MEHMET ZENCİR yazdı: “Şehir hastaneleri sınırları içindeki her türlü ticari faaliyet, hastane ihalesini alan şirkete ait. Otel, benzin istasyonu, kafeterya, kantinler, otopark, kreş, eczane, hatta AVM, aklınıza ne gelirse yani”
MEHMET ZENCİR
İlk yazıda şehir hastanelerinin, şirketler için ne kadar kârlı inşaat yatırımları olduğunu kısaca özetlemiştik. Bu yazıda da şirketlerin inşaat dışı gelirlerinden bahsedeceğiz.
İlk başta şunu hatırlatmak gerekiyor; ilk 25 yıl için (bu süre 30 yıla kadar çıkabiliyor) Sağlık Bakanlığı kiracı konumunda ve bu süre içinde Sağlık Bakanlığı şirkete kira ödemeye devam ediyor. Yani ihaleyi alan şirket inşaatı yapıyor, hastaneyi 25-30 yıl işletiyor ve sonrasında bakanlığa devrediyor. Bir tür yap-işlet-devret modeli. Kira ödemeleri TL cinsinden değil, döviz kuru üzerinden. Dövizdeki hızlı artışlar yüzünden kamu olarak oldukça zarar etmiş durumdayız diyebiliriz. Ödeme sadece döviz kuru ile sınırlı değil, aynı zamanda enflasyon farkı eklenecek; yani ÜFE-TÜFE’ler üzerinden olacak… Bitmedi, eğer asgari ücret bunlardan daha fazla artmış ise bu artış da dikkate alınacak. Şirket, parasının değerine sahip çıkmış durumda… Kendisini riske sokacak hiç bir taahhüttün altına imza atmamış. Kamu adına imza atanlara ne demeli; en azından toplumun kaynaklarını kötü kullandıklarını söyleyebiliriz.
Nasıl bir sözleşme imzalandığı, ne kadar kira ödeneceği ticari sır denilerek açıklanmıyor. Kamu adına imzalanan sözleşme kamudan kaçırılıyor. İhaleler, kamu ihale kanunu kapsamında bile değil. Şirketi sınırlayacak tüm engeller kaldırılmış, saha dümdüz edilmiş durumda. Yetkililer her yerde devletin cebinden beş kuruş çıkmadı diyorlar. Aksine ödenen kiralar bir yana, devlet alacağı vergiden vazgeçmiş durumda. Vergiden muafiyet söz konusu. Her türlü iş ve işlemler için düzenlenecek kâğıtlar, damga vergisi ile harçlardan müstesna. Şehir hastanesi yapılacak arazi devlet tarafından tahsis ediliyor, şirkete masraf olmasın diye hastanenin tasarımı da kamu tarafından halledilmiş durumda. Dahası şirket zora düştü, borçlanması gerekiyor, özel borç alamıyor, kamu şirket adına borçlanmak zorunda kalıyor. Şirket, aldığı finansman kredisini ödemede güçlük çektiğinde kamu devreye giriyor, kamu tarafından ödemeler yapılıyor. Dahası işi yapacak şirketlerin alacağı borcun tamamını ‘Hazine’ üstlenmiş durumda…
Biraz karıştı değil mi? Şirket neden borçlansın diye düşünüyor olabilirsiniz. Şehir hastaneleri ihalesi esas olarak bir konsorsiyum ile yapılıyor. Konsorsiyumun yürütücüsü inşaatı yapan şirket. Yatırımın finansmanı özellikle önemli. Burada bankalar devreye giriyor. Finansman ile ilgili özel sektör, kredinin ancak yüzde 20’sini ulusal kaynaklı gösterebiliyor; yüzde 80’i ise yurt dışı kaynaklı olmak zorunda. Borçlanılan asıl kurum da tahmin edeceğiniz gibi şirketin kredi aldığı bankalar. Bankalar kendilerini sağlama alacak her şeyi yapmış. Hiçbir riske girmemiş.
