Korkut Akın yazdı: On İkiye Bir Var ve Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım
Haldun Taner, ülkemizin özgün yazarlarından ve tiyatrocularından. Bir yerlerde muhakkak kesişmiştir yolunuz kendisiyle. Bir oyun izlemişsinizdir sahnede, onun değilse bile bir şekilde sızmıştır içeriye… Bir öykü okumuşsunuzdur -hep okuyorsunuz zaten- izini hissedersiniz muhakkak. Kuşkusuz az sayıda sanatçımızın az sayıda ürünlerinden kaynaklıdır bu durum, ama bir de yol açan, rehberlik eden, çizgi belirleyen birinin etkililiğidir de buna yol açan.
Haldun Taner deyince, Devekuşu Kabare geliyor aklıma (Zeki Alasya, Metin Akpınar, Ahmet Gülhan ile birlikte). Kabareyi, o yapıyı kazandırdılar, sonra yaşam da ayırdı zaten onları birbirinden. O tadı bir daha yakaladığımızda onların etkisini de izledik. Yok, öyle yoğun, derinlemesine izleyen biri olmanız gerekmiyor, ama bir şeyler bir yerlerden tanıdık geliyor, yaldızını kazıdığınızda gerçek gösteriyor kendisini.
“Haldun Taner 100 yaşında”
1915 ne çok önemli bir yılmış… Ne çok insan doğmuş ve ne çok insan katledilmiş, sürülmüş, tehcirde yok olmuş. Haldun Taner de 15’lilerden… Hani şu ünlü Tokat türküsünde gözü yaşlı dile getirilenler var ya, 15’liler diyerek, onlar 1899 doğumlular, gönüllü olarak savaşa giden 13-15 yaşındaki çocuklar… Karıştırılmamalı. Kuşkusuz farklı yıllar olsa da 15’leri gibi yaşadıkları, acıları, hüzünleri ve kattıkları da tutuyor.
Önemli bir nokta var öykülerinde Haldun Taner’in, tümüyle sevgi yüklü. Kuşkusuz yaşamdan kopuk bir sevgi değil bunlar; yaşamda neler varsa, neler yaşanıyorsa -acısı tatlısıyla, sevinci ve hüznüyle- yer alıyor ve bu ciddi bir mizahla aktarılıyor. Yaşayan dille yazan Taner, bunanla birlikte her kesimden herkesin içeriğini yakalayabileceği öyküler sundu okura. Mizahla birlikte verilen yaşama sevinci ve yaşam kültürü en belirleyici özelliğidir öykülerinin.
Oyunlar… Oyunlar…
“Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım” Türkiye’nin 70 yılını özetliyor. Sahi, bu gün yaşasaydı kim bilir neler daha yazardı, hatta aklına bile gelmeyen uygulamalar güldürürdü kendisini acı acı. İşte, gazetelere sansür uygulamaları, taraflı kayyum atamaları, seçimler için taraflı yayınlar ve tabii, doğal olarak bilinçli olarak yanlış yönlendirmeler, seçmeni dolayısıyla da halkı kandırmalar. Belki de atardı kalemini yazdıklarının üzerin lanetler okuyarak “olmaz ki, bu kadarı da yapılmaz ki” derdi.
Zamanı durdurabilme üzerine kurulu “On İkiye On Var”, içinde bulunduğumuz süreçte yaşanıyor; şu saatleri yaz-kış saati olarak ileri-geri alma uygulamasında yaşananları anımsayın. Benim bilgisayarımda -an itibarıyla- saat 8:59, cep telefonum 9:59, duvardaki saat 10:50. Gelin de hak vermeyin Haldun Taner’e, her tarafımız dökülüyor. Aşmak için çabamız sürüyor; okuyarak, yazarak, konuşarak…
İçimizden biri olarak bizden, bize yönelik öyküler, oyunlar yazan Haldun Taner’i unutmamalıyız, unutturmamalıyız.
“On İkiye Bir Var”, Haldun Taner, öykü, YKY, Temmuz 2015, 84 s.
“Gözlerimi Yaparım Vazifemi Yaparım”, Haldun Taner, oyun, YKY, Haziran 2015, 126 s.