Metin KIYAN Çin’den yazdı: “Sadece hastalar maske kullansın” demek büyük tehlikeyi gözden kaçırmakla aynı anlamdadır. Tüm toplum maske kullanmaya teşvik edilirse hastalığın yayılması durdurulabilir.
Covid-19 Dünya üzerinde 162 ülkeye sıçradı ve virüs tehlikesinin gerçekliği hemen hemen herkes tarafından kabul edilmeye başlandı. Fakat virüsün kontrol altına alınması konusunda iki temel yaklaşımın ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Bunlardan birisi virüsü tamamen yok edip, tedavülden kaldırma yaklaşımı, diğeri ise durumu kontrol altında tutup, salgını engelleme yaklaşımı. İkinci yaklaşım virüsün aşı bulunana kadar kontrol altında tutulmasını, insanların büyük çoğunluğunun ya hastalığa yakalanarak ya da aşı geliştirildikten sonra aşılanarak bağışıklık kazanmasını varsayıyor. Bu temel yaklaşımlara bir de “birileri nasılsa çaresini bulur”, “bize bir şey yapmaz” ve “kapitalistlerin, ilaç, aşı satmak için yeni oyunu” vb. yaklaşımları da eklemek mümkün. Nitekim bunlar azalsa da halen mevcudiyetini koruyor.
Yazar bu konuda ilk yaklaşımı benimsemekle birlikte aşı ve ilaç çalışmalarını da fazlası ile önemsemektedir. Hangi yaklaşımın nasıl sonuçlar üreteceği dünyadaki bir kaç ülkenin deneyimlerinden ortaya çıkmıştır. Çin ve Güney Kore örnekleri bir tarafta, İtalya ve İran örnekleri başka bir tarafta durmaktadır. İtalya ve İran’a, İspanya gibi yenileri eklenmiştir ve eklenmek üzeredir. Yeni koronavirüs, dünyanın büyük metropollerinde kapitalist sağlık sistemlerinin bir bir çöküşlerini gözler önüne sermiş bulunuyor.
Avrupa ülkelerinde virüsten etkilenen insan sayıları ülkelerin nüfuslarına oranlandığında 10’un üzerinde Avrupa ülkesinin Çin’i çoktan katladığı, diğerlerinin de çok yakında Çin’i geçeceği görülüyor.
Çin ve Güney Kore neyi yapıyor, Dünya neyi yapmıyor?
Şu ana kadar iki ülkenin koronavirüsle başa çıkabildiğini söyleyebiliriz. Birisi Çin, diğeri ise Güney Kore. Çin uzatılmış yeni yıl tatili bittikten sonra aşama aşama endüstriyel ve ticari faaliyetlerine geri döndü. Bugün Çin’de sokaklar yeniden insan kaynamaya başladı. Fakat buna rağmen korkulan şey gerçekleşmedi. Virüs tekrardan yayılmaya başlamadı, dahası yeni vakaların ortaya çıkması neredeyse sıfıra yaklaştı. Çin’de yeni vakaların geneli artık yurtdışından geliyor. Örneğin dün Çin’de yeni görülen vaka sayısı 21 olarak açıklandı, bu vakaların sadece bir tanesi Wuhan’da kaydedildi, geri kalanlar ise dışarıdan Çin’e gelmiş olan vakalardı. Dışarıdan gelen vakalar da ülkeye girişlerde ya da karantinada hızlıca tespit ediliyor, yeni yayılmalara neden olmuyor. Güney Kore’de ise yeni vaka sayıları son iki haftadır azalma eğiliminde.
Diğer ülkelerde virüs sayısı gün geçtikçe artarken bu iki ülkede neden azalmaya başladı? Çin’de toplu etkinliklerin halen yapılmadığını söyleyebiliriz. Bununla birlikte insanların hareketleri oldukça sınırlandırılmış durumda. Çalıştığınız ya da yaşadığınız binalar dışındaki başka binalara giremiyorsunuz ya da izin alarak girebiliyorsunuz. Fakat bu insanların yan yana gelmesine engel değil. Restoranlar, kafeler, fitness salonları gibi yerler faaliyetlerine başlamış durumda. Toplu taşıma ise uzun bir süredir devam ediyor. Bu sınırlandırmanın esas olarak insanları kapalı alanlardan daha fazla açık alanlara yöneltmek için alınmış bir tedbir olduğunu düşünüyorum. Örneğin, çalıştığım bölgede ticari malzemelerin teslimatları açık alanda yapılıyor. Kargo şirketleri binaların yanına kurdukları çadırlarda kargoları kabul ve teslim ediyorlar.