Kredi veren kuruluşlar Türkiye’de görülecek olası davalara siyasi baskı yapılmasından endişeli. Çiğdem Toker’in köşe yazılarından öğreniyoruz bu gerçeği. Toker, konuya ilişkin bir mevzuat düzenlemesi ile ilgili haberinde Sağlık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısının ifadelerine yer veriyor: “Kamu hastanelerinin finansmanı için yüklenici firmaların 30 milyar dolar kaynağa ihtiyacı var. Firmalar gerekli kaynağın ancak yüzde 20’sini Türkiye’den buluyor. Kalan yüzde 80’inin yurtdışından getirilmesi gerekiyor. Ancak bu projeye kredi açacak yabancı şirketlerin şöyle bir tereddüdü var. Devlet de bir anlamda projeye taraf olduğu için olur da bir anlaşmazlık yaşanırsa, Türkiye’de görülecek davalara siyasi baskı olacağı ve davaları kaybedebileceklerini düşünüyorlar. Onun için de tahkim merkezinin Türkiye’de olması şartının yasadan çıkarılmasını, davaların Türkiye yerine yabancı bir tahkim merkezinde görülmesini istiyorlar.”1
Kamu Özel Ortaklığı (KÖO) projelerinde risk paylaşımı denilen bir mesele var; burada dengeli olunmaya çalışılıyor. Hükümet yetkililerinden kamuyu zarara sokmaması, daha sıkı sözleşme yapması beklenirken, tam aksi söz konusu. Devlet diye kutsadığımız yapının sermaye ile nasıl işbirliğine girdiği, tüm kaynakları nasıl onların kullanımına açtığını görüyoruz. Bunları abartıyor diye düşünüyorsunuzdur. Nasıl olsa hükümetin yaptığı her şeye karşıyız ya!
Paylaştığımız bilgiler tamamen KÖO için çıkartılan yönetmelikte yer alıyor. Yönetmelik ile ilgili açılan davalar sıkıntı yarattığı için hükümet boş durmadı ve mevzuatı “sağlamlaştıran” bir kanun çıkarttı: “Sağlık Bakanlığı’nca Kamu Özel İşbirliği Modeli ile Tesis Yapılması, Yenilenmesi ve Hizmet Alınması Hakkında Kanun”. Sahi şirket dedik, kim bunlar bilinmez değil. Sağlık Bakanlığı sözleşmeyi imzaladığı şirketleri açıklamış durumda. Biz de ilk yazıda tamamlanan 21 ihalenin kimlerle imzalandığını sizlerle paylaşmıştık. Rönesans Sağlık Yatırım, DİA Holding/CCN Sağlık, YDA Group, Astaldi-Türkerler Ortaklığı, Samsung, AKFEN, Gama-Türkerler Ortaklığı, Güriş. Bu şirketler sıklıkla yandaş şirketler olarak dile getiriliyor… (Sözde hükümet ile arası iyi olmadığı düşünülen büyük işverenlerin aldığı ihaleler her nedense “unutuluyor”. Belki şehir hastaneleri vb. projeler onlar için çok ufak geliyordur. Neyse konumuz bu değil, oyalanmadan şirket başka hangi tür kazançlar sağlıyor diye devam edelim.)
Evet, gelelim şirket için önemli üç gelir kaynağına. İlki Sağlık Bakanlığı tarafından hizmet satın alımı yapılan, destek ve tıbbi destek diye tanımlanan hizmetler. Bu hizmetler en az 25 yıllığına alt işverene, yani şehir hastanelerindeki şirkete devrediliyor. Daha bildik ifadelerle en az 25 yıllığına taşerona devrediliyor. Sağlık Bakanlığı yetkililerinin kamuya daha ucuza geldiği için taşerona verdiklerini söyledikleri hizmetler. Sağlık emekçilerinin derin sömürüsü pahasına kâr elde edilen hizmetler. Asıl iş tanımı her geçen gün esnetilerek kapsamı genişletilen hizmetler.
Bugün itibarıyla şirketlere en az 25 yıllığına devredilen hastanenin destek hizmetleri şunlar: Bilgi işlem, hasta danışmanlığı, sterilizasyon, çamaşırhane, temizlik, güvenlik, yemekhane, arşivleme ve benzeri hizmetler; aydınlatma, asansör, ısıtma, soğutma, havalandırma, tıbbî gaz, su ve enerji temini, katı atık ve atık su uzaklaştırma hizmetleri de dâhil olmak üzere binaların tamiri, bakımı ve işletilmesi, park ve bahçe bakımı ve kara, hava, deniz ambulans hizmetleri ile morg ve gasilhane hizmetleri.
Yine 25 yıllığına şirkete devredilen tıbbi destek hizmetleri ise şöyle: Laboratuar hizmetleri, radyoloji hizmetleri, fizyoterapi hizmetleri, sterilizasyon ve dezenfeksiyon, radyasyon onkolojisi, diğer tıbbi ekipman vb. hizmetleri.
