10 Ekim Cumartesi günü Ankara’da Türkiye siyasi tarihine ‘‘Ankara Barış Mitingi Katliamı’’ olarak geçecek çok acı bir olay yaşandı. Şu andaki belirlemelere göre 128 kişi yaşamını yitirdi, 300’ün üzerinde yaralı var.
Rakamlar ruhsuz, acı ve duygu içermiyor. Ve artık gerçeklik şu: Ne yazık ki bizler de ölümleri kanıksadık! Çünkü Roboski 34 can, Reyhanlı 54 can, Ermenek 18 can, Soma 301 can, Suruç 33 can, Kürt illerinde 7 Haziran’dan bu yana 25’i çocuk 100’ün üzerinde insan… Hesabı verilmeyen ve üzeri örtülen katliamlar… Geldiğimiz yer Türkiye’nin başkentinde en büyük meydanında bombalı katliam: 128 insan!
Mitinge dair ilk görüntüler önümüze düştüğünde hepimiz şok geçirdik. Yerde kanlar içinde yatan insanlar vardı. Ölü mü sağ mı olduğunu bilmediğimiz bedenlerin üzerinde HDP, EMEP, SYKP, Partizan bayrakları örtülüydü. Yerdekiler bizimkilerdi! Barış için, özgürlük için, eşitlik için mücadele veren insanlardı. Miting Türkiye’nin en büyük dört kitle örgütü DİSK, KESK, TTB ve TMMOB ile içerisinde HDP, CHP ve Haziran Hareketi’nin de yer aldığı siyasi partilerin çağrısıyla yapılmıştı. 13 yıldır AKP zulmüne direnen herkes, tıpkı Gezi’deki gibi bir aradaydı.
Patlamadan sonra Ankara’da konuştuğum birçok insanın söylediği şuydu, ‘‘Ben de dakikalar önce patlamanın olduğu yerdeydim, orada ben de ölebilirdim. Yaşıyor olmam tesadüf.’’ Bomba AKP’nin karşısında yer alan herkese hedef ayırmaksızın atılmıştı. AKP’nin karşısında yer alan bizler artık tesadüfen yaşıyoruz. Ve bunu sadece büyük katliamların olduğu zamanlarda hissediyoruz. Biz barış derken ve barışı bildiğimiz en barışçıl yöntemlerle savunurken karşımızdaki zalimlikle kendi düzenini saltanatını iktidarını sürdürmek için her yola başvuruyor.
Katliamın üzerinden sadece iki gün geçti. Yürek sızılarımız hala sıcak… Şimdi birçok yerde hayatını kaybedenler defnedildi. Acılar da gömülmeye çalışılıyor. Belki işimize, evimize, okulumuza döneceğiz. Hayat, ne kadar olacaksa artık ‘‘normale’’ dönecek. Belki de başka çaremiz yok, başka türlü hayatta kalamayacağız, dayanamayacağız.
Bakur belgeselinde Dersim’deki Atakan adlı gerilla şöyle diyordu, ‘‘Bazen düşünüyorum, bu kadar şehit verdik, bu kadar arkadaşımız yanımızda can verdi. Nasıl dayanıyoruz diye! Dayanıyoruz, çünkü aklımıza getirmiyoruz. Aklımıza getirsek bir dakika duramayız.’’
Aklına getirmeyenin sebebi belli: Savaşma ve direnme azmini kaybetmemek. Biz de, ‘‘Bu ülke bizim değil bizi öldürmek isteyenlerin ülkesi’’ diyorsak, ‘‘katil devlet’’ diyorsak, ‘’AKP savaş, halklar barış istiyor’’ diyorsak. Polisin tavrını biliyorsak eğer; “aklımıza getirmiyoruz” diyerek ama aslında “hiç unutmadan” mücadele ve direnme azmimizi diri tutacağız.
Biliyorum, sorulacak hesap birikti, yorulduk, tedirginliğimiz ve endişemiz arttı. Ancak, birbirimizden ve örgütlerimizden başka kimsemiz yok. Başka bir dünya başka bir hayat özlemi ve memleket sevdası olduğu sürece yılmadan direneceğiz.
Bu terör saldırılarıyla yapmak istedikleri bizi yıldırmak, bize dayattıkları yaşam biçimini zorla kabul ettirmek, itirazımızın önünü kesmek, biat etmeye zorlamak!
Biz bütün bu katliamlara rağmen direncimizi ve örgütlülüğümüzü arttıracağız.
Şimdi silelim gözyaşlarımızı, safları sıklaştıralım. Yeni katliamlara hazırlık yapan katil bizi izliyor.