Al Monitor’dan İvan Hassib kaleme aldığı bir yazıda Suriyeli Kürtlerin ABD ‘himayesinde ‘uzlaşı görüşmelerine başladığını ileri sürdü. Hassib’in iddiasına göre taraflar birçok hususta mutabakata varmış durumda.
Al Monitor’dan İvan Hassib kaleme aldığı bir yazıda Suriyeli Kürtlerin ABD ‘himayesinde ‘uzlaşı görüşmelerine başladığını ileri sürdü. Hassib’in iddiasına göre taraflar birçok hususta mutabakata varmış durumda.
İvan Hassib Rojava Kürdistan'ında yaşayan bir gazeteci ve fotografçı. Haseke Merkez Cezaevi'ndeki IŞİD tutuklularıyla ilgili fotografları geçtiğimiz dönemde sosyal medyada çok yaygın olarak paylaşıldı ve ilgi çekti. Hassib Al Monitor'da "Suriyeli Kürtler ABD himayesinde uzlaşı görüşmelerine başladı" başlıklı bir yazı kaleme aldı. Görüşmenin taraflarıyla da temas kurarak görüşlerine başvurmuş Hassib.
Hassib’in iddiasına göre PKK çizgisindeki Demokratik Birlik Partisi (PYD) ile Barzani çizgisindeki Kürt Ulusal Konseyi (KUK) gizlice doğrudan görüşmelere başlamış durumdalar. Girişimin amacı, “kuzeydoğu Suriye’deki tüm Kürt grupları PYD hâkimiyetindeki özyönetime dâhil etmek ve böylece Suriye savaşını bitirmeye dönük BM himayesindeki Cenevre görüşmelerine özyönetimin katılmasına zemin hazırlamak.”
Hassib, kimliğinin saklı kalması kaydıyla kendisine konuşan konuya vakıf resmi bir kaynağa dayandırarak taraflar arasında ilk görüşmenin Nisan ayının başında bir ABD üssünde gerçekleştiğini belirtiyor. Görüşmede, “Suriye’deki uluslararası koalisyonun ABD’li özel danışmanı William Roebuck ve SDG komutanı Mazlum Abdi de hazır bulunmuş.”
Haseke Merkez Cezaevi’nde IŞİD tutukluları (Foto: İvan Hassib)
ABD nezaretinde gerçekleştirildiği söylenen uzlaşı görüşmeleri çerçevesinde Reobuck KUK ile son üç ayda defalarca toplantı yapmış.
Hassib’in iddiasına göre müzakere sürecinde gerçekleşen en az dört toplantının sonucunda taraflar şu hususlarda mutabık kalmışlar: “Suriye federal, demokratik ve çoğulcu bir devlet olacak. Mevcut rejim muhaliflerine karşı şiddet kullanan, otoriter ve diktatör bir rejimdir. Kürt bölgeleri birleşik bir siyasi ve coğrafi yapı teşkil eder.”
Tarafların mutabık kaldıkları diğer hususlar da şöyle: “komşu ülkelerle iyi ilişkiler geliştirme ve Suriye krizinin 2254 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararı doğrultusunda çözülmesi konusunda da mutabık kaldılar. İki taraf da Suriye anayasasında Kürtlerin ulusal, kültürel ve siyasi haklarının kabul edilmesini, Kürtlerin Suriye’nin asli unsuru olarak tanınmasını istiyor. Mutabık kalınan diğer hususlar, mültecilerle yerinden edilmiş diğer insanların evlerine dönüşü ve demokratik bir muhalefet için çalışmak.”
Haseke Merkez Cezaevi’nde IŞİD tutukluları (Foto: İvan Hassib)
İvan Hassib’in Al Monitor’daki yazısının tamamı şöyle:
“Suriye Demokratik Güçleri (SDG) komutanı Mazlum Abdi’nin Suriyeli Kürtler arasında anlaşmazlıkları çözmekten söz ettiği 28 Ekim 2019’dan sonra ilk kez Demokratik Birlik Partisi (PYD) ve Kürt Ulusal Konseyi (KUK) gizlice doğrudan görüşmelere başladılar. Görünen o ki girişimin amacı, kuzeydoğu Suriye’deki tüm Kürt grupları PYD hâkimiyetindeki özyönetime dâhil etmek ve böylece Suriye savaşını bitirmeye dönük BM himayesindeki Cenevre görüşmelerine özyönetimin katılmasına zemin hazırlamak.
