KORKUT AKIN yazdı: “Türkiye zor bir ülke… Toplumsal değişimlere pek de izin vermeyen bir ülke. Ancak sanat söz dinlemiyor ki! O kendi yolunda hızla ve kararlı bir şekilde ilerliyor. Yaşanan darbeler, kitlesel katliamlar, işkenceler, zorluklar, inat ve inançla sürdürülen ilerici çabalar sanatta kendisini gösteriyor.”
KORKUT AKIN
Anadolu gibi kültürler mozaiği bir coğrafyada, kadim kültürlerin etkisi birbiri üstüne eklenerek gelmiş günümüze. Her ne kadar birçoğunu yok etmeyi başarmışsak(!!!) da Doğu ile Batı kültürlerinin özlerini yorumlayan Selim Turan gibi sanatçılar bu kültürleri “tez, antitez, sentez” ile bugüne taşımış, kaybolmalarına izin vermemişler.
Resmin yansıttığı…
Selim Turan, ilk dönemini realist olarak tanımlasa da zaman içerisinde gerek biçim gerek renk gerekse anlatımıyla basamakları hızla tırmanmış bir sanatçı. Toplumsal gerçekçi diye niteleyebileceğimiz resimleri, hep olduğu gibi 40’lı yıllarda da egemen erkin gadrine uğramış, Fransa’ya gönderilmesi engellenmiş. Çizdiği portreler gerçekten canlı, gerçekten ilgi çekici ve çarpıcıdır. Doğaldır ki siyasi iktidarın (tek parti dönemi) işine gelmeyecektir. Ancak başarısıyla göz ardı edilmesinin önüne geçen Turan, yaptığı peyzajlarla yurtdışında eğitim hakkını almıştır.
Değişim bir zorunluluksa…
Buraya kadarki izleğine “tez” adını veriyor, serginin küratörü ve Selim Turan üzerine akademik çalışmalar yapıp kitap yayınlayan Dr. Necmi Sönmez.
Paris, ki sanatın, hele resmin o dönemdeki merkezidir, Türkiye’den giden bütün ressamları etkilemiş ve yeni bir arayışın, yeni bir bakışın, yeni bir yaklaşımın da ilk nüvesi olmuştur. Aynı dönemde aynı kentin havasını soluyan arkadaşlarıyla tezlerinin antitezini araştırmaya başlamışlar. Sadece Selim Turan değil, Paris’te resim yapan hemen tüm ressamlar benzer bir araştırmanın içinde bulmuşlar kendilerini. Bu, değişim demektir. Bu değişim, gelişmenin de kapısını aralayan yeni bir bakış demektir, var olan tutuculuğa karşı.
Turan, bu dönemde soyut resimle kaba realist tavrından sıyrılmış, izleyicisinin farklı yorumlarını almaya başlamış. Müthiş bir dönem bu. Resme her baktığınızda kendinizce bir şeyler bulup, kendinizce yorumlarken yanınızdaki kişilerle koşut düşündüğünüzü de gördükçe bir farklılık aramaya çalışıyorsunuz; sizin gibi, yanınızdaki de aynı duygularla aynı hedefe varıyor. Selim Turan’ın başarısı burada zaten.
Sentez…
Türkiye zor bir ülke… Toplumsal değişimlere pek de izin vermeyen bir ülke. Ancak sanat söz dinlemiyor ki! O kendi yolunda hızla ve kararlı bir şekilde ilerliyor. Yaşanan darbeler, kitlesel katliamlar, işkenceler, zorluklar, inat ve inançla sürdürülen ilerici çabalar sanatta kendisini gösteriyor.
Serginin de küratörü Dr. Necmi Dönmez’in, Selim Turan’ın “sentez”i olarak adlandırdığı bu dönemde heykele ağırlık verir sanatçı. Durağan bir heykel değildir yaptığı… Hareketli ve o hareketiyle insana bambaşka duygular veren heykellerdir onlar.
Bu arada, hemen söylemek isterim ki, devinimleri video ile aksettirilen bu hareketli heykeller çok daha güçlü etki bırakıyor insanda. Kendileri hareket ettirilebilse bu denli etkili olmayacaktı bana göre…
Sanatın gücü…
Sabancı Üniversitesi, Sakıp Sabancı Müzesi, gerek sergileri gerekse etkinlikleriyle sanatın savaşı yenebileceğini kanıtlıyor her seferinde. İstanbul Üniversitesi işbirliğiyle açılan -halen açık olan- Feyhaman Duran sergisinin yanında, 30 Mayıs günü açılan, 13 Ağustos’a kadar da açık kalacak Selim Turan “Tez, Antitez, Sentez” sergisi bir açıdan Türkiye’nin yüzyılının panoraması.
Küçük bir not: Sanat yalan söylemez.