KORKUT AKIN yazdı: “Kadir Akın, belli ki sıkı çalışmış, titiz davranmış ve iyi bir belgesel hazırlamış. Kuşkusuz her ürünün bir eksiği vardır, ama RED filminin teknik olarak da, içerik olarak da doyurucu olduğunu söyleyebilirim.”
KORKUT AKIN
1915 Haziran’ında, Beyazıt’ta idam edilen 20 devrimcinin, bu güne kadar duyulmaması, bilinmemesi (veya az bilinip kimliklerinin saklanması) ülkemizdeki sosyal ve politik bakışın eseridir. Yalnızca kendi halkı için değil, bütün halklar için ölümü kucaklayan bu insanlar Ermeni Hınçak Partisi’nin gözü pek militanlarıydı.
Evet, yeni öğrendik bu devrimcilerin, Türkiyeli komünist olduklarını. Tabii ki bizim ayıbımız, bizim eksikliğimiz. Birkaç yıl önce, yakaladığı bir ipucunun peşinden giden Kadir Akın, “Ermeni Devrimci Paramaz” kitabı için araştırma yaparken, günümüzün en etkili araçlarından birinin, sinemanın etkisini göz ardı etmemiş, konuştuğu her kişiyi, gördüğü her mekanı, belgeyi bu amaçla notlamış.
Beklenenden çok etki
Dipnot Yayınları’ndan çıkan kitap beklenenden çok ilgi gördü, üst üste baskı yaptı, üzerine yazılar yazıldı, toplantılar düzenlendi, tartışmalar eşliğinde irdelendi. Ancak Kadir Akın’ın gönlünde, bunun bir de film olması gerektiği ateşi yanmıştı bir kez. Milletvekili Garo Paylan, sürekli vurgulamış, sürekli desteklemiş, hatta zorlamış Akın’ı, bu filmi yapması için, daha birçok arkadaşının yanı sıra.
Okumayanlara…
Bizim iki büyük hasletimiz var, pek hoş olmasa da… Birincisi, toplum olarak az okuyoruz; ikincisi de, birinci etkiye bağlı olarak toplumsal hafızamız yeterince güçlü değil. İnsanların bilgiye ulaşması filmlerle daha kolay olduğu, kendilerinin daha iyi anladıklarını (sandıkları için diyecektim, ama gerçek olmakla birlikte abartı olacağı düşüncesiyle) iddia ettikleri için kitapların görselleştirilmesinin yerinde ve doğru bir karar olduğunu kabul ediyorum. Ancak burada uyarlama ile karıştırılmamalı… buna da bağlı olarak görselleştirme terimini tercih ettim.
300’den fazla sayfanın 55 dakikaya sığmayacağı net. Bir anlamda özet değil, ama özü diyebiliriz filme. Kadir Akın filmin hem yapımcısı hem yönetmeni hem de sunucusu… Belli ki dar bütçe ve kısıtlı olanaklarla girişmiş bu işe. Olanakları daha geniş olsa bile, belge eksiklikleri nedeniyle birçok konu sözle aktarılıyor ister istemez. Filmin galasını, sinemacı bir arkadaşımla izledim: “Daha hareketli olabilirdi, böylece izlenirliği artardı” dedi. Kendince haklı olsa bile ne belge var görüntülenebilecek ne de yer kalmış. Türklere ‘barbar’ denmesinin nedeninin, bu bilgi savrukluğu ve belge biriktirmemek olduğunu söyledim. Lafa gelince medeniyetler beşiği, kültürler mozaiği diye tanımladığımız Anadolu’da, bırakın eski zamanları, birçok kentte 20 yıl öncesini bile bulamıyorsunuz.
Emeğine teşekkürler…
Kadir Akın, belli ki sıkı çalışmış, titiz davranmış ve iyi bir belgesel hazırlamış. Kuşkusuz her ürünün bir eksiği vardır, ama RED filminin teknik olarak da, içerik olarak da doyurucu olduğunu söyleyebilirim.
Şimdi, sıradaki iş, RED filmini daha geniş izleyici kitlesine ulaştırmak ve tarihi öğrenmelerini sağlamak, en azından soru işaretleri bırakmak. Gerisini onlar getirecektir zaten.