SEÇTİKLERİMİZ – Gazete Karınca’dan Tolga Er ve Ezgi Gül’ün çevirisi: Kurucularından olduğu The Region, Rakka’da hayatını kaybeden gazeteci ve belgeselci Mehmet Aksoy için arkadaşları ve yayın kurulu adına bir yazı kaleme aldı.
Rakka’dayken bir gün Mehmet “Rakka’da gece düştü” demişti. 26 Eylül’ün erken saatlerinde gece bizim kalbimize ve içimize düştü. Gazeteciler bir sürü zorlukla yüzleşir, fakat bunların hiçbiri gerçeği aramak uğruna hayatını kaybeden meslektaşının hakkında bir hikaye yazmaktan zor değildir.
Çok değerli bir dost ve disiplinli bir gazeteci olan Mehmet Aksoy, birçok kişinin hayatını kaybettiği IŞİD’in hain saldırısı sırasında Rakka’da basın bürosunun dışındayken öldürüldü. Onun ruhunu tasvir edebilmek için kelimeler kifayetsiz kalıyor; büyüleyici tavrı insanı hayretler içinde bırakırdı. Bir eylemdeyken veya bir konuşma yaparken onun aurası herkesi ele geçirirdi. Çalışkanlığı, hepimize daha sorumlu yaşamamız konusunda ilham verirdi. Güneş ağarırken, çoğu insan uyumaya hazırlanırken bile onu görüntüleri düzenlerken bulurdunuz; o, Kürt Hareketi ile insanlığı bağlarından kurtaracak kilit noktanın gizli ilişkisini çözümlemeye çalışıyor olurdu. İki silahı vardı: Kamerası ve gülümsemesi. Varlığı tüm büroyu sıcaklıkla doldurmaya yeterdi. Onun da kurucu üyesi olduğu The Region serüvenine ilk başladığımızda duyulmamışa ses verebilmek için duyduğu coşku ve adanmışlık bize ilham olmuştu.
Sadece bir arkadaş, meslektaş veya yoldaş değildi. The Region’ın özlem duyduğu her şeydi o. O evrenselliğe, hümanizme, enternasyonalizme inanırdı; bulaşıcı sevginin taşıyıcısıydı. Tekrar söylemeye değer; evrenin tamamından daha azıyla ilgilenmezdi. Bu, belki onun nasıl büyüdüğüyle ilgiliydi.
Mehmet, Kürecik-Malatya’nın küçük bir köyünde 1985 yılında doğmuştu. Türklerin, Kürtlere yönelik savaşından kaçan Kürt bir ailenin çocuğu olduğundan kendi ülkesinde büyüyemedi. Çoğu göçmen gibi o da Londra’nın işçi sınıfı semtlerinde büyüdü ve yerinden edilmenin zorluklarını yaşadı. O kimdi ve Kürt olmak ne anlam ifade ediyordu?
Britanyalı işçi sınıfının arasında yaşamak üzere kilometrelerce yol yürüyen, denizleri aşanların cesur soyundan gelenlerle, büyüdüğü kişilerle beraber sorduğu bir soruydu bu. Anne ve babası mütevazı bir başlangıcın ardından tekel bayii sahibi olmuştu. Mehmet, çocukluğunda yakınlaştığı devrimci geleneklerin evrensel ve özgürleştirici görüşlerini somutlaştırmayı burada öğrenecekti. 2002 yılında ikinci el kitap dükkanına girdiğinde, mücadelelerin kesişimselliğini anlamasına ve kendi kimliğini daha büyük bir bağlamda konumlandırmasına yardımcı olan Kara Panter George Jackson’ın kitabı “Gözümdeki Kan” ile karşılaşmıştı. Daha sonra yaptığı Marx ve Lenin okumaları onu politize etti, fakat en önemlisi Kürt Hareketi’nin ideolojik kurucusu Abdullah Öcalan’ın fikirleri, ona insanlık içim mücadelesini sürdürmesi için bir amaç verdi. Öcalan’ın “Hakikat aşktır ve aşk özgür yaşamdır” sözünde değindiği gibi, Mehmet savaşın ve devrimin ortasında, kıyıda köşede kalmış insanların hikayelerini kucaklamak istedi. Birgün “Ölümün ortasında, yaşama çok yakınım” demişti, oradan başka olmayı tercih edeceği hiçbir yer yoktu.
Ölmeden önce, hasretini çekenler için bir şiir yazmıştı:
Yalnızca yıldızlara bakın,
beni orada göreceksiniz
tam Samanyolu’nun kavisinde;
galaksiler birbirine kavuşurken.
Region yayın kurulu ve arkadaşları adına…