Kamuoyunda sık dile getirilen yüzde 70 doluluk garantisi de bu hizmetlerle ilgili. Şirkete devredilen hizmetler; sabit ödemeli hizmetler (bina ve arsa hizmetleri gibi) ve kullanım miktarına göre değişken ödemeli hizmetler (yemekhane ve çamaşırhane gibi) olarak ikiye ayrılıyor. Değişken ödemeli hizmetlerde yükleniciye bir bedel üzerinden belirli bir kullanım miktarı garanti ediliyor. Hizmet alsak da almasak da ödeyeceğimiz hizmetler bunlar. Beyan edilenden daha az hizmet üretilse dahi beyan edilen ödeme yapılıyor; daha fazla üretilmiş olduğunda ise fazlalığın bedeli ödeniyor.
Ankara SES şubesinin şehir hastaneleri ile ilgili kitapçığında hizmetlerin birim fiyatlarının belirlenmesinde, Türkiye 2016 yılı hastane hizmet alım birim fiyatlarının baz alınmadığı, sözleşme üzerinde farklılık gösteren fahiş fiyatlar belirlendiği belirtiliyor. Birim fiyat ve miktarlarının fizibilite çalışmasına aykırı düzenlendiği, birim fiyat ve garanti tüketim miktarlarının yüksek tutulduğu iddia ediliyor. Birim fiyatlarının yıllar itibariyle artışları, enflasyon veya asgari ücretin artış oranı (hangi oran yüksek ise o uygulanmakta) kira ödemesinde olduğu gibi burada da devreye giriyor. Yine hastanelerin bu hizmet sınıfında tüketim miktarları yıllardır takip edilmesine ve bilinmesine rağmen ilin tüketim miktarlarının üzerinde miktarlar sözleşmelere yerleştirilerek tüketilmesi sayı olarak mümkün olmayan miktarlar ile kamu zararı oluşmasına yol açacağı görülüyor.2 SES ve TTB’nin kamuoyu ile paylaştığı bilgiler dahilinde sterilizasyon, çamaşır gibi kalemlerde kamunun çok daha fazla ödeme yaptığı dile getiriliyor. Şirkete yapılacak ödemeler yine ticari sır olarak gizlendiği için tam bilemiyoruz. Mevcut mevzuata ve açılan hastanelerdeki sağlık emekçilerinden alınan bilgilere göre değerlendirmeler yapıyoruz. Belki de durum bizim anlattığımızdan daha vahim. Mecliste bile soru önergeleri yanıtsız kalıyor.
Gelelim ikinci gelir kaynağına: Yine şehir hastaneleri sınırları içindeki her türlü ticari faaliyet şirkete ait. Otel, benzin istasyonu, kafeterya, kantinler, otopark, kreş, eczane, hatta AVM, aklınıza ne gelirse yani… Şirketin yaratıcılığına kalmış ticari alanlar. Ne de olsa AVM mantığının egemen olduğu bir tesisler kompleksi söz konusu olan. Giren hasta/hasta yakını boş çıkmasın, harcama yapsın. Keza bu alanda özel sağlık eğitimi ile ilgili kurumlar (fakülte, yüksekokul, sağlık lisesi gibi) açılabileceği konuşuluyor.
Üçüncü gelir kaynağı ise rant ekonomisi üzerinden. Hastane ihalesine girecek şirketler başta olmak üzere, yandaş birçok şirket, daha önce çok cazip olmayan bu bölgelerdeki arsaları ucuz fiyatlarla ele geçirmişler; yeni bir kentsel alan inşa ederek paralarına para katmanın peşindeler. Birçok emlak sitesinde yeni inşa edilecek kentsel bölgelerde hastanelerin, şehir hastanelerinin inşa edileceğine reklamlardan tanık oluyoruz.
Dahası ihaleyi alan şirketlerin gözü, buraya taşınacak hastanelerin mekânlarında. Eski hastanelerin yerlerinin, kendilerine devredilmesine yönelik bir çaba içerisindeler, AKP hükümeti mevzuat ile ilgili düzenlemeler yaparak bu arzuyu olanaklı hale getirmeye çalışıyor. Ne de olsa taşınacak hastanelerin hepsi kentin merkezi yerlerinde, AVM’ler başta olmak üzere her türlü yatırım için oldukça baştan çıkartıcı. Henüz istediklerini almış durumda değiller. TTB’nin açtığı davalarla bunun önü şimdilik kesilmiş durumda. Bakalım ne cambazlıklar düşünecekler.
Devam edecek…
Kaynaklar:
- Toker Ç (2015) Şehir Hastaneleri’nde Skandal İtiraf. http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/231455/Sehir_Hastaneleri_nde_Skandal_itiraf.html?utm_source=partners&utm_medium=gazeteoku.com&utm_campaign=feed
- SES (2017). Kamu Özel Ortaklığı Şehir Hastaneleri, SES Ankara Şube Sendika Okulu.