SYKP Merkez Yürütme Kurulu, Suriye’ye dönük planlanan harekat ile ilgili olarak bir basın açıklaması yayınladı.
Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP) Merkez Yürütme Kurulu, Suriye'ye dönük planlanan harekat ile ilgili olarak bir basın açıklaması yayınladı.
Açıklamada AKP-MHP ittifakının iktidarını sürdürmek için savaşı bir enstrüman olarak kullandığına dikkat çekilirken, SYKP'nin bu harekata kararlılıkla karşı çıkarak tüm demokrasi güçleri ile birlikte mücadeleye devam edileceği ifade edildi.
'Halklar barış, Erdoğan savaş istiyor!' başlığı ile yaynlanan açıklamanın tamamı ise şu şekilde:
Gezi ayaklanmasıyla ideolojik hegemonyasını yitirmeye başlayan, 31 Mart Genel Yerel Seçimleri’nde yerel iktidar ayaklarını kaybeden, yargı darbesiyle yenilediği İstanbul Yerel Seçimleri’nde güçlü bir tokat yiyerek merkezi iktidar katından inme sürecine giren siyasal iktidar, savaşı faşizmi kurumsallaştırma/yerleştirme sürecini hitama erdirmek için bir enstrüman olarak kullanmak istiyor.
AKP-MHP Faşist iktidar Bloku’nun, IŞİD tehdidini bertaraf etmek, bölgeyi siyasal istikrara kavuşturmak, 3,5-4 milyon Suriye’li göçmeni yurtlarına yerleştirmek, hatta hatta sözde Kürt sorununu çözmek olarak tarif edilen amaçlarının hiçbirisi Suriye’ye yönelik bir askeri operasyonla elde edilemez. Tarif edilen bu sorunların kaynağının en önemli faillerinden biri varolan siyasal iktidardır.
AKP IŞİD’i kollamak için savaş istiyor!
Mersin ve Adana HDP İl binalarını, HDP Diyarbakır Mitingi’ni bombalayan, Suruç ve Ankara Katliamlarını gerçekleştiren IŞİD’cilerin bizzat bu iktidar tarafından koruyup kollandıkları ya da görmezlikten gelindikleri sır değil. İktidar Suriye’ye İŞİD’i tasfiye etmek için değil, Kürt halkına karşı kullanmak için giriyor. Kollanmış cihatçıları yarın yapacağı bellidir: Yeni Suruç, Ankara katliamları…
Savaş katmerlenmiş göçmen sorunu demektir!
Suriye iç savaşının en önemli müsebbiplerinden biri, cihatçıları Türkiye’de besleyip büyütmüş, silahlandırmış, ardından Suriye’ye salarak katliamlar yapmalarını olanak vermiş olan bugünün siyasal iktidarıdır. Bir askeri operasyonla oluşturulacak olan tampon bölgeye uluslararası hukuka aykırı bir şekilde göçmen yerleştiriyoruz kisvesi altında 60-70 bin cihatçıyı yerleştirmek Suriye iç savaşını alevlendirmek için benzin dökmekten başka bir anlama gelmez. Bu politikanın çıkaracağı fatura bellidir: Katlanmış, katmerlenmiş ve kangrenleşmiş bir göçmen sorunu…
Maksat Kürtleri köleliğe mahkum etmektir!
Kürt sorununun çözümsüzlüğünün kaynağı bizatihi bu iktidardır. Çözüm masasını hoyratça devirmiş olan bu iktidarın bir askeri operasyondan elde etmek istediği amaç bellidir: Rojava’da kurulmakta olan halkların ortak yaşam irade ve seçeneğini boğmak, Kürt Halkı’nın Suriye’de elde etmiş olduğu statüyü gasp etmek, bu yoldan ilerleyerek bölge halklarını sömürgeci politikalara mahkum etmek…
Özcesi, AKP-MHP Faşist İktidar Bloku, Suriye’de siyasal istikrarsızlığın ancak habis bir unsuru olabilir.
Savaş yeni yıkımlar demektir!
AKP-MHP Faşist İktidar Bloku’nun iktidarını sürdürmek için savaşı bir enstrüman olarak kullandığı apaçık ortadadır. Bölgede istikrarın sağlanması ve barışın tesis edilmesi, IŞİD belasının def edilmesi, göçmen ve Kürt sorununun çözümü söz konusu olduğundan mevcut siyasal iktidardan ve emperyalistlerden beklenebilecek hiçbir şey yoktur.
AKP-MHP Faşist İktidar Bloku’nu bu maceradan vazgeçirmek için dayanılabilecek yegane kuvvet Türkiye’nin demokratik ve toplumsal güçleridir. Ya bu savaşı önleyeceğiz ya da yeni yıkımlarla yüz yüze geleceğiz. Şimdi karşı karşıya olduğumuz ikilem budur.
Bu iktidar def edilmelidir!
Çok iyi biliyoruz ki, AKP-MHP İktidarı’nı yeni bir Suriye macerasına sürükleyen en önemli etmen Kürt sorununu bir güvenlik sorunu olarak algılaması, bu sorunu çözme niyetinin olmamasıdır. Türkiye Halkları Erdoğan rejimini bütün iç ve dış politikasıyla birlikte Türkiye’nin başından def etmedikçe savaş ve çatışma ya da çatışma riski hep sürecek gibi görünmektedir.
Son seçimlerde de gördüğümüz gibi aşağıdan mayalanan faşizme karşı halk ittifakının taşıdığı potansiyel, AKP-MHP İktidar Bloku’nun maceracı yönelimlerini engelleyecek yegane güçtür. Ana muhalefet partisinin de bu sorumlulukla davranması gerekmektedir. Kararlı, cesur ve açık bir tutum takınıldığı taktirde, askeri bir operasyon önlenemese bile maceracılığın daha büyük zararlar doğurmasını önlemek mümkündür.
Partimiz, halklarımıza kan, gözyaşı, şiddet, katliam ve zulümden başka bir şey getirmeyeceği besbelli olan bu maceracı girişime kararlılıkla karşı çıkacak, gidişatı durdurabilecek yegane kuvvet olan Türkiye’nin demokratik ve toplumsal güçleriyle işbirliği içinde mücadele etmeyi sürdürecektir.