Türkiye tüm çelişkileri ve gerilimleri ile birlikte cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilerliyor. Yeni rejimin nasıl şekilleneceğine ilişkin tercihlerin de yapılacağı cumhurbaşkanlığı seçimlerinde düzen güçlerinin halkın önüne sunduğu Tayyip Erdoğan ve Ekmeleddin İhsanoğlu seçeneklerinin ortak fonunu muhafazakarlık, tekçilik, inkarcılık, sermaye hizmetkarlığı oluşturuyor.
Devlet aklının sınırlarını yıkan, rejimin yönelimlerinin dışında toplumu bir bütün olarak ileriye taşıyabilecek olan demokratik seçeneği ise Selahattin Demirtaş temsil ediyor. Cumhurbaşkanlığı seçimleri ne kadar kritik olursa olsun, seçimleri yalnızca “kazanılır mı kazanılamaz mı?” ikilemine sıkıştırmamak gerekir. Bizler, devrimci demokratik dinamikleri açığa çıkarıp, onları düzene karşı birleştirmek, emekçi ve ezilen kitleler içindeki ilişkilerimizi geliştirmek için yararlanacağımız bir atmosfer olarak görürüz seçimleri. Kürt halkının yıllardır sürdürdüğü direngen mücadele ile ulaştığı düzey ortada. Kendisini gerçek gücüyle ortaya koyması gereken bütün toplumsal dinamiklerin ayağa kalkmasına katkıda bulunmak, bu seçimlerdeki görevlerimizden biri. Seçimleri, her gün meslek hastalıkları ile çürüyen, iş cinayetleri ile öldürülen, işsizlik ve yoksulluğun pençesine terk edilen işçi sınıfımızın, kendisini örgütsüzlüğe mahkum eden rejimle kopuşmasına yardım edecek bir olanak olarak kurgulamak gerekiyor.
Erkekler tarafından ezilen, dövülen ve öldürülen kadınların, gittikçe daha da muhafazakarlaşan bir Türkiye kaygısının örgütlenmesi gerekiyor. Simgesel gözükse bile, kolundaki dövmeye bile bizzat hükümetin başı tarafından karışılan gençlerin özgürlük taleplerinin örgütlenmesinin anahtarı olarak seçimler bizi bekliyor.
Düzen tarafından yok sayılan ve aşağılanan Alevilerin, tüm inanç topluluklarının, inkar ve asimilasyona maruz bırakılan halkların serbestçe inançlarını ve kültürlerini yaşayabilmesini; sanatın, bilimin, düşüncenin gerçek demokratik bir anlayışla hayata geçirebilmesini güçlü biçimde talep ettiğimiz bir seçim kampanyası bizi bekliyor.
Engellilerin toplumdan dışlanmadan, hayata eşit katılımını sağlayacak dönüşümleri savunacağımız bir seçim kampanyası bizi bekliyor Doğayı, kenti, insanı azgınca yok eden ekolojik yıkım ve neo-liberal saldırılar karşısında, HES’lere, nükleere, orman ve
doğa talanına karşı parçalı bir biçimde Anadolu’nun dört bir yanında sesini yükselten insanların ortak potası olarak örgütleyebileceğimiz bir seçim kampanyası bizi bekliyor.
Yeni siyasal olanaklar, sıkı bağlar kurmamız gereken dinamik toplumsal kesimler bizleri bekliyor. Rejime kendisini yeniden ve daha otoriter bir biçimde kurmasına izin vermeyen, tersine bu aşağılık düzeni yerle bir etmek için devrimci-demokratik güçleri bir araya getirip harekete geçirecek bir mücadele bizi bekliyor.