Pamukkale Üniversitesi (PAÜ) iktisadi işletmelerine bağlı kantin, sosyal tesis, konukevi ve otopark işçileri, ücret ve iş güvencesi talepleri PAÜ yönetimi tarafından karşılanmayınca TOLEYİS sendikasıyla greve çıkalı 24 gün oldu. Bu PAÜ tarihinde ilk ve sendikanın tarihindeki ender grevlerden. Anayasa’nın 54 ve 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun 58. maddeleri çerçevesinde işçiler greve başladı. Şimdi bu kanun ve Anayasa maddelerine ne gerek var diyebilirsiniz ama yazının devamında bir üniversitede yönetiminin yaptıklarına bakacağız. Grevin ilk gününden beri üniversitede gerçekleşen pek çok olay, çalışma ekonomisi, iş hukuku derslerinde uygulamalı ders olacak nitelikte. Resmi enflasyon oranının bile yüzde 50’ler civarında seyrettiği bir ortamda, PAÜ yönetimi işçilere yalnızca yüzde 15 oranında zam teklif etti. Yol ücretleri için de 5 TL’lik bir artış önerdi.
Grev kırıcı PAÜ
Grev öncesinde ve sonrasında işçiler doğrudan aranarak ya da aileleri aracılığıyla aranıp greve katılmamaları yönünde telkinlerde bulunan isimli, isimsiz telefonlar aldılar. Grev başladıktan sonra yarı zamanlı çalışması gereken öğrenciler, PAÜ yönetimi tarafından 4 saatin üzerinde ve iş tanımları dışında çalışmaya zorlanarak grev kırıcılığı yaptı. Gıda mühendisinin grevde olmasına rağmen konukevinde gıda üretimi ve satışı devam ediyor. İktisadi işletmeye bağlı bir otoparka asılı grev pankartı; kimliği belirsiz kişilerce söküldü, işçilerin eylemi sonrası tekrar asıldı. İktisadi İşletmenin yarı zamanlı öğrenciler ve greve katılmayan işçilerle grevi kırma çabasına rağmen kamu kurumu her geçen gün zarar da yazıyor. Zaten PAÜ yönetiminin nihai hedefi öğrencilerin ve halkın faydalandığı bu işletmeleri özelleştirmek.
Kitaptan söylemek gerekirse
Biraz da kitap konuşmak gerekiyor PAÜ rektörlüğüne. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Sendikal hakların kullanılmasının engellenmesi” başlığını taşıyan 118. maddesinde yer alan hükümlere göre: “Bir kimseye karşı bir sendikaya üye olmaya veya olmamaya, sendikanın faaliyetlerine katılmaya veya katılmamaya, sendikadan veya sendika yönetimindeki görevinden ayrılmaya zorlamak amacıyla, cebir veya tehdit kullanan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cebir veya tehdit kullanılarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla bir sendikanın faaliyetlerinin engellenmesi halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.” Pamukkale Üniversitesi İktisadi İşletmesi, hem cebir ve tehdit hem de hukuk dışı yolları kullanarak işçilerin grev hakkını kullanmasını engellemeye çalıştı. Sendikal hakların, toplu iş sözleşmesi ve grev hakkıyla birlikte bir bütünlük arz ettiği göz önüne alındığında, işverenin Türk Ceza Kanunu’nun 118. maddesi çerçevesinde suç unsurlarını üzerinde bulundurduğuna yönelik şüphe sabit.
İşçiden kaçan rektör
Grevdeki işçiler bir fakültede konuşma yapacağını öğrendikleri rektörün olduğu binaya gidip rektörle görüşmek istemişlerdi. Rektörlük binasından çıkıp etkinliğin olduğu fakülteye giden rektör, işçileri görünce kelimenin tam anlamıyla etkinliğe de katılmayarak topukladı. Bir işveren aynı zamanda rektör olan birinin kendi üniversitesindeki işçilerden kaçıyor olması işçiler arasında grev kararında ne kadar haklı olduklarını düşündürüyor.
Grev hakkına saldırı en sık hak ihlali
4-6 Kasım 2010’da tam da Pamukkale Üniversitesi Kampüsünde gerçekleşen Sosyal Haklar Ulusal Sempozyumu bildirilerinden birinde şöyle deniyordu: “Grev hakkının kullanımına yönelik ihlaller sendikal hak ihlalleri içinde önemli bir ağırlık oluşturmaktadır.” Grev aşamasında grev çadırına ziyarete birçok sendika, kitle örgütü, siyasi parti geldi destek oldu, en önemlilerinden biri de aynı iş yerinde örgütlü olan sağlık işçilerinin ziyaretleri. Bir de PAÜ ÇEKO bölümü öğrencilerinden ziyaret edenler oldu, öğrencilerden birinin ÇEKO bölümünde bir derste bir hocalarının grevden bahsederek grevdeki işçilerin akademisyenlerden fazla maaş aldığını ve grev alanında pankart, bayrak, flama asmanın yasak, ses ve gürültü çıkarmanın da yasal olmadığından bahsetmiş. Benim de mezunu olduğum PAÜ’deki bu sosyal bilimci hocaya ya hep beraber ya hiçbirimiz, iş, ekmek yoksa barış da yok diyen işçilerin sloganlarıyla cevap vermekle yetinelim. Bir bilim merkezi olarak üniversitelerin, grev kırıcılığı gibi yasa dışı uygulamaları değil, tam tersine bu tür girişimleri bir suç olarak tanımlamalı. Gerçek bir bilim merkezi olabilmek, ancak işçi-öğrenci-akademisyen dayanışmasıyla ve demokratik bir yönetim anlayışıyla mümkün olacak. PAÜ grevi greve çıkan işçiler için; sendikanın hak arama örgütü olduğu, grevin toplu sözleşme talepleri, çalışma koşulları, sendikanın yönetim ve işleyişinde söz ve kararın işçilerin elinde olmasını da öğretiyor.