Son haftaya gelinmişken bütün anket şirketleri, ‘Evet’i önde gösteriyor. Oysaki insanlar tercihlerini açıklamak istemiyor. ‘Evet’ algısı yaratılmaya çalışılmasının tek amacı, insanların sandığa gitmesine engel olmak. Bu algıya düşmemek, her halükarda Sandığa gitmek gerek.
AHMET SAYMADİ
16 Nisan'da yapılacak olan anayasa değişikliği referandumu için son haftaya girdik. Nefesleri tuttuk, 16 Nisan referandumun sonucunu bekliyoruz. Çünkü memleketteki her şey referanduma endekslenmiş durumda. Son haftaya girmişken burada bir değerlendirme yapabiliriz.
Tutmayan negatif kampanya: Bunlar terörist, bunlar vatan haini
Referandum kampanyasını negatif bir söylemle başlatan AKP, aradığını bu söylemde bulamadı. Çünkü referandum kampanyası başladığı günlerde AKP'nin karşısında kendi kitlesini kolayca konsolide edebileceği CHP ve HDP varken ilerleyen günlerde çoklu bir hayır cephesi oluştu. Hayır cephesine içinde İhsan Eliaçık, Ömer Faruk Gergerlioğlu, Cihangir İslam, Fatma Bostancı Ünsal gibi isimlerin yer aldığı Hak ve Adalet Platformu katıldı. Bu isimlerin Hayır kampanyasına katılmasıyla, "Hayır diyenler din düşmanı" söylemi boşa düştü. MHP’den ihraç edilen Meral Akşener, Ümit Özdağ, Sinan Oğan, Yusuf Halaçoğlu gibi isimlerin ‘Hayır’ kampanyasına başlamasıyla, "Hayır diyenler vatan haini" söylemi de boşa düştü. Bunlara ek olarak Saadet Partisi "Hayır" dediğini açıkladı. Büyük Birlik Partisi'nde Genel Başkan Destici "Evet" dese de partinin büyük çoğunluğunun ve tabanının "Hayır" dediği ortaya çıktı. Bir de sosyal medyanın çeşitli mecralarında yayınlanan çeşitli "Hayır" videoları büyük etki yarattı. Sokak röportajlarında daha önce AKP ve MHP'ye oy verdiğini belirten insanlar, "Hayır" diyeceğini ifade etti. Örneğin bir asker annesinin, "Şehit annesiyim ‘Hayır’ diyorum. Ben şimdi vatan haini mi oldum" sözlerini duymayan kalmadı. AKP bu negatif tutumunu değiştirmeye çalışsa da kimi yerlerde bu negatif tutumun devamına dönük faaliyetler sürmeye devam etti. Çünkü elde başka malzemeleri yoktu… İnsanlar da bir seçim için kendilerinden farklı düşünen komşularıyla bu denli kanlı bıçaklı olmak istemedi.
Ayrıca Hayır Cephesine, Gülen Cemaati’yle ya da darbeyle ilgisi olmadığı halde ‘Fetöcü’ diye mağdur edilen insanları ekleyebilirsiniz. Erdoğan’ın yapacaklarının sınırını tahmin edemeyen aklıselim AKP seçmenlerini ekleyebilirsiniz. AKP’li olup Erdoğan’a biat etmeyi reddeden insanların sonu ortada. AKP’nin fiili uygulamaları, bir dönem AKP’ye gönül veren insanları bile Hayır’cı yapmış durumda. Hasılı Hayır Cephesi, bizim tahminimizin de üzerinde bir genişliğe sahip.
Rakip hataları üzerinden tutturulamayan kampanya
AKP, rakiplerinin, yapacağı hatalara bel bağladı, ama buradan da beklediği malzemeyi bulamadı. CHP ve HDP, bu seçimde AKP'ye malzeme vermemeye, hata yapmamaya çok dikkat etti. Bu süreçte Hayır Cephesinin, ‘Evet’ cephesiyle polemiğe girmekten kaçınması, işe erken koyulmuş olması, derdini anlatmaya çalışması, "Başka tartışmaları bir kenara bırakın, referandumun içeriğini tartışalım, buyurun anlatın" demesi ‘Hayır’a büyük bir avantaj sağladı.
Dipten ilerleyen ‘Hayır’
Sokakta yapılan, kapı kapı dolaşılan ‘Hayır’ çalışması, ‘Hayır’ cephesine ciddi bir güç kattı. Seçimin parayla güçle kazanılacağını düşünen AKP’liler, 1994 yerel seçimlerine bakabilir. 1994’te ellerinde çok fazla imkan olan partiler karşısında sokak sokak dolaşan Refah Partisi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni kazanmıştı. O gün zor koşullarda, kısıtlı imkanlarla çalışma yürütenler empati yaparsa, kimin kazanacağını çok daha net anlayabilir. Evet’çilerin her yerde devasa ofisleri var, Hayır’cıların küçük çadırları. Evet’çilerin maaşlı sigortalı personelleri var; Hayır’cıların gönüllü emekleri. Evet’çilerin arkasında koca şirketler var, Hayır’cıların ise maaşlarından artırdıkları ufak bağışları var. Evet’çilere şehrin bütün billboardları bütün ana arterleri açık, Hayır’cılarda ise sadece ara sokaklar açık. Evet’çilerin ellerinde emirler var, talimatları var; Hayır’cıların ise ellerinde sadece yürekleri ve inançları var. Dolayısıyla ‘Hayır’ diyenler kazanacak, kimsenin şüphesi olmasın.
