Ülke genelinde kadına yönelik şiddet ve katliamlar artarak devam ederken, 27 Eylül’den bu yana haber alınamayan Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü öğrencisi Rojin Kabaiş’in (21) akıbetine dair soru güncelliğini koruyor. Üniversite eğitimi için Diyarbakır’dan Van’a gittikten iki sonra kaybolan Kabaiş’ten 15 gündür haber yok.
Kabaiş’in en son 27 Eylül akşamı kaldığı Seyyid Fehim Arvasi Kız Öğrenci Yurdu’ndan çıktığı ve kampüs sınırları içerisinde bulunan Van Gölü sahiline indiği tespit edildi. Kendisine ait telefon, kulaklık, su ve kekin sahil kısmında bulunmasının ardından arama çalışmaları başlatıldı ancak şu ana kadar hiçbir somut ize rastlanmadı. Baba Nizamettin Kabaiş, kendilerine saatler sonra haber verildiği için yurt yetkilileri hakkında suç duyurusunda bulundu.
‘Kabaiş’in kaybolmasıyla ilgili ihmaller var’
İnsan Hakları Derneği (İHD) Van Şube Yöneticisi Ayten Kıran, artan şiddet ve Kabaiş’e dair değerlendirmelerde bulundu.
Kabaiş’in kendilerine Gülistan Doku’yu hatırlattığını belirten Kıran, Kabaiş’in kaybolmasını şaibeli gördüklerini söyledi. Kıran, “Suda kaybolmasının neredeyse imkansız olduğunu biliyoruz. Çünkü gölde su yüzeyine çıkmanın 8 ile 10 gün arası bir vakit var. Öyle olsaydı çoktan çıkardı. Birkaç defa arama çalışmalarının olduğu yere gittik ve aramaların yeterli olmadığını gördük. Baştan itibaren Kabaiş’in kaybolmasıyla ilgili ihmal ve şaibeler var. Yurt müdürü kendisini sorumlu tutmuyor, üniversitenin rektörü de aynı şekilde davranıyor. Bu genç kadın, en güvenli olması gereken yerde kayboldu. Bunu nasıl açıklayacaksınız?” diye sordu.
Emniyetin Kabaiş’in en son kimle görüştüğü, neler yaşadığı sorularını gidermesi gerektiğini kaydeden Kıran, “Umarım herhangi bir taşın altında, herhangi bir vadide, herhangi bir çukurda Rojin’in cansız bedenine ulaşmayız. Dalgıçlar gölde Rojin’i arıyor ve bir iki gün önce de termal kameraların getirildiğini öğrendik. Madem böyle bir teknik vardı elinizde niye ilk günden itibaren getirmediniz? Riskli görülen ilk günlerde termal kameralar kullanılsaydı belki şimdi daha farklı olurdu. Devlet insanlarını korumakla yükümlü. Siz sürekli ‘teknik prosedür’ derseniz bu işin altından kalkamazsınız” ifadelerini kullandı.
10 ayda 184 şüpheli kadın ölümü
İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırıldığı günden bu yana kadın katliamlarının her yıl artarak devam ettiğine dikkati çeken Kıran, bu yılın ilk 10 ayında 184 kadının şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdiğini anımsattı. Bu rakamların bir iktidar için çok ağır olduğunu belirten Kıran, “Bu rakamlar karşısında hakkını arayan kadınlara sistematik bir şekilde saldırı var. Kadınlar bir araya gelip basın metni okuyamıyor. Neyin kaygısını yaşıyorsunuz? Toplumsal çürüme sadece cezasızlık politikasıyla alakalı bir durum değil. Toplumsal çürüme insanları düşünmekten alıkoymaktır. ‘Bana dokunmayan yılan bin yaşasın’ diyen bir toplum yarattınız” diye belirtti.
Bunların önüne geçmek için İstanbul Sözleşmesi’ne acil bir şekilde tekrar taraf olunması gerektiğini dile getiren Kıran, 6284 sayılı yasanın artık tartışmadan çıkarılmasını istedi.
Cezasızlık politikasına tepki gösteren Kıran, şöyle devam etti:
“Kadın katliamları canımızı acıtıyor ve biz artık kadınların öldürülmesini sindiremiyoruz. Elinizi kadınların üzerinden çekin. Ya koruyun ya da elinizi çekin biz kendimizi koruyalım. Artık yeter.”
(MA)