Madımak’ta katledilen canlardan biri de halk ozanı Hasret Gültekin’di. Geride gözü yaşlı bir eş ile ‘hiç görmediği’ bir oğul bıraktı; Roni’yi. Babasının ölümünden sadece birkaç ay sonra dünyaya gelen Roni, şimdi 22 yaşında, tam da babasının öldüğü yaşta, bir hukuk öğrencisi.
Roni ve annesi Yeter Gültekin Habertürk’ten Ceylan Sever’e konuştu. Halen annesiyle birlikte Almanya’da yaşayan ve adı ‘aydınlık’ anlamına gelen Roni, babasının yakılarak öldürüldüğünü 13 yaşında öğrendiğini belirterek, “Babamın nasıl öldüğünü bilmiyordum. ‘Bu acıyı neden yaşadık?’ diye sordum kendime. Dünyada hâlâ bitmek bilmeyen savaşlar ve açlık var. İnsanlar hâlâ bir hiç uğruna hayatlarını, yakınlarını kaybediyorlar. Biz ne kadar çalışsak ve okusak da toplumda kimliğimiz yüzünden bir yerlere gelemiyoruz. Toplumda bir şeylerin değişmesi için mücadele vermemiz gerekiyor. Ben, babamın bunun için Sivas’a gittiğini anladığım an onunla gurur duymaya başladım” diyor. Davanın zamanaşımına uğradığı 2012 yılında henüz lise öğrencisi olan Roni, “Bu karar beni hiç şaşırtmadı. 8 saat boyunca Madımak Oteli’ndeki insanlara yardım etmeyen bir devletten adalet beklemek saçma olurdu. Biraz da bu yüzden hukuk okuyorum ve hâkim olmak istiyorum” diye konuşuyor. Babasını tanımış olmayı çok istediğini söyleyen Roni, şunları anlatıyor: “Onu tanıyamamış olmam çok üzücü. Babamı tanımayı, ondan bağlama çalmayı öğrenmeyi çok isterdim. Ben kendimi, öğrencisi olarak görüyorum. Tek amacım, babamın ismine layık olabilmek. Babamın eserlerini yeniden kaydetmeye başladım, onu ve eserlerini yaşatmak adına.”
HEM EŞİNİ HEM YOL ARKADAŞINI KAYBETTİ
Bebeğini kucağına almayı beklerken hem eşini hem yol arkadaşını kaybeden Yeter Gültekin ise o dönem yaşadıklarını şöyle ifade ediyor: “Hem anne hem baba olmalıydım oğluma, kaybettiğim aşkımı oğlumda yaşatmalıydım.”
Katliamın yaşandığı tarihte Köln’de olduğunu dile getiren Gültekin, acı dolu o günü, “Hasret her seyahatinde günde birkaç kez telefonla arardı. En son 1 Temmuz’da telefonla görüştük. 2 Temmuz günü aramadı. Sivas Hanköylü. Cep telefonu yoktu. Babaannesini ziyarete gittiğini ve köyde telefon olmadığı için arayamadığını düşündüm. 2 Temmuz akşam üzeri ‘Aziz Nesin ve yanındaki birkaç kişi kitap standında sözlü saldırıya uğradı’ diye bir haber geçti radyoda. Hasret’e ulaşmaya çalıştım, ulaşamadım. Gece katliamı televizyondan öğrendik” diye aktarıyor. İstanbul ve Ankara üzerinden 3 Temmuz günü gittikleri Sivas’ta sokağa çıkma yasağı olduğunu, ilk olarak sorgulanmak üzere valiliğe götürüldüklerini kaydeden Yeter Gültekin, “Cenazesini amcası almıştı. Hasret, ‘Dünyanın neresinde başıma bir şey gelirse gelsin beni Hanköy’e götüreceksin’ derdi. İsteğini yerine getirdik ve Hasret’i çok sevdiği Hanköy’de sonsuzluğa uğurladık. 22 yaşında bir insanı bir hastalıktan veya trafik kazasında kaybetmek annesi, babası, eşi, doğmamış bebeği ve diğer yakınları için tarif edilemez. Bir de bu çağda güpegündüz, kameralar önünde onlarca masum insanla birlikte barbarca katledilmesini nasıl anlatabilir ki insan. Anlayamadığınız, kabullenemediğiniz bir şeyi ifade de edemezsiniz. Hasret sürekli yolculuklar yapardı. Bu nedenle 22 yıl sonra bile, evdeyken Hasret’i bir yerde sanıyorum” diyor.