SEÇTİKLERİMİZ – Av. Fikret İlkiz’in T24’deki yazısı: ”Barolar Birliği Başkanı avukatların temsilcisidirler, temsil gücünüzdeki güveni yitirmişseniz kendiniz istifa edersiniz.”
Avukatlık meslek onuru ve bağımsızlığı ile ilgili her türlü konuda kanunlar; baro başkanlarına ve Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı’na meslek kurallarının gereğini her türlü organa karşı savunmak mükellefiyetini yüklemiştir.
Türkiye’de barolar avukatlık mesleğinin bağımsızlığını sağlamak için haksız ve hukuksuz saldırıların tam ortasındaki avukatı her ne pahasına olursa olsun korumalıdır. Barolar, Barolar Birliği hukukun üstünlüğü ve savunma hakkının gereği koşulsuz ve ön yargısız olarak avukatların yanında olmalıdır. Onları haksızlıkların karşısında yapayalnız ve korunmasız bırakamaz.
Nerde olursa olsun avukata karşı fiziksel veya psikolojik “zorbalık” uygulayan, iftira atan, tehdit eden, savunma mesleğine ve avukatlara ve meslek onuruna karşı ceza tehditleri, ceza davaları ve kelepçelerle çıkan herkese ve işgal ettikleri statüleri ve konumları ne olursa olsun barolar ve Barolar Birliği karşı çıkmalıdır.
Biz avukatlar bağımsız insanlarız, bağımsız bir mesleğin temsilcileriyiz. Tek bağımlılığımız insan haklarına ve hukuka olan bağlılığımızdır.
Baro başkanlarını ve Türkiye Barolar Birliği Başkanı avukatların temsilcisidirler. Bu temsil gücünüzdeki güveni yitirmişseniz eğer; istifaya davet edilmenize bile gerek yoktur, kendiniz istifa edersiniz.
Olup bitenlere ses çıkarmayanlar susmakla görüşlerini saklamış sayılırlar. Açık açık görüşümüz ne ise söylemeliyiz, tıpkı Barolar Birliği Başkanı'nın istifasını isteyen barolar gibi…
Sessiz ve suskun kalan İstanbul Barosu başta olmak üzere bütün avukatlar, baro yönetim kurulları, Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu, bu memleketin baroları, baroların delegeleri gözümüzün önünde olup biten olaylara suskun kalamaz ve kalmamalıdır.
Taraf olmanız gerekiyorsa olun; ama susmayın. Tam aksine avukatlık mesleğinin içinde bulunduğu içler acısı durumun ve savunma mesleğinin tehlike içinde bulunduğu en acı gerçeğimizdir.
İnsan hakları, hukuk ve adalet için avukatların güvenini temsil etmekle görevli olan Türkiye Barolar Birliği Başkanının bu göreve layık olmadığını düşünen barolar ve delegeleri ne Barolar Birliği Başkanı'nın hasmıdır ne de Türkiye Barolar Birliği'nin…
Barolar ve Türkiye Barolar Birliği yüzünüzü savunma mesleğine ve avukatlara çevirmek zorundadır. Baroların güvenini yitirmekten Türkiye Barolar Birliği rahatsız olmalıdır.
Rahatsızlık basit bir rahatsızlık veya birkaç baronun yakınması değildir.
Barolardan biri bile eleştiriyorsa ve yaptıklarınızı doğru bulmuyorsa; istifanızı istiyorlarsa dinlemelisiniz. Barolar ve barolar birliği yönetimleri güven ilişkisine dayalıdır. Türkiye’de ilk defa bir ilki gerçekleştirmek adına Türkiye Barolar Birliği Başkanı olarak tüm siyasi partileri ziyaret ederek, “milli bir duruşa ihtiyaç” bulunduğunu ve “her milli meselede kenetlenmeliyiz” diyorsanız önce evrensel ilkelerin tümünü, insan hakları evrensel beyannamesinin ve ulusal üstü sözleşmelerin yaşama geçirilmesi amacıyla mücadele etmeyi içinize sindirmeniz ve mücadele etmeniz ve şarttır. Savunma makamı gücünü evrensellikten alır.
Biz avukatlar siyasi partilerin kapısını açmadan önce cübbelerimizi çıkarırız, çıkarmak zorundayız. Sadece ve sadece kişi olarak kapıyı açmalısınız. Biz avukatlar gerekli ve zorunlu olmadıkça politikacılara gitmeyiz, gitmemeliyiz. Gidersek sadece adalet için, hukuk için, hak için gidebiliriz. Hukuk ve adalet adına ve adil yargılanma hakkının nasıl sağlanması gerektiğini öğretmek için gideriz. Yapılacakların ne olması gerektiğini anlatmak için gittiğimizi kamuoyu bilir ve bilmelidir. En yüksek dereceli devlet yöneticisinden, en yüksek dereceli yargı organı mensubuna karşı baroların ve Türkiye Barolar Birliği'nin kapısı herkese sonuna kadar açıktır.
Barolar kapısına kilit vurmak isteyen çok iktidarlar, çok hükümetler ve çok devirler görmüş geçirmiş mücadelenin içinden gelen örgütlerdir. Hangi siyasal iktidar bunu yeniden isterse kapılarımız sımsıkı kapalıdır ve onlarla mücadele etmek için bütün kapıları biz avukatlar açarız, açmasını biliriz. Kendi gücümüz bize yeter, çünkü bizim hukuk ve savunma mesleğinin gücünden başka gücümüz yok. Ama kendimize ve avukatlık mesleğinin gücüne güvenimiz var.
Daha vahim olan bizden olanlar, bizden taraf olmayanlar gibi avukatlık mesleğine yakışmayan içi boş ayrımlar değil; asıl olan savunma örgütlerine duyulan güvenin yitirilmemesidir. Kimse kimsenin savcısı, suçlayıcısı, yargıcı ve yargılayanı değildir, olmamalıdır. Kimsenin savunma mesleğinin örgütlerini ve avukatları yıpratmaya ve zarar vermeye hakkı yoktur.
Farkında mısınız en tehlikeli meslekler Türkiye’de avukatlık ve gazeteciliktir.
Farkında olmalıyız, Türkiye’de avukatlar tehlike altındadır.
Ancak baroların ve Türkiye Barolar Birliği'nin kişilerin tercihlerine göre seçim yapan örgütler olmadığını biz avukatlar biliriz. Savunmanın bunu bildiği gibi Baro Yönetimleri ve Türkiye Barolar Birliği sadece yaptıklarından değil yapmadıklarından da sorumludur. Asıl olan hesap verilebilirliktir ve gün ışığında yönetimdir.
Bu yüzden savunmanın ve avukatların güvenini yitirmişseniz ciddi olarak düşünmelisiniz!
Güvendiğimiz yöneticilere emanet ettiğimiz kendi örgütlerimiz olan baroların ve Barolar Birliği Yönetim Kurulu ve delegeleri ve biz avukatlar için şimdi sorumluluklarımızla birlikte yaptıklarımızdan ve yapmadıklarımızdan rahatsız olma zamanıdır.
Yitirilmiş güven ve kaybedilen itibar üzerinden Türkiye’de hukuk yaratamazsınız.
Aklınızda kalsın; su yolunu bulur.