Ankara’da KYK burslarının kesilmesi ve açılan soruşturmalara karşı önceki gün Kredi Yurtlar Kurumu merkez binası önünde eylem yapmak isteyen öğrenciler polis şiddetiyle gözaltına alındı. Şiddet gözaltında da sürdü. SiyasiHaber’e konuşan gençler ‘ters kelepçe’ işkencesine maruz kaldıklarını anlattı.
SiyasiHaber
Kredi ve Yurtlar Kurumu (KYK) merkez binası önünde önceki gün yaptıkları “İnsanca Yaşam” eylemi sırasında polis tarafından gözaltına alınan öğrenciler, SiyasiHaber’e gözaltına alınma ve gözaltı sırasında neler yaşadıklarını anlattı. Öğrencilerin anlatımlarına göre; gençler darp ve şiddet uygulanarak gözaltına alındı. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun daha birkaç önce ‘toplumsal olaylarda ters kelepçe kullanmayın’ sözlerine rağmen ters kelepçe takılarak, savunmasız gençlere şiddet uygulanmaya devam edildi. Doktor kontrolüne bile geçler ters kelepçe ile götürülmeye çalışıldı. Direnen gençlere şiddet uygulanmaya devam edildi. Şiddet gözaltında da devam etti. 6 -7 şer kişilik gruplar halinde gözaltına alınan gençler emniyet otoparkında saatlerce araç bagajında bekletildiler.
Gözaltına alınan gençlerden, Gazi Üniversitesi yüksek lisans öğrencisi Şamil Parlak, Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi öğrencisi Mahmut Demir, Hacettepe Üniversitesi PDR öğrencisi Atakan Gündoğdu ve Hacettepe Üniversitesi Nükleer Enerji Mühendisliği öğrencisi Halil İbrahim Biçer gözaltı sürecinde yaşananları şöyle anlattı:
Şamil Parlak (Gazi Üniversitesi, yüksek lisans öğrencisi):
"Kredi ve Yurtlar Kurumu’nun (KYK) önüne gittiğimizde polisler KYK binasının önünü kapatmışlardı. Burada herhangi bir toplantıya izin vermeyeceklerini söylediler. Eylem için gelen devrimci öğrenciler de kararlıydı, eylem yapmakta. “Yolu kapatıyorsunuz” gibi bahanelerle direkt saldırdılar. Sonra polisler önde bulunan, döviz tutan insanları çembere aldılar. Darp ve şiddet uygulayarak gözaltına aldılar. Bunu yaparlarken kişi başına neredeyse 5-6 polis düşüyordu. İnsanların göğüslerine, bellerine, kafalarına ayaklarıyla ve dizleriyle bastırıyorlardı.
Bunlar bizim başka zamanlarda da tanık olduğumuz şeylerdi ama farklı uygulamalar da vardı. Örneğin doktor muayenesine kelepçeyle girilmiyor… Ama polisler bu kez kelepçeyi sökmemekte ısrar ettiler.
Her araçta ortalama 6 kişi genişçe bir araba bagajında tutuluyordu, 1 metreküp kadar bir yerde… Eller de ters kelepçe, arkadan kelepçelenmiş… Ondan sonra her kimlik almak istediğinde, üst araması yapmak istediğinde biz slogan atıyorduk, onlar da işkence yapıyorlardı. Aracın içerisinde kol kola giriyorsun, seni koparmaya çalışıyor. Kopardıktan sonra 7-8 kişi üzerinde tepiniyor.
Hastane muayenesinden sonra tekrar kelepçe takmak istediler. Biz tekrar direndik, orada da aynı şeyler yaşandı. Kişi başına aynı şeyler 7-8 kez yaşandı.