Görüşmelerin sonuca ulaşması son derece önemli olsa da yıllardır süren siyasi çatışma ve kavgalar nedeniyle tarafların arası gergin ve sürecin başarıyla tamamlanması garanti değil. KUK, merkezi İstanbul olan sürgündeki Suriye muhalefetinin içinde yer alıyor. Türkiye ise Abdullah Öcalan liderliğindeki PKK’nın ideolojisini benimseyen PYD’yi Suriye’deki bir numaralı düşmanı olarak görüyor. PYD ayrıca ABD önderliğindeki uluslararası koalisyonun yanında savaşan ve ağırlıkla Kürtlerden oluşan SDG’nin siyasi kolu Suriye Demokratik Konseyi’nin (SDK) parçası.
Kimliğinin saklı kalması kaydıyla Al-Monitor’a konuşan konuya vakıf resmi bir kaynak görüşme sürecinin nasıl başladığını şöyle anlattı: “KUK ile PYD arasındaki doğrudan görüşmelerin ilki Nisan ayı başında Haseke dışındaki bir ABD üssünde yapıldı. Görüşmede Suriye’deki uluslararası koalisyonun ABD’li özel danışmanı William Roebuck ve SDG komutanı Mazlum Abdi de hazır bulundular.”
Uzlaşı girişiminin ABD nezaretinde yürütüldüğü bildiriliyor. Roebuck, Suriye’deki gelişmeleri konuşmak ve Suriyeli Kürtleri birleştirme çabalarını desteklemek maksadıyla son üç ayda KUK ile defalarca toplantılar yaptı.
Abdi 25 Nisan’da Kamışlı’da düzenlediği basın toplantısında “Kürtleri birleştirme sürecinde kayda değer ilerleme sağlanıyor. PYD ve diğer siyasi partiler girişime duyarlılık gösteriyor” şeklinde konuştu.
Al-Monitor’a konuşan kaynak ise müzakerelerin gündemine ilişkin şu bilgileri verdi: “İki taraf, Suriye’nin geleceğine dair ortak bir siyasi vizyon oluşturmak üzere ABD tarafının sunduğu bir taslak temelinde müzakere ediyor. Müzakere sürecinde gerçekleşen en az dört toplantı neticesinde taraflar şu hususlarda mutabık kaldılar: Suriye federal, demokratik ve çoğulcu bir devlet olacak. Mevcut rejim muhaliflerine karşı şiddet kullanan, otoriter ve diktatör bir rejimdir. Kürt bölgeleri birleşik bir siyasi ve coğrafi yapı teşkil eder.”
Kaynağa göre taraflar, komşu ülkelerle iyi ilişkiler geliştirme ve Suriye krizinin 2254 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararı doğrultusunda çözülmesi konusunda da mutabık kaldılar. İki taraf da Suriye anayasasında Kürtlerin ulusal, kültürel ve siyasi haklarının kabul edilmesini, Kürtlerin Suriye’nin asli unsuru olarak tanınmasını istiyor. Mutabık kalınan diğer hususlar, mültecilerle yerinden edilmiş diğer insanların evlerine dönüşü ve demokratik bir muhalefet için çalışmak.
Al-Monitor’un Kamışlı’da görüştüğü SDK Sözcüsü Emced Osman ise şöyle konuştu: “Uzlaşıyı gerektiren unsurlar uzlaşıyı engelleyen sebeplerden çok daha güçlü. Kayda değer zorluklar olsa da — ki bunlar ancak tarafların ciddi olması hâlinde çözülür — tarafların anlaşmaya varmaktan başka seçeneği yok.”
Görüşmelerin ancak tarafların bağımsız hareket etmesiyle başarılı olacağını vurgulayan Osman, şöyle devam etti: “Bölgesel etki ve ajandalar göz ardı edilmeli ve öncelik, halkın yararına, Afrin, Serekaniye [Resulayn] ve Gire Spi’deki [Tel Abyad] durumun halline yönelik ortak bir vizyona verilmeli. Kürdistan partilerinin bu girişimi kabul edip desteklemesi başarı şansını artırır.”
2011 yılında Iraklı Kürt lider Mesud Barzani’nin Kürdistan Demokratik Partisi’nin (KDP) desteğiyle kurulan KUK, Barzani ve KDP’nin öncülük ettiği Kürt hareketiyle ittifak ediyor. PYD ise siyasi ve örgütsel projelerini yukarıda belirtildiği gibi PKK ideolojisine dayandırıyor.
