Ahmet Saymadi
Yarın büyük gün, ama gözümüze uyku girmiyor. Uyumak dışında her şeyle uğraşabildiğimiz bir gecedeyiz. Seçim Sath-ı mailine girmekle kalmayıp, sathın içine yuvarlandığımız saatlerdeyiz. Ki artık hakikaten, o satıh bütün memleket… Lakin bizde deli saçması fikirler.
Mesela bu saatte aklıma gelen şey, İlhami Abi’nin yaptığı gibi, şarkıları ya da şiirleri birbirine bağlamak. Birkaç ay önce bir film girdi gösterime, ‘‘Fakat Müzeyyen bu derin bir tutku’’ diye, izleyemedim. Sonra kitabını buldum, incecik minnoş bir kitap. Bir çırpıda bitti. Ama İlhami Abi, öyle bir yazmış ki, bu kadar olur, sanki bir rakı sofrasında musiki dinlerken o anlatmış, biri oracıkta yazıvermiş… İlhami Abi, arka arkaya bağlamış şarkı sözlerini, nasıl güzel… Şöyle bir kitap düşünün, ‘‘Kula kulluk edene yazıklar olsun’’ ile başlasın, ‘‘Bülbülün çilesi, yanmakmış güle’’ ile bitsin…
Mesela biz de Ahmed Arif’le başlayabiliriz, ‘‘Öyle bir ufka vardık ki artık / Yalnız değiliz sevgilim’’ Hakikaten; Karacadağ çeltiklerinde pirinç ekenler, Çukurova düzlüklerinde pamuk ekenler, Cibali’de tütün saranlar artık hep birlikteyiz, her yerdeyiz. Sanki Tülay German bile yanımızda ve yıl 1965, TİP’in seçim şarkısı olan ‘‘Yarının şarkısı’’nı hep birlikte söylüyoruz.
Mesela, Hasan Hüseyin Korkmazgil’le devam edebiliriz, ‘‘Elbet bir bildiği var bu çocukların / kolay değil öyle genç ölmek / yeşil bir yaprak gibi / yüreği koparıp ateşe atmak’’ Bu ufuk öyle bir ufuk ki artık, Antakyalı Ali İsmail Korkmaz, Armutlu Mahalesi’nden Abdocan, Ankara’dan Ethem, Okmeydanı’ndan Berkin, Lice’den Medeni Yıldırım hep birlikteyiz, her yerdeyiz. Sanki Mahsuni Şerif yanımızda ve hep birlikte söylüyoruz, ‘‘Köşkün sarayın yıkılsın Erim, erim erim eriyesin, sürüm sürüm sürünesin’’
Mesela, Nazım Hikmet’le devam edebiliriz, öyle bir ufka vardık ki, ‘‘Gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde aç yatılmayan, ekmek, gül ve hürriyet günleri’’ artık çok yakın. Tam o anda Yaşar Kemal bize sesleniyor, ‘‘İşçiler, köylüler, arkasız memurlar, esnaflar, topraksızlar, kazanında et yerine dert kaynayan analar! Yani alın terinden göz nurundan başka servetleri olmayanlar! Size söylüyorum, sözüm sizedir! Dünyanın neresinde görülmüş, fakir fukaranın gidip de zenginlere, kendi kanını sömürenlere rey verdiği. Şunu herkes bilir ki zengin zenginden yana, fakir fakirden yana’’
Bingöl’de toprağa düşen Hamdullah Öğe için, Diyadin’de toprağa düşen Cezmi Budak için, Diyarbakır’da toprağa düşen Ramazan Yıldız için Oradan Turgut Uyar sesleniyor; ‘‘Güllerin bedeninden dikenlerini teker teker koparırsan / Dikenleri kopardığın yerler teker teker kanar / Dikenleri kopardığın yerleri bir bahar filân sanırsan / Kürdistan’da ve Muş – Tatvan yolunda bir yer kanar’’
Nazım Hikmet bir daha sesleniyor, bize ve kim olduğumuzu tekrar hatırlatıyor, ‘‘Büyük insanlık gemide güverte yolcusu / tirende üçüncü mevki / şosede yayan / büyük insanlık. / Ekmek büyük insanlıktan başka herkese yeter / pirinç de öyle / şeker de öyle / kumaş da öyle / kitap da öyle / büyük insanlıktan başka herkese yeter. / Büyük insanlığın toprağında gölge yok / sokağında fener / penceresinde cam / ama umudu var büyük insanlığın / umutsuz yaşanmıyor.’’
Edip Cansever cesaretlendiriyor bizi, ‘‘Umudu dürt Umutsuzluğu yatıştır’’ diyor. Bak Can Yücel de burada, ‘‘Şaltere uzanıyor allaha açılmış el / Hava döndü işçiden, işçiden esiyor yel’’ diyor. Tilililiii….
Tayyipsiz, Bilalsiz, Rasimsiz, Egemensiz, parasitsiz… Hasılı hırsızların ve katillerin olmadığı bir Türkiye için, gelin oy verin gitsinler ya da gidip ailecek felan alkışlayın, ama ne olur onu başkan yaptırmayın… Çünkü biliyoruz, geldi o gün, ‘‘Denizlere çıkacak sokaklar’’
07 Haziran 2015