Gökçe Gökçen yazdı: Perinçek kararı Türkiye’nin zaferi mi?
Geçtiğimiz günlerde İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi, her çevreden çok büyük ilgi gören bir karara imza attı. Bilindiği gibi İsviçre’de “Soykırımı İnkar” bir suç olarak düzenlenmiş ve Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek “Ermeni Soykırımı”nın “emperyalist bir yalan” olduğunu söylediği üç farklı konuşmasından dolayı bu suçtan mahkum olmuştu.
Hukuki sorun olarak başlayıp siyasi bir krize dönüşen bu olay, İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’nin önüne gitmiş ve Daire, kararında 1915 olaylarının soykırım olduğuna dair genel bir uzlaşma bulunmadığını belirtmiş ve Doğu Perinçek’in ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine hükmetmişti. Bu kararı tekrar gözden geçiren Büyük Daire de, farklı bir inceleme yapmasına rağmen aynı sonuca ulaşarak bu sözlerin ifade özgürlüğü kapsamında olduğuna karar verdi.
İlginçtir ki; bu kararı Türkiye “Soykırım iddiasını kabul ettirmeye çalışanlara karşı ciddi bir uyarı” olarak gördüğünü belirtirken, Ermenistan tarafı da aynı şekilde “Ermenistan için bir zafer!” olarak açıklama yapıyor.
Mahkeme ne diyor?
Büyük Daire, Daire kararının aksine 1915 olaylarının soykırım olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceği tartışmasına hiç girmemeyi tercih ediyor. Yani sanılanın aksine, Mahkeme “1915 olayları soykırım değildir, Perinçek haklıdır.” demiyor. “’1915 olayları soykırım değildir’ denmesini anlayışla karşılamalısınız” diyor.
Başvurucu Perinçek’in ve davaya üçüncü taraf olarak katılan Türkiye’nin savunmalarında da dikkate değer noktalar bulunuyor. Perinçek ve Türkiye, Ermenilere Osmanlı döneminde yapılan katliamlar ve tehcir gibi “insanlığa karşı suç” sayılan bazı olayların varlığının tartışılmadığı, sadece bu olayların “soykırım” olarak nitelendirilmesi konusunda fikir ayrılığı olduğu yönünde savunma yapıyorlar. Dolayısıyla Mahkeme, bir deyişle Nazilerin gaz odalarının varlığını dahi reddeden soykırım inkarcıları ile Perinçek’i aynı kefeye koymuyor.
Mahkeme’nin incelediği bir diğer önemli husus ise, Perinçek’in bu konuşmalarında 1915 olaylarında hayatını kaybedenler ve bugün yaşamını sürdüren Ermenilerin bu sözlerden rencide olup olmayacakları. Perinçek, sözlerinde “Osmanlı’ya ihanet eden Ermeniler”den çok “emperyalist ABD ve AB” ile “Çarlık Rusyası”nı suçladığından dolayı bu da ifade özgürlüğünden yararlanması için gerekçelerden biri olmuş.
Kararda Perinçek’in üç konuşmasını da yaptığı yer, zaman ve bağlam ayrıntısıyla incelenmiş ve bu konuşma 1915 olaylarının yaşandığı coğrafyaya uzak bir yerde, İsviçre’de gerçekleştirildiği; daha da önemlisi Ermenilere karşı şiddete ve suça teşvik etmediği için ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmiş. Perinçek’in provokatif bir dil kullanmasının da dikkat çekme amacı düşünüldüğünde kabul edilebilir olduğu söylenmiş.
Buna karşılık devletlerin soykırımı inkar suçlarını yasalarında düzenleme konusunda takdir yetkisine sahip oldukları ancak ifade özgürlüğünü sınırlandırırken ifadede “şiddete ve suça teşvik” niyeti olup olmadığının dikkatle incelemesi ve orantılı bir müdahalede bulunulması gerektiği vurgulanmış.
Bundan sonra “Ermeni soykırımı”nı inkar eden bir kişi mahkum edilemeyecek mi?
Edilebilecek. Devletler takdir yetkileri dahilinde 1915 olaylarının “soykırım” olduğunu kabul ederek bunu inkarı suç olarak düzenleyebilecek. Ancak bu inkarın Ermeni toplumuna karşı bir suça teşvik etme amaçlı yapılması ya da tehcir, toplu öldürme gibi herkes (Türkiye ve Perinçek de dahil) tarafından kabul edilen gerçeklerin varlığını inkar halinde gerçekleştirilmesi halinde kişiler mahkum edilebilecek.
Türkiye ne dedi?
Dışişleri Bakanlığı’nın 15.10.2015 tarihli, 275 numaralı açıklamasında şu cümlelere yer verildi:
“Karar, demokrasi, ifade özgürlüğü ve insan hakları açısından, ayrıca, devletimizin 1915 olaylarına ilişkin son yıllarda sabır ve suhuletle sürdürdüğü politika bakımından önemli bir hukuki kazanımdır.”
“Karar, tarihin ve hukukun siyasi amaçlarla istismarına gereken cevabı vermesi bakımından da önemli bir dönüm noktasıdır.”
“Devletimizin başından itibaren üçüncü taraf sıfatıyla katıldığı bu davanın, görüşlerimiz doğrultusunda sonuçlanması memnuniyetle karşılanmıştır.”
Kararı nasıl yorumlamalıyız?
Bu kararın Ermenistan’dan çok Türkiye’nin politikaları lehine olduğu bir gerçek. Türkiye, bu kararı görüşleri doğrultusunda görerek memnuniyetle karşıladığını da belirtti. Fakat bu noktada, söz konusu politika ve görüşlerin bir tutarlılık içinde olması gerektiğini hatırlatmak da hepimizin görevi olarak önümüzde duruyor.
1915 olaylarının tarafsız olarak incelenmesi için, demokratik bir tartışmanın yürütülebilmesi için bu davada ifade özgürlüğünü savunan Türkiye Devleti, eski ifadeyle “Türklüğe hakaret”, yeni ifadeyle “Türk milletini aşağılama” suçunun düzenlendiği TCK madde 301’i ne derece özgürlükler lehine yorumladığını tekrar düşünmelidir.
İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’nin bu kararını alkışlayan Türkiye, yine bu mahkemenin kararına göre gazeteci Hrant Dink’in yaşam hakkını da, ifade özgürlüğünü de ihlal ettiğini asla unutmamalı ve toplumda nefret söylemlerinin bir an önce önüne geçmelidir. Bugün hem hukukçular, hem de Türkiye Hükümeti; bu kararı bir düşmana karşı zafermiş gibi yorumlayanlara, ifade özgürlüğü ve çoğulculuk dersi vermelidir.
Bizlere düşen görev ise bu denli hassas ve acı verici olaylar ile bu olayların hukuki sonuçlarını devletlerin zaferleri veya yenilgileri olarak adlandırmak yerine daha fazla diyalog ve barış için uğraşmak. Bunun için de insan temelli siyaset ile siyasetin eline düşmemiş hukuktan başka bir yol bulunmuyor.