Bir de, Emniyet’in -2. Katında bir otoparkta insanları o bahsettiğimiz araçlarda 2-3 saat beklettiler. Normalde nezarethaneye götürmeleri gerekirken…
İfade süreçleri falan… biz 16.30 gibi gözaltına alındık, en son çıkan ekip 01.00 sularında çıkmıştı. O kadar uzun süre tuttular bizi…
Ben gözaltına alınınca bir polis geldi “Ben seni biliyorum, sen anarşistsin, hesaplaşacağız seninle” diyerek tehdit etti. Arabaya birini getiriyor, örgütünü söylüyor, ya da onun daha önce yaptığı bir eylemi söylüyor. Ve onlarla daha çok uğraşıyor."
Mahmut Demir (Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi öğrencisi)
"Önceki gün de DTCF’de gözaltına alındım. Sonraki gün de eyleme gittim ve bu gözaltı oldu. Yine aynı şekilde aldılar, yere yatırmak için çelme taktılar, suratımın üzerine yere düştüm, yaralandım. Yine ters kelepçeyle, zorla araca aldılar. Slogan attıkça daha çok darp ediyorlardı.
Gözaltının en başında üzerimiz aranarak telefonlarımıza el konuldu. Hiçbir şekilde dışarıyla iletişim kuramadık.
Arabalarda küçücük yerlerde havasız kaldık, kapıları açmıyorlardı. “Slogan atmazsanız açarız” diyorlardı. Biz “Ters kelepçe yapamazsınız” diye itiraz ettik. “Siz direndiğiniz için ters kelepçe yapıyoruz” dediler. Ama hastaneden çıktıktan sonra da ters kelepçe yaptılar."
Atakan Gündoğdu (Hacettepe Üniversitesi, PDR öğrencisi)
"Çevik Kuvvet’in bizi KYK önünde yola doğru itince bir 4-5 kişi Cebeci’ye doğru koşmaya başladık. Sonra ben bekledim, arkaya döndüm, geri geldiğimde bir işkence görüntüsüne tanık oldum. İnsanlar yerde, tekme atılıyor, dizlerle baskı yapılıyor… orada 10-15 saniyelik bir görüntü aldım. Telefonu kapatıp geri döndüm. 2-3 adım attıktan sonra karşımdan bir sivil geldi, “Neyi çekiyorsun sen?” dedi. Direkt aldı beni.
Ben de açıkçası direnme göstermedim. Sonra beni alana götürdü, Kıbrıs Caddesi üzerindeki asfalta… “Yere yat” dedi. Yatmama rağmen diziyle baskıladı. Ben de “Dizim sakat, ne yapıyorsun?” dedim. Ters kelepçe yapıp araca gönderdi beni. Telefonuma da el koydular.
Adli tıp muayenesinde yanımızda polis vardı. Oysa polisin muayene odasına girmemesi gerekiyor.
Çıktığımızda, arabayla hastane çevresinde bir yere götürdüler. Orada indirdiler bizi. Amirleri geldi. “Sizleri yanlışlıkla aldık” dediler. Biz de “Biz eylemdeydik” dedik. Bunun üzerine sert biçimde “Hangi örgüttensiniz? Siz de böyle misiniz?” diye arkadaşlarımızı gösterdiler.
Sonra bize yine ters kelepçe yaptılar, araca ittiler.
Sonra Emniyet’e götürdüler, otoparkta 2 saat kadar beklettiler. Ortam çok havasızdı."
Halil İbrahim Biçer (Hacettepe Üniversitesi, Nükleer Enerji Mühendisliği öğrencisi)
"Bir arkadaşı polisle konuşacak kişi olarak belirlemiştik. Arkadaş konuşmaya çalışınca hemen burada bir eylem, gösteri yaptırmayacaklarını söylediler, dağılmamızı istediler.
Benim dikkatimi çeken şey; bir araç içi anons veya megafonla anons yapılmadı, normalde böyle bir anons yapıldıktan sonra püskürtmeye başlıyorlar. En azından ben anons falan duymadım. Doğrudan saldırdılar.