Diğer genel bir uygulama ise insanların sık kullandığı yerlerin, metroların, asansörlerin sokakların, vb. sürekli dezenfekte edilmesi. Ateş ölçümünün her yerde yapılması.
Bunların dışında sayabileceğimiz göze çarpan en önemli önlem ise herkesin günlük hayatta maske kullanması.
Güney Kore’de hergün 20 bin kişi testten geçiriliyor
Güney Kore’ye bakıldığında virüs testlerinin çok yaygın yapılması dikkat çekiyor. Hastalık şüphesi taşıyanlar dışında günlük 20 bin kişiye test uygulanarak toplumun tarandığı gelen bilgiler arasında. Böylelikle hastalık çok daha hızlı tespit edilip yayılması engelleniyor. Güney Kore’de dikkat çeken bir başka nokta ise, yine herkesin günlük hayatta maske kullanması. Sağlık otoriteleri sürekli maske kullanılmasını tavsiye ederken, yeterli maske tedariği için hükümet önlemler alıyor.[1]
Virüsle mücadele eden başarılı ülkelerde maske kullanımı teşvik edilirken, diğer ülkelerde durum farklılıklar gösteriyor.
Halkın maske kullanması teşvik edileceği yerde, bunun küçümsenmesi sorumsuzluktur
Türkiye’de ve bazı ülkelerde sağlık otoriteleri maske kullanmanın gerekli olmadığını, sadece hastaların maske kullanmasının gerekli olduğunu salık veriyorlar. Bunu söylerken de maskelerin virüsten korumadığı, hatta maskenin nemlendiği durumda virüse zemin yaratacağı iddia ediliyor. Kimileri ise sadece N95 tip maskenin işe yaradığını diğerlerinin işe yaramadığını iddia ediyor.
Oysa ki, tüm toplumun maske kullanması, günlük hayata devam edilirken hastalığın yayılmasını engelleyen en önemli faktörlerden bir tanesi. Ancak yetkililer bunu söylemiyor, çünkü kendilerine maske talebi gelmesinden korkuyorlar. Gelin hastalığın nasıl bulaştığına bir kez daha bakalım ve maskenin işe yarayıp yaramadığını irdeleyelim.
Koronavirüs nasıl bulaşıyor?
Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) açıklamasına göre virüs taşıyan insanlar öksürdüklerinde veya nefes verdiklerinde (biz buna hapşırmayı ve konuşurken ağızdan çıkan tükürükleri de ekleyelim) dışarıya verdikleri damlacıklar kişinin çevresindeki objelere ve yüzeylere konarlar. Bu objelere ve yüzeylere temas eden başka bir insan daha sonra gözüne, ağzına veya burnuna dokunduğunda hastalık bulaşabilir. Öte yandan, hasta bireylerin öksürme ve soluk verme esnasında çıkardığı damlacıkları soluyan insana da hastalık bulaşabilir.[2]
Bunun dışında henüz hakem değerlendirmesinde olan yeni bir çalışmada virüsün aerosol içerisinde üç saate kadar kalabildiği gösterilmiş olsa da, virüsün havadan (airbone) yayıldığına dair bir bulgu yok. Öte yandan pratikte SARS (CoV-2) virüsünün bir insanı enfekte edebilmesi için ne kadar yüksek konsantrasyonda olması gerektiği henüz bilinmiyor. Bu konuda uzmanlar arası genel fikir birliği virüsün havadan yayılmadan ziyade büyük damlacıklarla bulaştığı yönündedir.[3]
Söylediklerimizin daha anlaşılır olması için bazı kavramları açmamız yararlı olacaktır:
Havadan yayılma nedir, damlacıkla yayılma nedir?
