Ankara’da Dışkapı Hastanesi önünde ‘Sağlıkta Şiddet Durdurulmalıdır’ başlıklı basın açıklaması yapmak isteyen sağlık çalışanlarını polis şiddet uygulayarak gözaltına aldı. Gözaltına alınanlar kısa bir süre sonra bırakıldı.
SiyasiHaber
Ankara Dışkapı Hastanesi önünde ‘Sağlıkta Şiddet Durdurulmalıdır” konulu basın açıklaması yapmak isteyen Türk Tabipler Birliği (TTB), Ankara Tabip Odası (ATO), Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) üyelerine polis şiddet uygulayarak 5 kişiyi gözaltına aldı. Sağlık çalışanlarının hastane bahçesinden çıkışına izin vermeyerek, müdahalede bulunan polis, SES Ankara Şube Başkanı Hüsnü Yıldırım, DİSK Emekli Sen eski başkanı Veli Beysulen, Dev Maden-Sen Örgütlenme Uzmanı Muhammet Alkış ve Doktor Rıza Özbek’i gözaltına aldı. Gözaltına alınanlar kısa bir süre sonra bırakıldı.
Sağlık çalışanları, polis müdahalesi nedeniyle gerçekleştiremedikleri basın açıklmasını Ankara Tabibler Odası'nda yaptı. Ankara Tabip Odası (ATO) Başkanı Vedat Bulut'un öncesinde sağlık çalışanlarına karşı uygulanan polis müdahalesini ve şiddetini kınadığı basın açıklaması metni şöyle:
ÖNCELİKLE; BİRİNCİ BASAMAK SAĞLIK SİSTEMİ GÜÇLENDİRİLMELİ, SEVK SİSTEMİ KURULMALI, ACİL SERVİSLERDE SADECE ACİL HASTALARA HİZMET VERİLMELİ VE SAĞLIKTA ŞİDDET DURDURULMALIDIR!
Ülkemizde şiddet kol geziyor. Yaşamın her anında şiddeti besleyen, neredeyse kutsayan bir iklim var. Ülkeyi ve sağlık sistemini yönetenlerin, duygusal ve kırılgan zemini olup tüketim nesnesi haline getirilen sağlık hizmetindeki şiddete karşı hiçbir ciddi adımı olmadı.
Sağlıktaki şiddet eğilimini önce inkâr eden, ardından şiddetin mağduru hekimleri ve sağlık çalışanlarını suçlayan idareciler; olaylar yılda en az bir hekim ya da sağlık çalışanının ölümüne, yüzlercesinin yaralanmasına ve binlercesinin sözlü ya da fiili tacizine dönüşünce şekilsel ve kararlılık içermeyen adımlarla oyalama yoluna gittiler. Sağlık hizmeti sunarken şiddete uğrayan, öldürülen, bıçaklanan, kafasında mermer kırılan, tekmelere maruz kalan, küfür ve hakaret edilen hekimlerin ve sağlık çalışanlarının arkasından timsah gözyaşları döktüler. Oy kaybederiz kaygısıyla her beklentilerinin anında ve talep ettikleri biçimde karşılanmasını isteyenlerin sırtını sıvazladılar.
Örneğin gittiği Aile Sağlığı Merkezinde, olmayan hastaya ilaç yazılmasını, saptanmayan hastalığa tedavi uygulanmasını, gerekmeyen raporun verilmesini, istediği her ilacın reçete edilmesini istemekle kalmayıp usulsüz ve etik dışı talebinin karşılanmaması durumunda şiddete başvuran binlerce insan, sıradan bir kavgaya, karşılıklı darba karışmış gibi muamele gördü.
80 milyon nüfuslu ülkede 120 milyon kişinin acil servislere gittiği yanlış kurgulanmış bu sitemde kendi hastasının ve yakınlarının beklentileri karşılanmadığı anda acil servisleri savaş alanına çeviren, acil servis içerisinde cinayet işleyebilen, sağlık çalışanlarının yanı sıra sedyede yatan başka hastaların bile ölümüne yol açan bir cinnet ortamı sıradanlaştı. Ne bir Aile Sağlığı Merkezinde ne de herhangi bir hastane ortamında sözel ya da fiili şiddete hiç kimsenin kalkışamayacağı, şiddete sıfır tolerans gösterileceğine dair caydırıcı, sonuç alıcı ve somut adımların atılması artık zorunluluktur.
Gelişmiş ülkelerde sağlık hizmetinin çok önemli kısmını daha az maliyetle ve nitelikli bir biçimde karşılayan birinci basamak sağlık sistemi ülkemizde ne yazık ki her dönem olduğu gibi bugün de popülist yaklaşımların kurbanı oldu. 2018 Yılında kişi başına yapılmış olan ortalama 2030 liralık sağlık harcamasının sadece 88 lirası koruyucu sağlık hizmetleri için yapılmış, 1. basamak sağlık hizmetlerini kuvvetlendirmek adına yatırım yapılmamış, 1. basamak sağlık kurumları değersizleştirilmiştir. Sağlık hizmetinin kışkırtılmış talebe göre değil de bilim ve gereksinimler doğrultusunda yönetilebileceği “sevk zincirinin” adı bile anılmamaktadır.
Büyük propaganda ile getirilen “Aile Hekimliği“ uygulaması hekimlerin gelirlerinde artış sağlamakla birlikte, hekimlerin iş ve gelir güvencesini ortadan kaldırarak devletin-hükümetlerin birinci basamaktaki sorumluluğu hekimler üzerine yıkma programının ötesine gidemedi. Binasından alt yapısına kadar şiddete de zemin hazırlayabilecek koşulların iyileştirilmesi için adım atılmadı. Sıfır nüfuslu, binasız sanal ASM’lerin açılması ile sistem sürdürülmeye çalışıldı. Birinci basamak ekibinin bir parçası olan sağlık personelini de güvencesiz hatta çoğu zaman taşeron şirketler üzerinden çalışmak zorunda bıraktı. Partilerin dönemsel çıkarlarına, siyasetçilerin günlük popülist yaklaşımlarına kurban edilmemesi, aşılama, takip, kontrol, eğitim ve önleyici tıp uygulamaları ile sağlık tüketimine değil de insanların koruyucu hekimlik esaslı sağlıklı bir yaşam sürmelerine odaklanması gereken 1. basamakta da şiddet ne yazık ki her geçen gün artıyor.
Bugün sağlıkta yaşadığımız şiddete karşı 1. basamak sağlık ortamından hareketle yaptığımızı açıklamamızla bir kez daha sağlıkta şiddet sona erene bu konuda somut ve inandırıcı adımlar atılıncaya kadar mücadelemizi sürdüreceğimizi ilan ediyor, her ayın 17’sinde yeniden çağrısını yapacağımız ve “Sağlıkta Şiddeti Önleme Günü” olan 17 Nisan’da “Ya Sağlıkta Şiddet Duracak Ya Da Biz Sağlık Sistemini Durduracağız!” söyleminin kararlılığıyla İş Bırakma – GöREV eylemi gerçekleştireceğimizi bir kez daha duyurmak istiyoruz.
TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ MERKEZ KONSEYİ