Ve bizi kaldırımdan caddeye, araç trafiğine açık olan yere ittiler. İşlek bir cadde, Kıbrıs Caddesi… Yanımdaki kadın arkadaş yolda hareket halindeki bir araçla kalabalığın arasında kaldı. Ezilme tehlikesi geçirdi.
İnsanlar Kurtuluş Parkı’na doğru geçiyordu. Biz de yavaş yavaş yürüyorduk, arkadaşım nefessiz kaldığı için… Kurtuluş Parkı girişinde arkadaşlarımızın üstüne çıktıklarını, tekmelediklerini gördük. Bir kadın arkadaşın boynuna diziyle bastırıyor, ters kelepçe yapmaya çalışıyordu bir polis. “Ne yapıyorsunuz? Yapmayın” dedik, bizi uzaklaştırdılar, “Siz karışamazsınız” dediler.
Kadın arkadaş yanlarına gidip “Yaptığınız hukuksuzdur, suçtur” dedi. Daha sonra arkasından ben gittim, aynı şekilde itiraz ettim. Bir anda etrafımı 5-6 Çevik çevirdi. Kendi aralarında “Ben alacağım, ben alacağım” diyerek bildiniz azgınlık içinde saldırıyorlardı. Ben bu azgınlığı görünce direnmeye yeltenmedim. Dirensem, kesin bir yerimi kıracaklar…
Buna rağmen, birisi direkt sırtıma çıktı. İki dizini hissettim. Kolumu vermişim zaten. Ama yine de şiddet uygulamaya devam ediyorlar. Ayağa kaldırdılar. Etrafıma baktım, insanlara aynı şekilde işkence yapıyorlar… “Yapmayın, karşınızdaki insan” diyoruz. Yanımdaki polis bana çelme takmaya çalışıyor. Yere yatırıp yeniden şiddet uygulayacak… Yıldıramadı beni, düşüremedi. Bir başka çevik geldi, arkadan başparmağımı sıkıyor. Morardı parmağım. Sırf acı vermek için, slogan atışımı önlemek için. İnsanlara yapılan işkenceyi teşhir ettiğim için… Başka bir polis geldi, karnıma yumruk attı, “Sus” dedi.
Hallerinde acayip bir saldırganlık vardı. Normalin çok üstündeydi.
Sonra benim koluma ters girdi, yukarı doğru kaldırıyordu. Bu da kollarımda kaslarda zedelenmeye yol açıyordu. Acı nedeniyle slogan atamayacağımı düşünüyordu. “Hadi şimdi bağır, bağırabiliyorsan” dedi.
Telefonları, kimlikleri aldılar. Araca bindirdiler.
Adli tıptan sonra yeniden ters kelepçe yaptılar. Emniyet’te araba içinde 2-2,5 saat beklettiler, nezarete çıkartmadılar, çeşitli bahanelerle.
İfade alınacak, avukatla görüşülecek, bir tane avukat odası var, dediler. Koskoca Emniyet Genel Müdürlüğü’nde bir tane avukat odası varmış. Bizi daha fazla orada tutmak için işleri yavaşlatıyorlardı.
Son beş kişi kalmışız, bizi 2,5 saat beklettiler, avukat görüşüne almak için. Geldiklerinde “Arkadaşlar, bizim de ihtiyaçlarımız var” dediler. Muhtemelen 2,5 saatte bir yemek yeyip bir sigara içtiler!
Toplam 25 kişi alınmıştı. Bunları farklı farklı hastanelere götürdüler ve farklı farklı yerlerde bıraktılar.
Bir kadın arkadaşın üzerini biber gazıyla kaplamışlar. Onu arabaya atınca… zaten normalde 4 kişinin oturabileceği yere 6-7 kişi koymuşlar… Ayakta durmak bile mümkün değil. Düşünün içerideki havayı…
Herkesin üzerinde gaz var ve kapalı bir ortamdayız."