Daha yeni seçim maratonundan çıkan bizler soluklanmaya fırsatımız olmadan yeni bir seçim maratonuna girmekteyiz. Bu seçimde safların nasıl belirleneceği belli olmaya başladı bile. Peki ülkenin demokratikleşmesi için ezilenler , LGBTİ bireyler , kadınlar, öğrenciler , Kürtler hangi tarafta kendine yer bulacaklar ? Hangi aday insanca onurlu bir yaşamı destekleyecek? Hangi aday geçen sene Haziran’da doruğa ulaşan isyanımızdan biri olacak?
Yerel seçimlerden bu yana süregelen CHP-MHP-Gülen hareketi bloğu varlığını Ekmelleddin İhsanoğlu’nun adaylığı ile bütün çıplaklığıyla gözler önüne sermiştir. Kendini ‘sosyal demokrat’ olarak tanımlayan bir partinin genel başkanı çok değil daha 10 gün önce Köln’de yaptığı açıklamada HDP seçmenine seslenmişti. Kendilerinin çıkaracağı Cumhurbaşkanı adayı için, demokrasi ve özgürlük mücadelesine daha yakın olacağını vaat ederek oy istemişti. Kemal Kılıçdaroğlu’nun Köln’deki vaadi daha hafızası kötü olanların bile akıllarından silinmeden Ekmeleddin İhsanoğlu’nu açıklanmasıyla yaptığı açıklamanın tatava olduğunu kesinleştirmiştir. Ekmeleddin açıklanmasıyla CHP, sosyal demokrat makyajının arkasında saklanamayacak hale gelmiştir.
Artık bir siyasal İslam kuşatması altında olduğumuz aşikardır. CHP, statükoya uymanın ve rejimleşmenin doğal sonucunu yaşamaktadır. Herhangi bir tartışma programını açtığınızda şu sözler kulağımıza mutlaka çalınır: ’AKP rejimleşiyor, rejim AKP’leşiyor. AKP sade bir iktidar partisi olmaktan öteye kendi sistemin partisi haline geliyor.’ 12 yıldır devam eden ve değişimi özetleyen bu tespitlerin sonucunu yaşamaktayız şu süreçte. Bu rejimleşmede ilkesiz davranmanın tahmin edilebilir bir sonucu olarak da CHP siyasal İslam ‘zorunluluğuna’ ayak uydurmaktadır. CHP kendi ilkesizliği içinde iktidar olma hırsıyla umudunu Siyasal İslam’a bağlamıştır. CHP yeni siyasal sisteme ‘muhalefet’ olmayı bırakmış, o sisteme entegre olma çalışmaktadır. Tek umudunun bu olduğunu düşünerek oyundan başrol kapma derdine düşmüştür.
CHP’nin Cumhurbaşkanlığı için gösterdiği aday doğru okunduğunda bu ülkedeki demokrasi ve özgürlük mücadelesi verenlere açık bir manifestodur. CHP alenen “ben bu ülkedeki demokrasi güçlerinden umudumu kestim” demektedir. Aday belirleme sürecinde envai çeşit kriter sayarken çıkan sonuca baktığımızda benim olmayan siyasal İslamcının yerine, benim olan siyasal İslamcıyı seçenek olarak sunarak ‘benim’ olması dışında hiçbir kriterim yok demektedir.
Rejimleşmiş CHP seçmenlere aptal muamelesi yaparak seçeneksizliğin seçeneğine mahkum etmeye zorluyor. İnsanlara seçenek olarak Siyasal İslam’ı dayatarak geçen sene haziran aylarında isyan ettiğimiz AKP’nin dayatmacı politikalarını kendisi tekrarlıyor. Rejimleştikçe rejimin o direndiğimiz reflekslerini kendi içinde özümsüyor. Ekmeleddin İhsanoğlu Gezi direnişine dair bir söylemdir. CHP’nin Başbakanın baktığından çokta farklı bir gezi bakışı üretmeyen bir adayı cumhurbaşkanlığına layık görmekle Geziyi anlamamakla kalmayıp Gezi’yi reddettiğini söylemektedir. Gezi den dersler çıkardığını iddia ederken alay eder gibi Siyasal İslam’ın bir temsilcisini seçenek olarak sunmaktadır.
Böyle bir durumdan Gezi isyanında direnenlerin hangi kutupta saf tutacağı? Sorusunun cevabı ile otoriterleşmeye ve Siyasal İslam’ın zincirlerinin dört bir yanımızı artarak sarmasına izin mi vereceğiz? Bu gidişe karşı bir duruşun çığlığını yükseltebilecek miyiz? Sorularının cevabı benzer olmakla kalmayıp Hepimizin geleceği ile doğrudan ilintilidir. Hayatımızı her alanına müdahale eden bir zihniyete sahip olan bu rejimleşmeye karşı umudu yaratmak bizim sorumluluğumuzdadır. Bu seçeneksizlik politikasına karşı seçenek yaratmak dün olduğu gibi bugünde Halkların Demokratik Partisi’nin başat görevidir.
Lafı çokta uzatmadan bu siyasal İslam zorunluluğuna karşı HDP’nin destekleyeceği aday demokrasi ve özgürlük mücadelesinin içinde yer alan, geziyi reddetmeyip anlayan, kadın, LGBTİ, öğrenci gibi her türlü hak arama mücadelelerini destekleyen bir aday olmalıdır. Yarışacak adaylarının büyük bir çoğunluğunun erkek olacağını düşünürsek, siyasetin saplandığı bu eril bataklıkla mücadeleyi kendine görev sayan bizlerin bundan önce seçilen 12 sininde erkek olduğu hatta hiçbir kadının aday bile gösterilmediği Cumhurbaşkanlığı için adayı kadın olmalıdır.
HDP olarak insanları mecburiyet prangalarından kurtaracak adayımızı açıklamak için acele etmemize gerek yok. İhtiyaç halinde aday belirleme sürecimizi makul ölçülerde uzatmayı düşünmeliyiz. CHP den gelen hemen hemen hiç kimsenin beklemediği, bu kadar sağa açılmış ve Siyasal İslama entegre olmuş hamlenin ardından tekrar bir değerlendirme yapmamız gerekliliği doğmuştur. Bu yeni oluşan şartları iyi okumalı ve stratejimizi yeniden kurmalıyız.
Bugün 3. kutbun rüzgarı denizlerimizde derinden esmektedir. Bu denizlerde seçeneksizlikle kaybolmuş insanlar kör karanlıkta bir fener ışığı beklemektedir. İnsanlara umut olmanın ‘esaretten‘ kurtarmanın yolu hiç olmadığı kadar açıktır. Bu topraklarda yaşayan bütün halkların bu umut ışığının büyütülmesine ihtiyacı vardır. Aksi takdirde Siyasal İslam’ın zorbacılığı daha saldırgan ve cüretkar hale gelecektir. Hepimiz Siyasal İslamla açıktan bir savaşa girmenin eşiğindeyiz. Bu muharebede yolumuzun önünde engellerimizin çok olacağını tahmin etmek için kahin olmaya gerek yok. Şu yaşayacağımız süreçte daha fazla mücadele etmeli, daha fazla çabalamalıyız. Şimdiden pruvamız neta, rüzgarımız kolay olsun*.
*Denizcilikte kullanılan ufkumuz açık, rüzgarımız bol olsun anlamına gelen söz.