Ahmet Saymadi yazdı: 7 Haziran ve 1 Kasım arasında yaşanan ve bugün Silvan’da devam eden durum sıkıştırılmış bir işsavaş – soykırım provasıdır. Ve başaramayacakları ortadır…
Yaşadığımız bir iç savaş provası. Bir soykırım nasıl yapılır, soykırıma nasıl gidilir, iki halk arasına bir duvar nasıl örülür, iki halk arasına kan nasıl sokulur, iki halk birbirinden nasıl koparılır gösteriyorlar. Özetle göstermeye çalıştıkları şudur: Daha fazla özgürlük isterseniz, sonunuz Ermeniler gibi olur! Aramızdaki sınır Ermenistan Türkiye sınırı gibi olur diyorlar!
Kimi televizyon programlarında lafın dönüp dolaşıp Kuyucu Murat Paşa’ya gelmesi ve Celali isyanlarını katliamla bastıran, insanları yaşlı çocuk ayırmadan, diri diri kuyulara gömdüren Kuyucu Murat Paşa’dan övgülerle bahsedilmesi boşa değil. Kimi AKP yandaşı analizcilerin, ‘‘Kuyucu Murat Paşa gibi askerler bugün yaşasaydı, terör kalmazdı’’ demesi de boşa değil. İstedikleri çözüm budur.
Görüyoruz, Kuyucu Murat Paşa’yı örnek alanlar Silvan’da, Cizre’de, Sur’da, Silopi’de, Gever’de görev başında. Öz yönetim ilan edilen, özgürlüğün kalesi haline gelen yerler büyük bir saldırı altında. Halkın yaşam alanlarını savaş alanına çevirip, halk diz çökmeye zorluyorlar.
Bugünlerin gelişini işaret eden yazılar, çözüm sürecinin başladığı 2013 yılının mart ayında yazılmaya başlanmıştı.
1 Mart 2013’te Orhan Bursalı şöyle yazıyordu, ‘‘Türkiye’nin bölünme tehlikesi şüphesiz ki var, ama bu o kadar kolay bir iş değil. PKK, umutsuzluk gördüğünde kentlerde terörü tırmandırabilir mesela, öyle ki illallah dersiniz, hadi herkes, evli evine durumu yaratılabilir.’’ Orhan Bursalı, batıdaki Kürtlerin mallarına el konulup, memleketlerine gönderilmesini kast ediyordu.
28 Mart 2013’te Taha Akyol ise şöyle yazıyordu, ‘‘Toplum böyle iç içe geçmiştir ama Kürtlerde de coşkulu bir ayrı milliyetçilik duygusunun geliştiği de ortada… Ne yapmalı? Gittikçe birlikte yaşayamaz hale gelmek, ama aynı zamanda ayrılmayı da yapamamak gibi kör bir noktaya sürüklenmekten ciddi olarak endişeliyim. Yugoslavya çok vahim bir örnek.’’ Taha Akyol, Sırpların Boşnaklara yaptığını hatırlatıyordu…
Aynı dönemlerde, birçok yazar Srilanka’daki Tamil Gerillalarının yenilgisi üzerinden ‘‘Srilanka modeli uygulansın’’ diye yazmaya başlamıştı. Srilanka devletiyle 1976’dan 2009’a kadar mücadele eden Tamil Gerillaları, hükümetle yürüttükleri barış görüşmelerini nihayete erdirememiş, 2007’de şiddetlenen savaş Mayıs 2009’da Tamil Gerillalarının yenilgisiyle sonuçlanmıştı. Tamil Gerillalarının örgütü dağılmış, denetimlerindeki bölgelerde yaşayan sivil Tamiller büyük bir insanlık dramıyla karşı karşıya kalmıştı. Yüz binlerce Tamil’in köyleri, evleri ve bahçeleri yakılıp yıkılmıştı. Hükümet güçleri Tamil Gerillalarının kaçma tehlikesi olduğunu öne sürerek uluslararası gözlemcilerin ve gazetecilerin bölgeye girmesine izin vermemiş, uluslararası basına sızan haberler ve fotoğraflar savaş bölgesinde ve cephe arkasında büyük bir insanlık suçu işlendiğini ve insan hakları ihlalleri yaşandığını belgelemişti. Silvan ve Cizre’de halka karşı yapılan uygulama ‘‘Srilanka modelidir.’’
7 Haziran ve 1 Kasım arasında gerçekleşen olayların boyutları devletin resmi unsurlarının ve sivil faşistlerin yaptıklarının sistematik bir kırıma doğru gidildiğini işaret etmektedir:
1. Muğla’nın Seydikemer İlçesi’nde İbrahim Ç. Adlı bir Kürt işçi, yöresel kıyafetiyle fotoğrafını sosyal medyada paylaşınca Kumluova Mahallesi'nden dövülerek ilçe meydanına getirildi ve meydandaki Atatürk heykeli zorla öptürüldü. Olayın ardından kimse gözaltına alınmadı.
2. Kürt bir genç dövülerek eline bayrak verildi ve fotoğrafları basına servis edildi.
3. Hakkari’de bir Özel Harekat Polisi, bir inşaattaki işçileri ters kelepçeyle yere yatırarak, ‘‘Ne yaptı lan bu devlet size. Türk’ün gücünü göreceksiniz’’ diye hakaret etti.