Devletin maddi imkanlarıyla ve zor gücüyle süren ‘Evet’ kampanyası
İstanbul’da başınızı nereye çevirseniz ‘Evet’ pankartları görülüyor. Ana arterlerdeki binalara dev pankartlar asılmış durumda. Her yerde AKP araçları dolaşıyor. Devletin bütün imkanları ‘Evet’e çalışıyor. Kamu görevlileri ‘evet’ propagandası yapıyor. Belediye araçlarında bile ‘Evet’ yazıları var. Bütün meydanlar onlara serbest, ‘Hayır’ diyenlere yasak. Seçim yasakları ve hukuk kuralları bir tek ‘Hayır’ diyenlere uygulanıyor. ‘Evet’ diyenler için uygulanan bir seçim yasağı yok. ‘Hayır’ diyenler her yerde saldırıya uğruyor, engelleniyor, pankartları kesilip atılıyor. ‘Hayır’ demenin artık bir maliyeti var. ‘Evet’ diyene ise ikbal kapıları açılıyor. Devletin her imkanı ‘evet’ için seferber ediliyor. Dağıtılan "Evet" promosyonlarını alan kimi Hayır'cıların, "Neden almayayım nasılsa benim vergilerimle alınıyor" dediği bile duyuluyor, mesele o kadar ayyuka çıkmış durumda… Ancak bu eşitsizliğe rağmen, araştırma şirketleri ‘‘Hayır ve Evet başa baş’’ diyor. Bu bile ‘Hayır’ın zaferine işaret ediyor.
İç ve dış dengeler, ekonomi, Kerkük; BM, Almanya ve İngiltere raporları
Bir de tabi sokaktaki kampanyalar dışında bazı etkenler var. Son MGK toplantısında AKP ile Asker arasındaki görüş ayrılığı; Fırat Kalkanı Operasyo’nun bitmesi ve OHAL’in uzatılması tavsiyesinde bulunulmamasıyla ayyuka çıktı. Halk Bankası Müdür Yardımcısı’nın ABD’de tutuklanması; İngiltere ve Almanya’dan yapılan ‘Kontrollü darbe’ açıklamaları; Birleşmiş Milletler’in Kürt illerindeki zuluümle ilgili raporu; Rusya’nın son ABD bombardımanından sonra, ‘‘Türkiye bizi sırtımızdan bıçakladı’’ açıklaması; Kerkük’e Kürdistan bayrakları asılması; Almanya’nın silah satışını durdurması; bazı şirketlerin OHAL sebebiyle iflas veremese de, iflas ettiğini açıklaması. Ekonominin çöküşü ve işsizliğin artması; gibi birçok faktör de AKP’nin aleyhine işledi.
Son hafta kurnazlıkları: ‘Evet’i önde gösteren anketler ve zaten ‘Evet’ kazandı algısı
Son haftaya gelinmişken bütün anket şirketleri, ‘Evet’i önde gösteriyor. Oysaki insanlar tercihlerini açıklamak istemiyor. Bir anket şirketinin yöneticisi, ‘‘Normalde bin kişiden cevap almak için 5 bin kişiye giderdik, şimdi bin kişiden cevap alabilmek 15 bin kişiye gitmek zorunda kalıyoruz’’ dedi. Bu, insanların tercihlerini açıklamaktan korktuğunun en büyük göstergesi. O sebeple ‘Evet’ algısı yaratılmaya çalışılmasının tek amacı, insanların sandığa gitmesine engel olmak. Bu algıya düşmemek, her halükarda Sandığa gitmek gerek. Bir başka olumsuzluk ise, ‘‘Erdoğan her şeye muktedir, ‘Hayır’ çıkacağını bildiği bir seçime girmez’’ algısı. Erdoğan çok güçlü, aklımıza gelmeyen birçok şeyi yapabilir. Ama gücünün bir sınırı var. Biz üzerimize düşeni mutlaka yapalım: ‘‘Sandığa gidiyoruz, oy atıyoruz, Hayır diyoruz!’’
Hayır çok şeyi değiştirir, hiçbir direniş boşa gitmiyor
"Hayır oyu versem ne olacak ki? Ne değişecek ki? Gezi'de direndik, 7 Haziran'da iktidardan düşürdük de ne oldu?" diye de söylenmeyelim. Gezi Direnişi'yle birlikte 11 yıllık AKP iktidarından sonra devlete ve dünyaya kendimizi gösterdik, "buradayız" dedik. 7 Haziran'da AKP'nin elinden iktidarı aldık, ama AKP 1 Kasım’a kadar olan süreçte iktidarı silah zoruyla geri aldı. 16 Nisan'da ise AKP-MHP bloğunu yüzde ellinin altına iteceğiz. Her mücadele bir öncekinin üzerinde yükseliyor.
Elbette 15 yıldır gücü ve parayı elinde tutanlar iktidarı kolay kolay bırakmayacaktır! 16 Nisan akşamı ‘Hayır’ çıkınca; bazı provokasyonlar olacaktır. AKP’ye bu yenilgiyi kabul etmeyecektir. Hatta AKP’ye bağlı güçlerin yapacağı bu provokasyonların, olası sokak çatışmalarının, bir NATO darbesinin kaldıracı olacağını, AKP’nin bu yolla sonlandırılacağını iddia edenler de var…
Lakin bizim için direnmekten, mücadele etmekten başka yol yok! Gerisi zaten ‘Evet’ demek, onun manası da teslimiyet!
10 Nisan 2017