kürt Özgürlük Hareketi ile ilişkisi çerçevesine sıkıştırılarak, daraltılarak ele alınamayacağını, Kahya’nın enternasyonalizm kavrayışının “milletler meselesini” bütün boyutlarıyla ele alan ve Lenin’in “en tam demokrasi” anlayışı çerçevesinde derinlikli bir demokrasi kavrayışına kadar uzanan bir kapsamda anlaşılması gerektiğini belirtti. Kahya’nın enternasyonalizm anlayışının derinliğinin ancak böyle kavranabileceğini ifade etti.
Bu kapsamda Mustafa Kahya’nın “Ermeni Sorunu”na özel ilgisine işaret etti ve 2008 yılında yayımlanmış kitabı “Ulusal Sorun: Sömürgecilik ve Kürt Sorunu” adlı eserinde gerek milliyetler meselesi gerekse demokrasi anlayışı açısından enternasyonalizm kavrayışındaki derinliğin çok kolay görülebileceğini ifade ederek söz konusu kitabın bir başucu kitabı olduğunu vurguladı.
Mustafa Kahya’nın sosyalist hareketin yeniden kuruluş meselesine verdiği önemin bizzat Kahya’nın pratik yaşamı takip edilerek görülebileceğini ifade eden Erdal Kara, 1994 yılından hayatını kaybettiği 2014 yılına kadar geçen 20 yıllık zaman zarfında Kahya’nın birleşik sosyalist partilerin oluşturulması çabasının aktif bir unsuru ve nerede ise içinde yer aldıklarının tümünün yöneticilerinden biri olduğunu, bu durumun başka hiçbir ispat çabasına gerek kalmaksızın onun meseleye verdiği önemi gösterdiğin altını çizdi.
Kahya’nın siyasal faaliyette örgütlü konumlanmanın önemine yüksek bir değer biçtiğini ifade eden Erdal Kara, 1990 yılların başında cezaevinden çıkar çıkmaz “örgütlü faaliyet” yürütmek için kolektife derhal başvuru yaptığını, o dönem cezaevinden çıkan kadrolar arasında böyle davranan çok az sayıda insandan biri olduğunu, bu davranış biçiminin Kahya’nın bu konudaki tutumu için yeterli ve kesin bir ölçü olarak ele alınması gerektiğini belirtti.
Son olarak, Kahya’nın bugünün dünyasında en fazla öne çıkarılmasına gerek olduğunu düşündüğü yönüne vurgu yapacağını belirten Erdal Kara, Mustafa Kahya’nın “bir parti/örgüt militanı” olduğunun altını çizdi.
Yaklaşık 30-35 yıldır sosyalist hareketin post modern ideolojik saldırı dalgası altında bulunduğuna işaret eden Kara, bu saldırının en belirgin motifinin “merkezi örgüt” fikrine düşmanlık olduğunu, bu düşmanlığın felsefi arka planında “meta anlatılara”, “bütünsel kurtuluş ideolojilerine” mesafeli ve eleştirel yaklaşımın yattığını ifade etti. Bunun yaklaşımın merkezi örgütsel faaliyet yerine, esas olarak hak temelli, belirlenmiş bir hedefe kilitlenen, hedefe ulaşıldığında gereksizleşen ya da tanımlanmış yeni bir hedefe yönlendirilecek lose-gevşek örgütlenmeler yoluyla mücadele yürütülmesi gerektiğini vaaz ettiğini ifade eden Erdal Kara, bu anlayışın dolaysız sonucu olarak “militan”ın yerine “aktivist”in aldığını belirti.
Bu kapsamda Kahya’nın bir parti militanı olarak ele alınması gerektiğini belirten Erdal Kara, bir parti militanı ile bir aktivist arasındaki farklılıklara ilişkin örnekler vererek bugünün dünyasında Kahya’nın öne çıkarılması gereken en önemli yanının “militan” yanı olduğunu ve bu özelliğinin örnek alınması gerektiğini ifade etti.
Sosyalistler çözüm konuşmalı
Daha sonra Sebahat Tuncel söz aldı. Tuncel, sosyalistlerin çözümden çok dert ve sorun konuştuğunu söyledi. Tuncel, “Hep dert anlatırsan altında kalırsın. Altında kalırsan kalkamazsın. Bana göre ne yapabiliriz? Sorusu önemli. Bana göre partiler araç, amaç değil. Partiler neden kurulur? Halkın, kadınların, toplumun çocukların özgür bir yaşamda yaşayabilmesi için politika yapmak için kurulur. Ayrıca sadece bunun aracı parti de değildir. Demokratik kitle örgütleri, kadın örgütleri ve gençlik örgütleri partiden daha önemli. Türkiye’de parlamenter sistem sıkıştırılmış, siyaseti parti yapabilir diye bir şey var. O yüzden herkes parti kuruyor” dedi.
Hep birlikte
Öncülük meselesinin önemli olduğunu ifade eden Tuncel, “Partilerin kapsamadığı çok geniş bir toplumsal kesimden bahsedebiliriz. Milyonlardan söz ediyoruz. Partinin buradaki görevi nedir? Doğru yerde doğru zamanda koşullar hazır olduğunda buna öncülük yapabilmektir. Sosyalist partilerin en çok tartışması gereken şey bu. Öncülük durumu, her durumda her zaman hazır olmak. Yani devrim koşulları hazır olsa devrime öncülük edecek bir parti yoksa onu götüremez değil mi” diye sordu.
