Pervin Buldan: AK-MHP İktidarından kurtulmak bütün muhalefet partilerinin birinci görevi ve sorumluluğu olmalıdır… CHP’nin Kürt sorunu çıkışı cesaretlendirilmeli… Kürt sorununun çözümünde süreç şeffaf işlemeli. Gizli kapaklı, kapalı kapılar ardında herhangi bir tartışma olmamalı…
Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP), 2023 cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimleri öncesinde açıkladığı tutum belgesinde Kürt sorununa yönelik “Çözüm adresi, Meclis” vurgusu dikkat çekti.
11 maddelik “Adalete, Demokrasiye, Barışa Çağrı Deklerasyonu”nda Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin değiştirilmesi için “ilkesel buluşma” vurgusu yapıldı.
HDP’nin ‘Tutum Belgesi’nin verdiği mesajlar, muhalefetin 2023 stratejisi, HDP’nin yol haritası, ittifaklar, sistem ve Kürt sorunun tartışmalarını HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, Şirin Payzın’a yorumladı.
“Türkiye toplumu bu dönem açısından yapılacak seçimlerde kendi kaderini belirleyecek”
Buldan şu ifadeleri kullandı:
“Bugün AKP hükümetinin yaratmış olduğu, çok önemli krizler var. Türkiye’nin gerçekten tarihsel olarak şimdiye kadar yaşamadığı, hiçbir zaman insan haklarının, adaletin, hukukun, birçok sorunun bu kadar krizleştiği bir dönemi Türkiye tarihi hiçbir zaman yaşamadı. Bunu Türkiye toplumu açısından kritik bir dönem olarak nitelendirmek isterim. Çünkü Türkiye toplumu bu dönem açısından yapılacak seçimlerde kendi kaderini belirleyecek. Ya bu rejimle devam etme kararı alacak ya da demokrasiden yanayız kararını verecek.
“HDP, müzakere partisi olarak Türkiye’nin temel sorunlarını çözme yönünde adım atmış oldu”
“Tarihsel bir dönemde, tarihsel bir seçime yakın olan bir süreçte Halkların Demokratik Partisi tarihi bir belge açıkladı, tarihi bir tutum belgesini ortaya koydu. O yüzden iktidar açısından elbette ki bir ters köşe durumu var. Çünkü HDP artık bir çözüm gücü olarak ve bir müzakere partisi olarak Türkiye’nin bu temel sorunlarını çözme yönünde bir adım atmış oldu. Bu bu adımla birlikte de iktidara bir cevap vermiş olduğu kanaatini taşıyoruz.”
“HDP’nin kapatılmayacağını düşünüyoruz”
Şirin Payzın’ın “Muhalefet cephesinde tutum belgesi konusunda destek var. HDP’ye hâlâ kapatma davası mümkün mü?” sorusuna Buldan, “HDP’ye kapatma davası zaten siyasi bir karar. Yani bu kadar sorunla uğraşırken Türkiye’nin bu kadar krizleri varken bir de HDP’nin kapatma davasını bir kriz haline getirmek Türkiye’nin yararına, faydasına olacak olan bir gelişme değil. Dolayısıyla biz HDP’nin katılmayacağını zaten düşünüyoruz. İçerisine baktığımız zaman iddianamenin, gerçekten elle tutulacak gerçek hiçbir somut delilin olmadığı bir iddianame ile karşı karşıyayız. Dolayısıyla bu kadar krizin içerisinde beş altı ay sonra tekrar bir kriz yaratmanın ve yaşatmanın Türkiye’yi bir dönem daha geriye götürmekten başka Türkiye’ye hiçbir faydasının olmadığı bir gelişme olarak nitelendiriyoruz. HDP kapatılacak bir parti değil. Bugün HDP Türkiye’nin en temel sorunlarını çözme noktasında girişimleri olan, söylemleri olan, pratikleri olan ve bu sorunları gerçekten çözümü için çaba harcayan ve Türkiye toplumuna da bu konuda bu anlamda büyük bir cesaret veren ama aynı zamanda büyük bir umut veren bir parti haline gelmiştir. O yüzden HDP kapatılamaz.”
Tutum belgesi nasıl ortaya çıktı?
“Tutum belgesini elbette ki bir günde, sadece bir MYK kararıyla almadık. Biliyorsunuz HDP’nin dönem dönem başlatmış olduğu kampanyalar vardı. İlk kampanyamızı Hakkâri ve Edirne’den yürüyüşlerle yapmıştık, büyük bir yankı uyandırmıştı. Bizim bu yürüyüşümüz topluma cesaret vermişti. Arkasından ne baskılar ne gözaltılar durdu. O yüzden yeni bir şeye ihtiyaç vardı. Herkes HDP’nin bu dönem ne yapacağını merak ediyordu.
Biz kararlarımızı her zaman için halktan alan bir parti olarak sahaya inme kararı aldık. Ulaşamadığımız kesimler vardı, daha önceki kampanyalarımızda, seçim dönemlerimizde gitmediğimiz, yan yana olmaktan kaçınan kesimleri bu sefer biz ziyaret edelim görüşü ortaya çıktı.
Üç aylık yeni bir kampanya başlattık, hem genel hem de kadın alanlarında. Tarlalarda, fabrikalarda, atölyelerde çalışan, kadın yoksulluğu adı altında başlattığımız kampanya çerçevesinde bütün kadınlara ulaştık. Halk buluşmaları gerçekleştirdik. Gaziantep’te, Şanlıurfa’da, Hakkâri’de, Van’da, Ege’de, Marmara’da vs. halkla buluşmalar gerçekleştirdik, STK’larla, gazetecilerle, kentin dinamikleriyle görüştük.