Havadan yayılma (airborne transmission) çapı 10um (mikron metre) den küçük parçacıklar için kullanılır. Çapı daha küçük olan parçacıklar havada daha uzun süre kalabilme ve daha uzun mesafelere ulaşabilme yeteneğine sahiptirler. Damlacıkla yayılma (droplet transmission) ise çapı 10um üzeri damlacıkları ifade eder. Virüsler bu damlacıklarla beraber taşınırlar. Büyük damlacıklar ağır olduğundan havada uzun süre kalamazlar,uzun mesafelere gidemezler. [4]
Damlacığın çapı küçüldüğünde taşıdığı virüs sayısı da azalır. Virüsün bir insanı enfekte edebilmesi için bir eşik değerinin üzerinde vücuda alınması gerekir. Dolayısı ile medikal bir maske %100 filtrasyon sağlamasa bile, sayıca yüksek virüs ihtiva eden damlacıkları filtreler, böylece hastalık riskini önemli oranda azaltmış olursunuz.
Hastalar öksürürken, hapşırırken etrafa saçtığı damlacıkları engelleyebilen maskenin çift taraflı çalışmasını engelleyen bir neden var mıdır? Elbetteki aynı mekanizma hasta olmayan bireyin de bu damlacıkları ağzı ya da burnu ile solumasını engelleyecektir. Dolayısı ile “sadece hastalar takmalı” demek bile maskenin işe yaradığını kabul etmektir.
Tüm toplum maske kullanmaya teşvik edilmelidir
Birçok insanın hastalığı semptom göstermeden geçirdiği fakat taşıyıcı oldukları, bununla birlikte hastalığın kuluçka döneminde de bulaşıcı olduğu biliniyor. Bunlar bilinirken “sadece hastalar maske kullansın” demek büyük tehlikeyi gözden kaçırmakla aynı anlamdadır. Tüm toplum maske kullanmaya teşvik edilirse hastalığın yayılması durdurulabilir.
Medikal maskeler nasıl üretilir?
Medikal maskeler üç katmandan oluşur:
Dış katman: Su geçirmez dokunmamış kumaş
Orta katman (filtre katmanı): eriyik üfleme (melt-blown) yöntemi ile elde edilmiş mikro fibre dokunmamış kumaş
İç katman: sıradan dokunmamış kumaş
Bunlara ek olarak iki kenarında kulak arkasından yüzünüze tutturmak için iliştirilmiş lastikler veya kafanızın arkasından bağlamak için eklenen kumaş ip mevcuttur. Maskenin üst kısmına, burnunuzla yanağınızın birleştiği noktada oluşan açıklığı kapatıp oraya tam oturmasının sağlanması için bükebileceğiniz bir tel ilave edilmiştir. Bir de pileli olarak dizayn edilmişlerdir ki çenenin altına kadar uzatılarak yüze daha iyi oturtulabilsin.
Bugün fırsatçılar 5 TL’ye satmaya çalışsa da, aslına baktığınızda 0.2 kuruşun altına mal edilebilen basit bir yapıdan söz ediyoruz.
Medikal maskenin iki püf noktası vardır, birincisi filtreleme özelliği olan orta katmandır, ikincisi ise burun ve ağzınızın etrafını mümkün olduğunca örterek soluduğunuz havanın filtreden geçmesini sağlamasıdır. Damlacıklar 10umden büyük parçacıklardır ve bu filteden geçemezler.
İyi haber… Evde maske yapabilirsiniz
Maske üretimindeki yetersizlik, fırsatçıların maskeleri fahiş fiyatlarla satmaya çalışması bir çok insanın maskeye ulaşımını zorlaştırdı. Maskeye ulaşamıyorsak, iyi haber kendi maskenizi kendiniz yapabilirsiniz. Çevrenizdeki maske erişimi olmayan insanlarla da paylaşabilirsiniz. Yukarıda medikal maskenin yapısından bahsettik fakat işe yarayacak bir maskenin illa ki fabrikasyon maskenin birebir aynısı olması gerekmez. İki temel prensibe sadık kaldığınız durumda, çeşitli versiyonları üretmek mümkündür:
Gözenekli olmayan dokunmamış kumaştan bir filtre.
Ağız burun çevresinin iyice kapanacağı bir dizayn.
Filtre dışındaki katmanların herhangi bir pamuklu kumaş olması mümkündür. Filtre nasıl temin edeceğiz diye sorulursa, bu tip dokunmamış kumaşlar hazır satıldığı gibi, bazı (hepsi değil) ıslak mendilleri kurutarak, dokunmamış gazlı bezden hatta peçeteden bile elde edebilirsiniz. İlgilenenler internette bu konuda sayısız kaynak bulacaktır.