Kadınların yaşadığı sorunlarla sadece kadınların ilgilenmesi gerektiğine dair bir havanın olduğunu ifade eden Tuncel, “Kadınlar olarak daha özgür eşit, bir toplum yaratmak istiyoruz. Eşit adil bir toplum erkeklerin ihtiyacı değil mi? Hepimizin ihtiyacı ise buradan birlikte bir yaşamı nasıl kurabiliriz? Sorusunun yanıtını bulmamız lazım. Türkiye’de şöyle bir durum var; kadın sorunu kadınların sorunu. İşçilerin sorunu işçilerin sorunu. Oysa yaşama bir bütündür. Ortak sorunlarımız bunlar. Sınıf mücadelesinde bir kadın sorunu yok mu? Ya da toplumsal yaşam içinde var olan sınıfsal bir sorun kadınları etkilemiyor mu? Ya da tüm toplumu etkilemiyor mu?” diye sordu.
Sosyalist bir dünya diyoruz değil mi?
Türkiye’deki sorunların birbiriyle ilişkili olduğunun altını çizen Tuncel, “Biz ortak mücadele diyoruz başka bir dünya bir yaşam diyoruz. Peki bu başka dünya dediğimiz şey nedir? Sosyalist bir dünya diyoruz değil mi? Cezaevindeyken işçi sınıfının eylemlerini heyecan ile izlerdik. İşçiler eylemde bir şey çıkar mı? Diyorduk. Sonra bir bakıyorduk işçiler maaşları artıyor evine gidiyorlar. Şimdi işçi sınıfının tek derdi maaş mı?” diye konuştu.
Türkiye’de yaşayanların yarasından fazlasının yoksul olduğunun altını çizen Tuncel, “Kapitalizm kendini her gün organize ediyor. Sol ve sosyalistler zayıf olduğu için kapitalizm kendini yeniden organize ediyor. Ortadoğu’ya bakalım. Orada işler karışık. Üçüncü paylaşım uzun üredir devam ediyor. Son gelişmeler üzerinden değerlendirmiyoruz. Arap baharıyla birlikte yeniden organize ettiler. Savaş karşıtlığı önemlidir. Ne olacağı beli değil. Bir sapma olduğunda bölgesel bir savaşa gidebilir. İran savaşın içine çekilmek isteniyor. Çekilirse ne olur? Ortadoğu çok gergin. Türkiye’de de faşizm koşulları var” diye belirtti.
Kapitalizme karşı Demokratik Modernite’dir
Kürtlere ve sosyalistlere yönelik saldırı politikalarına işaret eden Tuncel, aynı zamanda buna karşı çok büyük bir mücadelenin de olduğunun altını çizdi. Tuncel, “Beli bir süreden sonra durmak gerilemektir. Çünkü sistem sizi aşar. Şimdi durmanın zamanı değil. İlerlemenin zamanı. Peki ne ile ilerleyeceğiz? İşte onu konuşmak gerekir. İttifaklar politikasına da böyle bakmak gerekir. Yeni, özgür bir yaşamı birlikte kuracaksak ittifaklar kurmalıyız. Bizim için önemli olan stratejik ittifaklar. Üçüncü Yol stratejisini Kürt siyaseti olarak çok kullanıyoruz. Neden? Çünkü kapitalizme karşı Demokratik Modernite’dir. Mevcut güncel koşullarda AKP-MHP ve Ergenekon’un başını çektiği faşist ittifak var. Bir de Altı Masa ittifakı var. Masalar ne kadar devrilse de zihniyet hala duruyor” dedi.
Eylem zamanı
Bir üçüncü seçeneğin de olduğunu dile getiren Tuncel, “Sol sosyalist güçlerin, demokrasi güçlerinin yeni yaşamı kuracağı Üçüncü Yol stratejisidir. Bu çok kıymetlidir. Halkların tek umudu bence bu. Biz de sürekli bir tartışma içindeyiz. Sürekli ittifak toplantıları yapıyoruz. El insaf kaç yıldır bu işlerin içindeyim hep toplantı yapıyoruz bu konuda. Tüm seçimlere ittifaklar ile girmişiz. Artık toplantı zamanı değil eylem zamanı. Halk sürece müdahale etmemizi istiyor toplantı yapmamızı istemiyor” diye belirtti.
Kürt hareketinin içinde olmadığı bir birleşmenin başarılı olamayacağını belirten Tuncel, “Biz Kürt siyasetinin dışında olursak daha çok kişiye ulaşırız ve daha çok destekleriz’ deniliyor. El insaf, biz hiç görmedik. Niye birlikte yürümüyoruz. Devlet de bize böyle diyor. ‘Sizinle birlikte yürümüyorum’ diyor. Kendilerine sosyalist diyen bazı arkadaşlar da ‘sizinle yol yürümeyelim biz size destek olalım?’ Bizimle yol yürümüyorsan nasıl destek olacaksın? Mesaimizin çoğunu onlara harcıyoruz. Kendisine değer vermeyen bir birleşik mücadele var. Aslında doğru zamanda doğru işi yapsa ama biz durmadan genişlemekten bahsediyoruz. Genişlemek istediğimiz kişiler de gelmeyin kardeşim diyor” diyerek, tepki gösterdi.
Halkla genişlemek
Tuncel, sözlerini şöyle sürdürdü: “O yüzden örgütler ile genişlemek değil halkla, toplumla, işçiler, yoksul emekçilerle… Enerjimizi bazı şeylerden öte halka harcasak işçi sınıfına harcasak ben çok daha büyüyeceğimizi düşünüyorum. Bazı şeylerin değişmesi gerektiğini düşünüyorum. O yüzden konuşuyorum. Üzerine alan alır, almayan kendi bilir. Ama alsalar iyi olur! Birleşik mücadeleyi böyle ifade edeyim. Kaç yıldır konuşuyoruz? El insaf aynı arkadaşlar olarak ittifak kuruyoruz. Bunun bize bir şey getirdiğini düşünmüyorum. Bu yüzden halkla ittifak kurulmalı.”