Halk bizden şunu istedi: HDP bugün Türkiye siyaseti açısından tarihsel bir konumdadır. Çünkü HDP 31 Mart yerel seçimlerinde gücünü ortaya koymuştur dedi. Şu an erken, baskın seçim olabilir, zamanında da olabilir ama HDP’nin ne yapması gerektiğine dair insanlar görüşlerini aktardı. Biz bunu Tutum Belgesi haline getirdik.”
Tutum belgemiz okunduktan sonra da geri dönüşlerden anlıyoruz. Bir-iki noktada eksiğimiz var, bir özeleştiri olarak bunu ifade etmek isterim. Tutum belgemizde yer almayan engelliler, göçmenler, LGBTİ+’lar…”
“CHP’nin Kürt sorunu çıkışı cesaretlendirilmeli”
O dönem açısından yanlış olan neydi? CHP’nin Meclis’te kurulan komisyona üye vermemesi büyük bir yanlıştı. O dönem açısında söylüyorum. Barış ve müzakere sürecinde Meclis’te bir komisyon kuruldu. Bu komisyona CHP üye vermedi. Vermemesinden kaynaklı CHP bu sorunun çözümünde çok katkısı olan bir parti olarak ortaya çıkmadı.
Bugün CHP’nin Kürt sorununun Meclis’te çözülmesi ve HDP’nin bu konuda muhatap alınması görüşünün önemli olduğunu düşünüyorum. CHP’nin bu çıkışı daha da cesaretlendirilmeli. Mutlaka gündem olmalıdır.”
“Kürt sorunu sadece HDP’nin, Kürtlerin sorunu değildir”
“Kürt sorunu sadece HDP’nin, Kürtlerin sorunu değildir, Türkiye’nin tamamını ilgilendiren temel sorundur. Sorunun çözümsüzlüğünden kaynaklı yaşanan krizler var Türkiye’de. Bu sorunun çözümü, biz barış ve müzakere sürecinde İmralı Adası’nda yaptığımız bütün görüşmelerde Abdullah Öcalan’ın da ifade ettiği en temel meselelerin başında sorunun çözümünün Meclis’te çözülmesi gerektiğine olan inançtır. CHP’nin işaret ettiği Meclis ayağı elbette ki önemlidir, biz de bunu destekliyoruz. Muhatap elbette ki HDP’dir ancak başka aktörle de vardır.”
“Çözüm sürecinden dersler çıkarttık: Kürt sorununun çözümünde gizli kapaklı, kapalı kapılar ardında herhangi bir tartışmanın, herhangi bir belgenin ya da bir tutum belgesinin görüşülmesinin çok sakıncalı olduğunu düşünüyorum.”
“Şirin Payzın’ın geçmişte AKP ile yürütülen çözüm sürecini kastederek, “Bugün asla tekrarlamayacağınız hatalarınız neler? Kamuoyu meyi bilmeli, o zaman ne hata yapıldı ve bugün hangi hata tekrarlanmayacak” sorusuna ise Pervin Buldan şöyle cevap verdi:
Şeffaf işlemeli süreç. Kürt sorununun çözümünde gizli kapaklı, kapalı kapılar ardında herhangi bir tartışmanın, herhangi bir belgenin ya da bir tutum belgesinin görüşülmesinin çok sakıncalı olduğunu düşünüyorum. Çünkü biz o dönem herhangi bir görüşmeden hemen sonra yaptığımız en ufak bir açıklamada bile AKP hükümeti tarafından eleştirilere maruz kalıyorduk. ‘Niçin açıkladınız? Niçin söylediniz? Niçin bunu ortaya koydunuz gibi, gibi… Ben bütün bunların, bu dönem daha şeffaf, daha açık ve meseleleri Türkiye toplumu ile birlikte tartışmanın, sorunun çözümüne daha çok katkı sağlayacağı anlayışındayım ve bu inancı taşıyorum.
Bütün süreci iktidarın bilgisi dahilinde mekik dokuyarak geçirdik biz. Ama bugün biz o dönem yaptıklarımızla yargılanan bir duruma düştük ve bugün özellikle İçişleri Bakanı’nın zaman zaman televizyonlarda, işte kandilde çekilen fotoğrafları göstermesi, yapılan görüşmelerdeki fotoğrafları göstermesi, sürecin gerçekten mahkum edilmesine katkı sağlayan meselelerdir. O yüzden ne yapılıyorsa gerçekten ne yapılacaksa, kesinlikle açık ve şeffaf bir şekilde bu sürecin yürütülmesinin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Kesinlikle gizli kapaklı ya da işte hükümet ile yapılacak olan görüşmelerin de, İmralı ile yapılacak olan görüşmelerin de daha açık bir şekilde yürütülmesi gerekir. Bunda elbetteki Meclis’in rolü ve misyonu çok çok önemlidir. Kurulacak olan komisyon çok çok önemlidir ve bu komisyon bütün bu çalışmaları şeffaf bir şekilde yapmak zorundadır, yapmak durumundadır.
Şimdi anlıyoruz, şimdi taşlar yerine oturduğu zaman bakıyoruz ki, gerçekten iktidar kendi bekası için bunu yapmaya çalışmış. Ama ben her şeye rağmen o dönemin çok kıymetli olduğunu düşünüyorum. Çünkü 3 yıl bu ülkeye cenazeler gelmedi bir kere.”