Suriye’de devam eden iç savaşın 10’uncu yılında Türkiye’de bir araya gelen bazı sivil toplum örgütleri Mültecilerle Dayanışma Platformu kurdu. Mültecilerin yaşadıkları sorunları gündemleştirmek isteyen platform, mültecileri görünür kılmaya çalışacak.
Suriye’de 2011 yılında başlayan iç savaş 10’uncu yılını geride bıraktı. Bu iç savaş sırasında yaşanan insanlık dramlarından biri ise yaklaşık 10 milyon insanın yerinden ve yurdundan kopup, göç etmesi oldu. Suriye’den Türkiye’ye yönelik mülteci akını ilk olarak 29 Nisan 2011 tarihinde başladı. Aradan geçen zamanda 5 milyon dolayında mültecinin Türkiye’ye geldiği ifade edilirken, bunların çoğuna mülteci statüsü verilmedi.
Kötü yaşam koşulları nedeniyle kaldıkları kampları terk etmek zorunda kalan mülteciler, gittikleri kentlerde kutuplaştırıcı söylemler nedeniyle ırkçı saldırılara maruz kalıp, hayatını kaybedenler oldu. İktidar ise, mültecileri Avrupa’ya karşı “koz” olarak kullanmaktan öte bir politika üretmedi.
Bu tablo karşısında bir araya gelen Halkların Demokratik Kongresi (HDK), İnsan Hakları Derneği (İHD), Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) ve Göç İzleme Derneği’nin de aralarında olduğu kimi yapılar Mültecilerle Dayanışma Platformu’nu kurdu.
İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri ile Göç İzleme Derneği yöneticisi Ahmet Baran Çelik, Türkiye’de mültecilere yönelik yaklaşımları ve kurdukları Platformun amacını anlattı.
Göçün nedeni savaş ve açlık
Farklı nedenlerle bugün tüm dünyada çok ciddi mülteci hareketliliğinin olduğunu dile getirerek sözlerine başlayan İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, bunun en önemli nedenlerinin savaşlar ve yoksulluk olduğunu vurguladı.
Suriye göçünün sebebinin de ülkede başlayan iç savaş olduğunu hatırlatan Yoleri, “Savaş ve çatışmalar bugün hala devam ediyor. Dolayısıyla mülteciliğin önlemesi ve mültecilerin kendi yurtlarında rahatça yaşam sürdürebilmeleri için tüm dünyanın üzerine düşen ciddi sorumluluklar var. Bu noktada savaş ve çatışmaların önlenmesi ve ağır yoksulluk gibi sorunların çözülmesi gerekir” dedi.
Nefret saldırıları, ayrımcılık çok ciddi boyutlara ulaştı
Suriyelilerin Türkiye’ye gelişinden itibaren sınırlarda oluşturulan kamplarda konumlandırıldıklarını ifade eden Yoleri, sayının giderek artmasıyla mültecilerin tüm Türkiye’ye yayıldığını belirtti. Mültecilerin ölümden kaçarak insanca yaşayabileceği koşulları aradığının altını çizen Yoleri, “Türkiye’de karşılaştıkları koşullar açısından bir değerlendirme yaptığımızda maalesef hiçbir şekilde insanca yaşama olanaklarına erişmediklerini söyleyebiliriz. Bu oldukça can yakan bir tablo. Çünkü eğitimden sağlığa, çalışma, sosyal ve kültürel hayata kadar mültecilerin çok ciddi sorunlarla baş etmek zorunda kaldıkları bir süreçten söz ediyoruz. Nefret saldırılarının, ayrımcılığın çok ciddi boyutlara ulaştığını hepimiz gördük. Bu saldırılarda yaşamını yitirenler oldu. Bunların polisler tarafından vurulduğu örnekleri de var” diye konuştu.
Cezasızlık politikası mültecilere yönelik ayrımcılığı körüklüyor
Yoleri, mültecileri hedef alan nefret saldırıları ve cinayetlere eşlik eden bir “cezasızlık politikası” olduğunu da ifade etti. Yoleri, bu konuda şunları söyledi: “Daha önce pek çok kez tartıştığımız cezasızlığın bu kez de mülteci cinayetlerinde karşımıza çıkıyor olması bir tesadüf olarak açıklanamaz. Hem iktidarın hem de hakim kültürün ve siyasetin mültecilere yönelik ayrımcılığı besleyen bir tutum sergilediğini görüyoruz. Zaman zaman ‘Onlar bizim misafirimiz’ gibi kulağa hoş gelen sözlerle, yine ‘biz ne veriyorsak onunla yetinin, misafir dediğin verdiğinle yetinir’ dediklerini de biliyoruz. Dolayısıyla bu mültecilere hakları üzerinden değil, daha çok ‘bahşedilen’ veya hükümetin uygun gördüğü koşullara maruz bırakılıyor. Bizler hem uluslararası alanda mültecilere tanınmış hakların hem de yasalarda eşitlik ilkesi gibi hakların mülteciler için de kullanılması gerektiğini düşünüyoruz.”