PYD-KUK gerilimi, PYD’nin 2012’de kuzeydoğu Suriye’deki en etkili oyuncu olmasıyla yükseldi. KUK, PYD önderliğindeki özyönetimi bir emrivaki olarak gördü ve siyasi faaliyet izni için başvuru yapmayı reddetti. Özyönetim ise KUK’un başkanını sürgün etti, bürolarını kapattı ve 2016-2017 döneminde onlarca KUK yöneticisi ve üyesini tutukladı.
Türkiye’nin Suriyeli Kürtlere yönelik askeri operasyonlar yapması üzerine KUK’un İstanbul merkezli Suriye muhalefetiyle ilişkisi, taraflar arasındaki gerilimin daha kötüye gitmesine neden oldu. Öyle ki PYD KUK’u Kürt halkının menfaatleri pahasına Türk devletine tabi olmakla suçladı.
İsveç’te yaşayan KUK Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Kamuran Haco, Al-Monitor’a telefonla yaptığı açıklamada, “Biz her zaman Kürtleri saflarını birleştirmeye çağırdık. Mevcut koşullar bu yönde pratik adımların atılması için uygun görünüyor. Hayli uzun süren bu ihtilafın ardından Kürtlerin Suriye’deki geleceğinin temellerini oluşturacak bir anlaşma ihtiyacı duyuluyor” diye konuştu.
Ancak Haco PYD ile varılacak yeni bir anlaşmanın Barzani himayesinde sağlanan önceki anlaşmalar gibi uygulama safhasında çökmesinden endişeli. Haco’ya göre “Müzakereler kolay olmayacak, anlaşmanın önünde pek çok zorluk olacak. Anlaşmanın uygulama safhası, diyalog ve uzlaşı safhasından daha zor olabilir. Önceki anlaşmalarda böyle olmuştu.”
Washington’da yaşayan siyasi analist Ahid El Hindi ABD’nin müzakerelerdeki rolünü şöyle değerlendirdi: “Benim görüşüm o ki ABD’nin kuzeydoğu Suriye’de Kürtleri birleştirme çabası, kuzey Suriye’nin tamamını, yani Türkiye destekli muhaliflerin kontrol ettiği kuzeybatı ile [Kürt ağırlıklı] ABD destekli güçlerin kontrol ettiği kuzeydoğuyu birleştirmeye dönük daha geniş bir projenin parçası. Bu projenin amacı da Esad rejimine karşı daha güçlü bir muhalefet oluşturmak ve rejimin toparlanmak için kullanabileceği kaynakları rejime bırakmamak.”
ABD’nin Suriyeli Kürtleri uzlaştırmakta kararlı olduğuna inanan Hindi, “Roebuck ve ekibinin son dönemde peş peşe yaptıkları ziyaretler, Roebuck’ın bölgede uzun süreler kalması, ABD’nin Kürtler arasındaki anlaşmazlıkları çözme ve ardından özyönetimin Cenevre görüşmelerine katılımını, muhalefet heyetinde temsilini sağlama konusunda ciddi olduğunu gösteriyor” dedi.
Onuncu yılına giren Suriye iç savaşında Kürtler hem askeri hem toplumsal anlamda ağır bedeller ödediler. 2018 ve 2019 yıllarında Afrin, Resulayn ve Tel Abyad bölgelerini kaybettiler. Bu bölgelerin Türkiye’nin ve onun desteklediği milislerin eline geçmesi, pek çok Kürt’ün buralardan kaçmasına neden oldu. İslam Devleti ile mücadelede ise ana omurgasını Kürt Halk Savunma Birlikleri’nin (YPG) oluşturduğu SDG’den 11 bin savaşçı hayatını kaybetti, 22 bin savaşçı da yaralandı.
SDG Suriye topraklarının neredeyse yüzde 20’sini kontrol ettiği halde Türkiye’nin itirazları nedeniyle Cenevre görüşmelerinde siyasi temsile sahip değil. Ankara Suriye’de Kürt özerkliğine yol açacak her türlü projeye karşı çıkmayı sürdürürken, Kürtlerin elinde kalan tek seçenek birleşmek ve menfaatlerini beraberce savunmak.”
Haseke Merkez Cezaevi’nde IŞİD tutukluları (Foto: İvan Hassib)