Sosyalistler ve salgın
Kapitalist dünya, her zaman olduğu gibi ekonominin ve büyük sermayenin sağlığını insan sağlığının önüne koyarak virüse karşı yaklaşımını belirliyor. Birçok ülkede artık işin içinden çıkılmaz hale geldikten sonra önlemler alınmaya başlanmasının altında bu yaklaşım yatıyor. Öte yandan kapitalizmin özel sektöre dayalı sağlık sistemleri virüs karşısında bir bir çöküyor. Bunlara kapitalizmin gereği olan metropollerde iç içe geçmiş yaşam biçiminin salgınlara davetiye çıkarmasını da ekleyebiliriz. Dahasını da ekleyebiliriz: Kapitalist ekonomi virüs karşısında çökecek, faturayı her zamanki gibi en başta işçiler ve emekçiler ödeyecek. Yüz milyonlarca insan işsiz kalacak veya mecburi ücretsiz izine çıkarılacak, yeterli gıda bulamayacak, ev kiralarını ödeyemeyecek. Psikolojik sorunlar ve intihar vakaları artacak vb.
Kapitalist sistem tel tel çözülse de, krizlere bağışıktır. Alternatifi gelişip onun yerini almayı zorlamadıkça varlığı devam edecektir. Lafı bu kadar geveledikten sonra asıl söylemek istediklerimize geçelim. Sosyalistlerin bir noktadan sonra kapitalist sistemi teşhir etmelerinin bir etkisi yoktur. İstediğimiz kadar kapitalist sistemi teşhir edip, insanların ona karşı harekete geçmesini bekleyelim, bu bize bir sonuç vermez. Dahası ortalama insan bizlerden daha radikal akıl yürütmelerle, daha radikal düşüncelere ulaşabilmektedir. Söz gelimi, virüsün biyolojik silah olduğundan bahseden veya aşının çoktan hazır olduğunu fakat ilaç firmalarının önce panik yaratarak talep oluşturmak için beklediğini düşünen insan sayısı hiç az değildir. Fakat bu onları sisteme karşı harekete geçirmez. Dananın kuyruğunun koptuğu yer ihtiyaçların giderilmesi olacaktır. Belirsiz bir gelecekte değil, pratikte kim insanlığın ihtiyaçlarına çözüm üretiyorsa, yeni olan da onun yolundan akacaktır.
Daha açık konuşmak gerekirse, salgın özelinde incelediğimizde, insanlık çözüm için herşeyi eline yüzüne bulaştırmış olan kapitalizmin yürütücüsü hükümetlere muhtaçtır. Test kitleri onların elindedir, bilgi onların elindedir, karantina yetkisi onların elindedir, kaynakların kontrolü onların elindedir vb. Dolayısı ile oldukça avantajlı konumdadırlar. Şu an için “işçi sınıfı fabrikalarda üretimin ve dağıtımın yönetimini ele alsın, işçi sınıfının aşağıdan yukarıya örgütlenen demokratik yönetimi herşeyin üstesinden gelecektir” demenin pratik bir karşılığı yoktur. Zira üretim ve dağıtımın her aşamasını hali hazırda işçi sınıfı gerçekleştiriyor olsa da bunu yönetecek tecrübesi yoktur. Tüm aşamalarını yaptığınız birşeyi yönetemiyor olmak kulağa biraz tuhaf gelse de durum tam olarak budur. Bunun en önemli nedenlerinden biri de üretim süreçlerinde işçilerin atomize olmasıdır. Yani herkesin işin sadece küçük bir bölümünü yerine getiriyor oluşudur. “Üretimin yönetimini ele almak” denildiğinde buna en başta kendi yönetebileceğine güven duymayan işçiler itiraz edecektir. Diğer bir önemli neden de, aşağıdan yukarıya demokratik bir yönetim kurmak yakın geçmişte tecrübe edilmemiştir. Tekel direnişinde, Gezi direnişinde sembolik küçük çaplı deneyler olsa da, bunlar büyük çaplı bir üretim ve dağıtım organizasyonundan çok uzaktadırlar. Hatta var olan tecrübelerde de elimize yüzümüze bulaştırdığımızı söylemek mümkündür. Özetle yeni üretim ilişkileri, henüz kendisini dayatıp eskisinin yerini alacak şekilde, toplumun içerisinde yeşerip, gelişmemiştir.
Nereden başlamalı?
