TÜLAY HATİMOĞULLARI – Diğer Yazıları …
Türkiye ısrarla Suriye’ye dış müdahaleyi körüklerken, Haziran’da yapılacak Cenevre toplantısının Rusya ve ABD’nin çıkarları doğrultusunda bir anlaşmayla sonuçlanma olasılığı, AKP’nin dış politikasının tamamen iflas ettiğini, pastadan payına sadece kırıntıların düşeceğini gösteriyor. AKP’nin “Büyük Türkiye Projesi” can çekişiyor. AKP oldukça yüzeysel, Ortadoğu dengelerini kavramayan yaklaşımlarıyla bir bataklığa sürükleniyor. Bu bataktan çıkmaya çalıştıkça yaptığı hatalarla daha da saplanıyor.
Reyhanlı patlaması da bu bataklığın derinliğini gösteriyor. Reyhanlı’yı iki açıdan irdelemek lazım. Her iki açının kendi içinde kategorileri var: Birincisi, bu patlamanın gerçekleşeceğinden Türkiye istihbaratının haberi olduğunun belgeleri ortalıkta geziyor. Türkiye’nin bu işin neresinde olduğu açıklanmalıdır. İkincisi, patlama ilk gerçekleştiğinde Hükümet hızlıca sorumluluğu Beşşar Esad’a yıkmak istedi. Ama buna kendi de inanmadı. Esad’ın bu saldırıyı gerçekleştirmesi, mevcut konumu açısından onun aleyhinedir. Üçüncüsü, patlamanın hazırlığının bir bölümünde bilinçli olarak Alevi insanlar kullanılmış, iz bırakılarak planlama gerçekleşmiş. Sonra bu insanlar avuçlarının içindeymiş gibi kısa sürede bulundu. Kimi tutuklandı, kimi serbest bırakıldı. Tutuklanan insanların çapları ve alakalarına bakıldığında Hükümet’in hedef şaşırtmaya kilitlendiği rahatlıkla söylenebilir. Reyhanlı patlaması, sıradan kafadarların elbirliği ile gerçekleşecek bir patlamanın çok ötesinde bir eylemdir. Bu işin içinde kimi ülkelerin gizli servisleri olabileceği gibi; Türkiye’nin yıllardır kucağını açtığı, her türlü siyasi ve askeri desteği verdiği Nusra Cephesi gibi güçlerin ortaklığı ile gerçekleşmiş olma olasılığı çok yüksektir.
Halklar Dengesi
Obama-Erdoğan görüşmesinden hemen önce gerçekleştirilen Reyhanlı katliamının en önemli hedeflerinden biri, Obama’nın Suriye’ye müdahale için ikna edilmesidir. Ama tam tersi oldu. Obama Erdoğan’ı kendi planına ikna ederek gönderdi. Bu, Erdoğan’ın Türkiye’ye adımlarını atarken yaptığı açıklamaların satır aralarından anlaşılıyor. Erdoğan dış politika ile ilgili benzer basıncı Fethullah Gülen’den gördü. ABD ile paralel düşünen Gülen, aynı zamanda AKP’nin Suriye politikasındaki acemiliğinin ve başarısızlığının da farkında.
Ele alınacak ikinci açı ise patlamanın Hatay’ın dengeleriyle oynamayı hedeflemesidir. Arap’ı, Türk’ü, Kürt’üyle, Alevisi, Sünnisi, Hristiyanıyla Hatay, farklı etnik ve inanç topluluklarının barış içinde yaşadığı bir bölgedir. Barış ve huzur ortamı hassas dengeler üzerinde inşa edilmiştir. Buna “halklar dengesi” denebilir. Patlama olduğu günden beri Hükümet yanlısı medya ısrarla patlamayı Alevilerin gerçekleştirdiğini vurguladı. Savaş rantını yemek isteyen insanların Sünnisi, Alevisi olmaz. Gizli servislerle bağlantılı çalışan, kendini kullandıran insanlar yüzünden Alevi veya Sünni halkı bütünüyle zan altında bırakmak kelimenin tam anlamıyla provokasyondur. Kaldı ki yakalanan insanların olayla ilgileri hakkında yeterince bilgi mevcut değil. AKP bu ithamdan ne bekliyor? Olası bir Alevi-Sünni çatışması kimin işine yarar? Bugünkü koşullarda egemen sınıfların bile işine yarayıp yaramayacağı tartışmalıdır. Yoksa Erdoğan’ın mezhepçi yaklaşımı, mantığının önüne mi geçti?
İnsan Kanı Üzerinden Siyaset
Hükümet bu olayla Türkiye’de (Aleviler dışında) Suriye’ye karşı “milli kenetlenme” yaratmak istedi. Suriye politikasıyla ilgili halkı ikna etmek istedi. Ancak başaramadı. Bu etkiyi Türkiye genelinde yaratamadığı gibi, Hatay’da hiç yaratamadı. Günler sonra Reyhanlı halkını ziyaret eden Başbakan’ın mitingine AKP harıl harıl çalışarak dışarıdan insanları taşıdı ve zevahiri kurtarmaya çalıştı. Reyhanlı halkı başta olmak üzere Hatay halkı sağduyu ile davrandı. Uluslararası düzeyde pazarlamak istediği Reyhanlı patlamasını Hatay’da bile pazarlayamayan Başbakan insan kanı üzerinden siyaset yapmada bir beis görmedi.
Hatay’da Denge Bozulur mu?
Hatay’ın ilhakından bu yana, yapay idari sınır değişiklikleri ve planlı, içe dönük göç politikaları ile Hatay’ın demografik yapısı değiştirildi. Arap Alevilerine dönük sistematik asimilasyon politikası uygulandı. Derin güçler tarafından zaman zaman mezhep çatışmaları kaşındı. Ancak halklar dengesi ısrarla kendini korudu. Önemli bir sosyal model teşkil eden Hatay, bir bütün olarak bu provokasyona karşı durarak onu boşa çıkardı. En son Reyhanlı sınavından da başarıyla çıkarak barış, kardeşlik şehri olma yolunda devam ediyor.
Uluslararası dengelerde ve tasarlanan yeni Ortadoğu sınırlarında; hem bir sınır ili hem de denize açılan bir kapı olması itibariyle de önemli olan Hatay’da daha büyük provokasyonlar beklenebilir. Dengeleri bozmak için yeni girişimler söz konusu olabilir. Ne yazık ki Ortadoğu tarihi bu ve benzeri örneklerle doludur. Bunlara karşı uyanık olmak, halklar arası dayanışmayı ve örgütlenmeyi geliştirmek, iç ve dış bütün kötücül planları bertaraf etmek tek seçeneğimizdir. Hatay halkı birikimiyle, deneyimiyle, bilinciyle bu planları geri püskürtecektir. Barışın, kardeşliğin bir tek teminatı vardır: Halkların kardeşliği perspektifi ile örgütlü duruş.