RÖPORTAJ – 2200 metal işçisinin 20 Ocak’ta başlattığı grevi ve grevin Bakanlar Kurulu’nca “milli güvenliği tehdit ettiği” gerekçesiyle engellenmesi konusunu Schneider işçileriyle konuştuk. (SiyasiHaber)
Birleşik Metal-İş Sendikası ile EMİS (işveren sendikası) arasında süren Toplu İş Sözleşmesi görüşmelerinin tıkanması üzerine işçiler 20 Ocak'ta greve çıktı. Grev General Elektrik, ABB Elektrik, Schneider Elektrik ve Schneider Enerji’ye bağlı 26 işyerinde çalışan 2 bin 200 işçiyi kapsıyordu. Fakat aynı gün Bakanlar Kurulu, milli güvenliği tehdit ettiği gerekçesiyle grevi 2 ay erteledi (gerçekte yasaklamış oldu).
Grevi ve grevin engellenmesi konusunu Schneider Elektrik'te çalışan işçilerle görüştük:
Grev kararı almak ve grevi örgütlemek oldukça meşakkatli bir iş. Greve hangi talepler doğrultusunda, niçin çıktınız?
Bizim greve giden sürecimiz Toplu İş Sözleşmesinde anlaşma sağlanamamasından daha ileri bir sürece tekabül ediyor. 2016 yılı Haziran ayında mesaiye kalmama eylemi yapıldı. Ardından İstanbul'daki GÜNSAN fabrikasında işten çıkarılan işçiler ile dayanışmak için 2 saat iş bırakma eylemi gerçekleştirdik. Sınıf dayanışmasının önemini ve boyutunu bizler, GÜNSAN işçileri için yaptığımız eylemde bir kez daha kavradık.
Schneider Elektrik ile Eylül ayından itibaren görüşmeler sürüyor. Bizler şu anda asgari ücret alıyoruz. Biz bu görüşmelerin en başından itibaren "İnsanca Yaşam, İnsanca Ücret" talebinde bulunduk. Esasında bu sloganın kendisi bütün talebimizi anlatmaya yetiyor. Bize sunulan teklifler ise taleplerimizi karşılamadı. Bu doğrultuda bizler de grev kararı aldık.
Bakanlar Kurulu'nun grevinizi "milli güvenliği tehdit ettiği" gerekçesiyle yasaklaması sizleri şaşırttı mı? Milli güvenliği nasıl tehdit ettiniz?
Esasında böylesine bir karara biz şaşırmadık. Bakanlar Kurulu'nun bu kararı bazı gerçekleri daha çıplak ortaya koyuyor. Şöyle diyeyim; fabrikada çalışıp 15 Temmuz gecesi sokağa inen arkadaşlarımız o gün ve sonrasında kahraman ilan edilirken, bugün terörist ilan ediliyor. Bunu ben söylemiyorum, 15 Temmuz gecesi sokağa inen mesai arkadaşlarımız söylüyor. Yine aynı arkadaşlarımız yapılacak olan Anayasa referandumunda "Hayır" kampanyasını örgütleyeceklerini dile getiriyor. Fabrika içerisinde çalışan işçilerin siyasi düşüncesi ne olursa olsun, bizi ortak bir kararlılıkla mücadeleye götüren şeyin kendisi maddi çıkarlarımız ve bir sınıfa ait olma güdüsüdür. Sanırım Bakanlar Kurulu bunu tehdit olarak gördü.
Bundan sonrası için ne yapacağınıza dair bir kararınız yada öngörünüz var mı?
Şu anda bile 2 gündür fiili olarak grev halindeyiz. İşyerine gitmiyoruz. Hakkımızda işe gitmediğimiz, fiili olarak grevde olduğumuz şeklinde tutanak tutuluyor. Pazartesi (23 Ocak) günü işten çıkarma yapabilirler. Ya da İzmir Çiğli Organize Sanayi Bölgesindeki Senkromeç fabrikasında olduğu gibi işten çıkartırlar, tekrardan işe alım için sendikasız olarak girmeyi dayatabilirler. Aslında bakarsanız her şey bu Pazartesi günü netleşmiş olacak. Biz kararlıyız, fakat aklımızda olan tek bir soru var. Sendika bizim irademizi gerek masada, gerekse fiili olarak yansıtacak mı? Sendika arkamızda duruyor, fakat yetmiyor. Biz Schneider Fabrikası işçileri olarak kararlıyız, sendikanın kararı bizim irademiz doğrultusunda olmazsa eğer, Pazartesi günü ne olacağı belli olmaz. Ama belli olan tek şey; mücadelemiz ilk günkü disiplin ve kararlılıkla sürecektir. Bu arada şunu da belirteyim, bazı firmalar işçi ve işveren sendikaları arasında yapılacak olan görüşme için 25 Ocak tarihini vermiş. Schneider Elektrik'teki gidişata göre görüşme yapacaklar. Bu süreç sendikanın bundan sonraki diğer işyerleri için yapacağı görüşmeleri de etkileyecek. Dolayısıyla alınacak karar, diğer sendika ve işyerlerini de etkiliyor.
Röportaj: SiyasiHaber / İzmir