4. Alanya’da 8-9 Eylül tarihlerinde, toplam 27 iş yeri saldırıya uğradı; bunlardan 16’sı kullanılamaz hale getirildi. İş yerlerinden bazıları yağmalandı. Olaylarda sadece 12 kişi gözaltı alındı ve kimse tutuklanmadı.
5. Kırşehir’de, 8 Eylül’de “terör protestosu” nedeniyle yapılan gösterilerde, aralarında HDP il binası ve Gül Kitabevi’nin de bulunduğu, Kürtlere ve HDP’lilere ait 32 ev ve işyeri saldırıya uğradı, yakıldı. Saldırılardan dolayı sadece 5 kişi tutuklandı.
6. Cizre’de 4-7 Eylül arasında 7 gün süren sokağa çıkma yasağında, ilçe ablukaya alındı ve 21 Kürt polis tarafından katledildi. Abluka sebebiyle 10 yaşındaki Cemile’nin cesedi derin dondurucuda bekletildi!
7. Sokağa çıkma yasağı Silvan, Lice, Sur, Gever, Şemdinli, Hakkari Silopi, Nusaybin, Dicle ve Şırnak’ta da uygulandı. 127 yerde OHAL uygulaması olan Güvenlikli Bölge ilan edildi ve kimi bölgelerde ana yollar trafiğe kapatıldı.
8. uzun yıllar önce Alanya’ya yerleşen ve 10 Ekim Ankara Katliamında yaşamını yitiren 5 Kürt’ün Alanya merkez mezarlığına gömülmesine, Alanyalı olmadıkları için izin verilmedi.
Yaşananlara 6-7 Eylül olaylarından bir örnek verebiliriz:
Agos gazetesinden Funda Tosun, 6-7 Eylül 1955'te İstanbul'da yaşanan yağma ve talan eylemlerine katıldığını söyleyen Mikdat Remzi Sancak’la bir röportaj yaptı. Röportajda Sancak'ın aktardıkları şöyle: ‘‘Ben o sıralar İstanbul’da yeni sayılırım. Mal taşırdım. O gün Tophane’de muhallebi yiyorduk. Baktık insanlar koşuyor. Ortalık karıştı. Duyduk ki Atatürk’ün evine bomba atmışlar. Millet galeyana geldi tabii. Dükkânların camlarını kırıp içerde ne var ne yok alıyorlardı. Polisler de vardı ‘kırın, saldırın!’ diye bağırıyorlardı. Biz de katıldık, n'apalım?
Ne kadar Rum, Ermeni, Süryani, Musevi varsa hepsinin dükkânlarına girdik, evlerine daldık. Öyle bir kargaşa vardı ki, İstiklal caddesinde iki gün tramvay çalışamadı. Yola kumaşlar, perdeler, eşyalar atılmıştı. Bir ara baktım bir kuyumcu dükkânına saldırıyorlar. Ben de karıştım aralarına, vitrinde ne var ne yoksa doldurdum koynuma.’’
Alanya’da ve Kırşehir’de yaşananların 6-7 Eylül’den farkı yoktur, Kürtlere gösterilen budur…
Eylül ayının ilk haftası Dağlıca’da, Iğdır’da ve Dersim’de toplam 30’un üzerinde asker ve polisin yaşamını yitirmesinden sonra Kürtlere dönük olarak Alanya ve Kırşehir’de yaşanan linç olaylarında listeler yapılmış, saldırılar listeden sırayla yapılmıştı. Bu iki yer dışında, başka il ve ilçelerde de Kürtlere dönük listeler yapıldığı biliniyor. Henüz saldırı olmamıştır ama listeler hazırda bekletilmektedir…
AKP, Kürtlere; Celali isyanlarını katliamla bastıran Kuyucu Murat Paşa’yı, 1915 Ermeni Soykırımını, 6-7 Eylül saldırılarını, Yugoslavya’da Sırpların Boşnaklara yaptıklarını örnek göstererek, halkı AKP düzenine karşı boyun eğmeye zorluyor, Kürt halkının özgürlük talebini, halkın kendisini yönetme talebini boğmaya çalışıyor.
Devlet, Kürt halkının Kürdistan’ın Irak parçasında ve Suriye parçasında elde ettiği kazanımların Türkiye parçasında yaşanmasının önünü kesmeye çalışıyor. AKP’nin, MHP’nin, Vatan Partisi’nin, MİT’in ve Ordu’nun uzlaştığı yer burasıdır. Yaşanan topyekûn imha çabası ve yüksek yoğunluklu bir savaştır.
Ve başaramayacakları ortadadır… Çünkü, Kürtlerin bugünkü durumu devletin geçmişte baktığı tüm örneklerden farklıdır. Özgürlük noktasında kararlıdır ve örgütlüdür. Politik yoğunlaşma ve bilinç düzeyi yüksektir. Ayrıca, Kürt halkının neredeyse yarısı Kürt illeri dışında, Türkiye'nin batısında yaşamaktadır, devletin yapmaya çalıştığı şeyin sonucu çok ağır olur…