En çok çocuklar ve kadından etkileniyor
Mülteci çocuklarının büyük çoğunluğunun eğitiminden mahrum kaldığını, pandemi döneminde bu sayının daha arttığını da dile getiren Yoleri , “Hazırlanan kimi raporlara göre Suriyeli 18 yaş altı çocukların 3’te 1’inin eğitime eriştiği ifade ediliyor. Geri kalan 2’lik kısım eğitimin olanaklarının dışında kalıyor. Mültecilerin sağlık meselesi de çok ciddi bir mesele. Yaklaşık 10 gün önce bir mülteci bebek tedavileri giderilmemesi soncu bir devlet hastanesinde rehin tutuldu. Bunun birçok örneği daha var. Yine çok sayıda küçük yaştaki kız çocuğunun para karşılığı güya evlilik adı altında erkeklere satıldığını biliyoruz. Ya da 2’nci 3’üncü eş konumunu kabul etme zorunda kalan kadınlar söz konusu olduğunu biliyoruz. Kadını bir meta haline dönüştürmeleri mülteci kadınların yaşadığı ağır sorunları gösteriyor bizlere. Mülteci kadınlar adalete erişimi sağlayamıyorlar, şikayete gittikleri karakolda çok ciddi ayrımcılığa uğradıklarını, şikayetlerinin alınmadığı hatta kendilerine hakaret edilerek oradan kovulduğunu söyleyen pek çok mülteci kadın var” ifadelerini kullandı.
Türkiye’de 4 milyondan fazla Suriyeli var, 32 binine çalışma izni verildi
Türkiye’de 4 milyondan fazla Suriyelinin olduğunun altını çizen Yoleri, bunlardan 32 bin kişiye geçtiğimiz yıl çalışma izni verildiğini dile getirdi. 4 milyon kişinin büyük bir bölümünün ancak çalışarak ailesine bakabildiğini ifade eden Yoleri, bu nedenle mültecilerin çok güvencesiz şartlarda ve çok düşük ücretlerle çalışmak zorunda kaldığını belirtti.
Yoleri, mültecilerin haklarının anayasada ve uluslararası sözleşmelerde yazıldığı gibi verilmesi gerektiğinin altını çizdi.
10 senelik misafir mi olur?
Göç İzleme Derneği üyesi Ahmet Baran Çelik ise, Suriyeli mültecilere 10 yıldır “misafir” gözüyle bakıldığını ve bütün politikaların bu hesap üzerinde yürütüldüğünü dile getirdi.
Mültecilere yönelik politikanın ilk günden bugüne kadar hep “geçicilik” üzerine kurulduğunun altını çizen Çelik, “10 senelik bir misafirlik mi olur? 10 senede insan misafir değil ev sahibi olur. Ama her şey geçicilik üzerine kurulmuş bu sık sık ifade edilen ‘misafir’ kelimesiyle kendisini göstermektedir” dedi.
Mültecilerin 10 yıldır Türkiye’de sorunlar yaşadığını ifade eden Çelik, “Bunun çocuk, kadın, işçi gibi birçok boyutları var. Nereden tutsak elimizde kalacak bir durum söz konusu. Politikacıların yanlış söylemleri halktan da mültecilere yönelik büyük bir tepkiye yol açmış durumda. Bugün sokağa çıkıp insanlarla konuştuğunda çok büyük bir kısmının Suriyeli mültecilerden nefret ediyor. Onların bir an önce kovulmaları gerektiğini söylüyor” dedi.
Platformun amacı mültecileri ve sorunlarını görünür kılmak
Suriye göçünün 10’uncu yılı dolayısıyla çok sayıda kurum bir araya gelerek Mültecilerle Dayanışma Platformu’nu oluşturduklarını belirten Çelik, “Yaşanan sorunu gündemleştirmek için bu platformu kurduk. Bizim temel söylemimizde 10 yıl üzerine kurulu. 10 yıl geçti aynı yerdeyiz ve ileriye dönük herhangi bir şey yok elimizde. Bunu gündemleştirmek için doğru yerlerde ve doğru şekilde tartışılmasını istiyoruz. Bugün 4 buçuk milyon insanın olduğu söyleniyor. Bunların kamplarda kalma imkanı yok. Bunların çalışması gerekiyor ama yasal izinleri yok. Bu şekilde kayıt dışı çalışma ortaya çıkıyor. Bu da asgari ücretin çok çok altında çalışmaları demek oluyor. Burada ciddi bir emek sömürüsü var ve ucuz iş gücü olarak kullanıyor. İktidar bunu kullanıyor. Kısaca her taraftan baskılanan bir kesimden söz ediyoruz. Bizler de bu platformla sorunun kaynağının mülteciler olmadığını gittikleri ülkenin siyasetçileri ve vatandaşları olduğunu ortaya çıkaracağız. Irkçılığın olduğu yerde sorunun kaynağı ırkçılığa uğrayan değil, ırkçılık yapan kişidir. İşte bunları doğru şekilde tartışılmasını istiyoruz. Bizim de çalışmalarımız bu yönlü olacak” şeklinde konuştu.
(Mezopotamya Ajansı – MA / Ferhat Çelik)