“O halde sen ne öneriyorsun?” seslerini duyuyorum. Peşin olarak söyleyeyim, burada yapılacak öneriler ancak bir beyin fırtınasında ortaya atılıp ilham kaynağı olabilecek cinsten olabilir. Ancak meslek odalarımız, siyasi partilerimiz, derneklerimiz, sendikalarımız veya çeşitli arkadaş çevreleri tarafından başka fikirlerle birleştirilmediği, bir plan doğrultusunda organize edilmediği durumda bir karşılığı yoktur.
Öncelikle ihtiyaçlar belirlenmeli. Türkiye’de AKP iktidarı, her ne kadar “süreci çok iyi yönetiyoruz, çok sıkı önlemler aldık alıyoruz” dese de, işin aslının öyle olmadığını biliyoruz. Diğer kapitalist ülkeler gibi, AKP İktidarı da önlemlerini piyasanın işleyişini birincil, insan sağlığını ikincil plana yerleştirerek oluşturmaktadır. Test kitlerinin yaygınlaştırılmaması, testlerin sadece doğrudan yurtdışı bağlantılı olan kişilerle sınırlı tutulması (şu an bu saçmalık değişti mi bilmiyoruz), AKP İktidarı’nın, meseleyi vakaların yayılmasını engellemek üzere değil vakaların üzerini örtmek üzere kurduğunu gösteriyor. Testlerin sadece yurtdışı ile bağlantılı kişilere uygulanması saçmalıktı çünkü bu hastalığı hafif semptomlarla atlatan insan sayısı hiç az değildi ve bu insanlar da aynı zamanda virüsün taşıyıcısı idi. Sağlık Bakanlığı ilk vakayı tespit edene kadar virüs çoktan içeride yayılmaya başlamıştı. Çok kısa sürede ise virüs gerçeği gizlenemez hale geldi ve Türkiye şu an bir salgının eşiğinde. Sağlık Bakanlığı ise halen verileri gizlemenin derdinde. İnsanlar vakaların hangi illerde olduğunu bile öğrenemiyor. Bu gidişatla virüs vakalarının önümüzdeki günlerde hızla artacağını, ölümlerin geleceğini, sağlık sistemimizin çökeceğini, karantina uygulamasının başlayacağını, ekonominin çökeceğini öngörmek için müneccim olmaya gerek yok.
Aslına bakarsanız virüsün varlığı, devletin halk üzerindeki baskı ve kontrolü arttırmasının olanaklarını sunuyor, fakat aynı zamanda tam da mevcut kapitalist üretim ilişkilerinden dolayı çözemeyip işin altında kalacağı bir zemini de yaratıyor. İnsanlar temel gıdaya, sağlık hizmetlerine, maske ve diğer tıbbi malzemelere, hijyen malzemelerine, psikolojik desteğe, doğru bilgilendirmeye ihtiyaç duyacaklar.
İki seçenek mevcut. Ya klasik yaklaşımla, “devlet şunu çözsün, bunu yapsın, onu versin” diyeceğiz, ya da kurumlarımızla, çevremizle yanyana gelip (güvenli koşullarda) halk ile beraber tutabildiğimiz yerlerden bu sorunları çözme pratikleri geliştireceğiz. Başka bir deyişle, ya “herşeyi devletten bekleyip”, çözse de çözmese de çözümün adresi olarak kapitalist devleti göstereceğiz, ya da belirli noktalardan tutarak eskinin yerine gelecek olanın pratiklerini adım adım inşa edeceğiz. İlkinin sonucu baştan belli, ikincisi ise keşfedilmeyi bekliyor. Evet kendi yapımızı kendi ayakları üzerine koymaktan bahsediyoruz, söz gelimi maske üretip dağıtımını organize edemez ve bunu yaygınlaştıramaz mıyız ?
KAYNAKLAR
[1] South Korea takes new measures to have enough face masks domestically amid coronavirus
[2] Q&A on coronaviruses (COVID-19)
https://www.who.int/news-room/q-a-detail/q-a-coronaviruses
[3] New coronavirus may spread as an airborne aerosol, like SARS
https://www.livescience.com/coronavirus-can-spread-as-an-aerosol.html
[4] Recognition of aerosol transmission of infectious agents: a commentary
https://bmcinfectdis.biomedcentral.com/articles/10.1186/s12879-019-3707-y